Altının karanlık yüzü!
- GİRİŞ09.11.2025 08:50
- GÜNCELLEME09.11.2025 08:50
Ekim 2025'in sonlarında El Feşir'de silahlar sustuğu zaman, onu takip eden ses zaferin sesi değil, bitkinliğin kuru gürültüsüydü….
On sekiz ay süren kuşatmanın ardından, Kuzey Darfur'un merkezi ve ordunun kontrolündeki son büyük bölge de en sonunda çökmüştü…
Bir zamanlar yerinden edilmiş ailelerin ayak sesleriyle yankılanan sokaklar artık küllerle kaplıydı…
Hastaneler morglara dönüşmüş, ufuk dumanla kaplanmıştı…
Ancak yıkımın altında başka bir şey şekilleniyordu: Darfur'un yanmış vadilerinden Körfez'in aynalı silüetlerine uzanan yeni bir düzenin iskeleti….
El Feşir'in düşüşü, kaybedilen bir savaştan daha fazlasıydı şüphesiz…
Nitekim bu olay, Sudan'ın haritasını ve birçok yönden anlamını yeniden çizmeye başlayan bir savaşın başlangıcı oldu…
Cancavidlerin küllerinden doğan Hızlı Destek Güçleri (HDK), yerel kolluk kuvvetlerinden ulusötesi bir yapıya dönüşecekti...
2023 yılında Muhammed Hamdan Dagalo, nam-ı diğer Hemedti ile Abdül Fettah el-Burhan iki arasındaki bir çekişme olarak başlayan olay, zamanla kayırma, zorbalık ve altın üzerine kurulu bir düzenin titizlikle parçalanmasına yol açacaktı…
Zamanı geriye saralım…
HDK'nın öyküsü, ilginç bir şekilde, bir tür denetim faaliyeti olarak başladı.
2013 yılında, Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, Darfur'u yatıştırmak için bir kuvvet oluşturarak, geçmişte de gaddarlıklarıyla nam salan kabile milislerinden adamlar topladı.
Bu adamlara maaş ödedi, onları gerçek güçten –iktidardan- mahrum bırakarak sadakatlerinin devam edeceğini düşündü.
Ancak öyle olmadı…
Onun yerine, kendi çıkarları doğrultusunda faaliyet gösteren özel bir ordu meydana getirdi.
Sonra da sıra altına geldi…
Cebel Amir' in damarlarındaki altın parıldamaya başlayınca, bölgenin kaderi değişiverdi.
Keskin bir piyasa ve ruh hali sezgisine sahip eski bir deve tüccarı olan Hemedti, madenleri ele geçirdi.
Şans mıydı, hesaplı bir hamle miydi bilinmez, ama bu hamle onu taşralı bir savaş ağasından yerel bir aktöre dönüştürdüğü kesin…
Ve bugün;
Bugün Sudan, bitkin bir bünyeyi paylaşmak üzere birbiriyle çakışan iki ayrı ülkeye benziyor…
Batıda, HDK altın ve Körfez ülkeleri tarafından sağlanan parayla hüküm sürüyor. Doğuda ise ordu gümrük vergileri, dış yardımlar ve milliyetçi söylemlere sarılıyor…
Her ikisi de ticarete vergi uygulayarak, hamilere yaranmaya çalışıp faturayı sivil halka keserek ayakta kalmaya çalışıyor.
Onları birleştiren şey ise, ne yazık ki, açlık…
Evet; Birleşmiş Milletler, Sudan'daki açlık krizinin derinleşmesiyle birlikte kıtlığın yayıldığı konusunda uyarıda bulundu…
Yaklaşık 21,2 milyon insan…
Yani altın madenleri için mücadele verilen Sudan’ın neredeyse yarısı yüksek düzeyde akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya!
Anlaşılan o ki; Cebel Amir'in parlak altını, Sudan'ın yarısını karanlık bir açlığa mahkûm etmeye yetti.
Fatih Yoncalık / Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol