Trump’ın kabusu Epstein fırtınası geri döndü
- GİRİŞ15.11.2025 09:25
- GÜNCELLEME15.11.2025 09:25
Jeffrey Epstein, 1990’lardan itibaren “finans sihirbazı” ve “yüksek sosyete danışmanı” maskeleriyle dolaşan bir isimdi. Ancak perde arkasında, küresel elitleri içine çeken çok katmanlı bir istismar imparatorluğu kurduğu ortaya çıktı.
Epstein’in bu kirli ağı için reşit olmayan mağdurlar sistematik olarak avlanıyor, para ve tehditlerle susturuluyor, lüks malikanelere ve özel adalara taşınıyordu. Sonra da siyasetten finansa, sanat çevrelerinden medya ve akademik dünyaya kadar uzanan geniş bir “elit” müşteri ağına sunuluyordu.
İngiliz sosyete çevrelerinin tanınmış isimlerinden Ghislaine Maxwell, dünyanın dört bir yanından kızları Epstein’a temin eden ve asıl yapıyı görünmez kılan suç şebekesinin en kritik, karanlık figürüydü.

Yıllar boyunca bu pedofili ağının en tehlikeli kısmı yalnızca istismar değildi; siyaset, diplomasi, finans ve istihbarat dünyasının en güçlü isimlerine uzanan karmaşık bağlantılardı. Siyasetçiler, kraliyet üyeleri, milyarderler, teknoloji devleri, istihbarat yöneticileri… Epstein’ın defterinde yer alan her isim, başka bir skandal ihtimalinin gölgesiydi.
2019’daki tutuklanması ve kısa süre sonra kaldığı New York Metropolitan Cezaevi’ndeki şüpheli ölümü, “Epstein dosyasının” kapandığı izlenimini vermişti.
Amerika’da fırtınalar estiren bu skandalda gerçek hiçbir zaman tamamen ortaya çıkmadı. Çünkü Epstein’in gücü yalnızca işlediği suçlardan değil, bildiklerinden ve sakladıklarından da geliyordu. Kiminle görüştüğünü, kimlere ne sunduğunu ve kimleri hangi zafiyetleriyle elinde tuttuğunu bilen tek kişi artık yoktu.
Ama soruşturmalar sırasında el konulan 100 bin sayfalık belge, 300 GB dijital veri ve 40 bilgisayardan elde edilen binlerce fotoğraf, görüntü ve dokümandan oluşan sırlar yığını kapalı kasalarda duruyordu.
Trump, seçimlerden önce Epstein belgelerini açıklama sözü verse de FBI ve Adalet Bakanlığı, bu dokümanları mahkemelerin mağdurları koruma gerekçesiyle verdiği kararları öne sürerek açıklamadı.
Hatta bu iki kurum, kamuoyundan ve MAGA tabanından yükselen tepkileri dindirmek için temmuz ayında yayınladıkları raporda, incelenen belgelerin başka kimseyi suçlamaya yeterli delil sunmadığını ileri sürdü.
Ancak ABD Temsilciler Meclisi Denetim Komitesi bu suskunluk oyununu bozdu. Epstein’in karanlık mirasını idare eden vakıf tarafından içerisinde e-posta ve dokümanların bulunduğu 23 bin yeni belge komiteye sunuldu. Komitenin Demokrat üyeleri ise, özellikle ABD Başkanı Trump’ı yeniden ateş hattına sokan e-postaları basına sızdırdı.
Trump Kızlardan Haberdar
Ortaya çıkan yeni belgelerin çok azı bile Epstein skandalını yeniden alevlendirmeye yetti. Paylaşılan e-postalar arasında, Epstein’ın sevgilisi ve suç ortağı Maxwell’e gönderdiği Nisan 2011 tarihli bir mesaj özellikle dikkat çekiyor: “Trump mağdurlardan biriyle saatler geçirdi.” Bu cümle, yıllardır gölgede dolaşan söylentilerin gerçekliğini güçlendirecek türden bir iddia.
Aynı yazışmalarda Epstein’ın Trump’tan “havlamayan köpek” diye bahsettiği görülüyor. Gazeteci-yazar Michael Wolff’a gönderdiği 2019 tarihli e-postada ise Epstein, Trump’ın kızlardan “haberdar olduğunu” ve Maxwell’e “durmasını söylediğini” iddia ediyor.
Bu ifadeler, Trump cephesinin Epstein’le yıllardır inşa etmeye çalıştığı “kavgalı, uzak, soğuk, ilgisiz” görüntüyü temelden sarsıyor.

Epstein’in Arka Kapı Diplomasisi ve Kremlin’e Açılan Gizli Hattı
Yeni belgeler yalnızca istismar suçlarına değil, Epstein’ın arka kapı diplomasisi yürütmesine de ışık tutuyor. Avrupa Konseyi Başkanı ve eski Norveç Başbakanı Thorbjorn Jagland’a 24 Haziran 2018’de yazdığı mesaj, Epstein’ın kendisini küresel bir güç simsarına dönüştürme çabasının açık bir göstergesi: “Putin’e, Lavrov’un benimle konuşmasının faydalı olabileceğini söyleyebilirsiniz.”
Epstein, Trump’ın dış politika eğilimlerini Kremlin’e aktaran bir diplomatik aktör rolüne soyunmuş görünüyor. Daha önce hayatını kaybeden Rus diplomat Vitaly Churkin’le görüşmesine dair notlar ise tabloyu daha da keskinleştiriyor.
Epstein bu görüşmede Trump’ı şöyle tarif ediyor: “Karmaşık olmayan biri. Bir şey elde ettiğini hissetmesi gerekir.” Bu ifade, Epstein’in Trump’ı siyaseten yönlendirilebilir, manipüle edilebilir biri olarak gördüğünü açıkça gösteriyor.
Küresel Elit Listesi ve Trump’a Şantaj İması
Skandal bununla da sınırlı değil. Epstein’ın eski avukatı Kathy Ruemmler’e yazdığı bir e-posta, aslında nasıl bir “elit ağ” ile iletişim hâlinde olduğunu yansıtıyor.
CIA Direktörü ve eski Moskova Büyükelçisi William Burns’ten Palantir kurucusu Peter Thiel’e; İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’dan Norveç eski Başbakanı Thorbjorn Jagland’a ve Moğolistan eski Cumhurbaşkanı Tsakhiagiin Elbegdorj’a kadar birçok isim listede yer alıyor. Ve bu isimlerin yanında tek kelimelik bir not bulunuyor: “Kızlar.”
Bu kritik e-postada yalnızca ABD veya Avrupa değil, BAE’den Hindistan’a uzanan bir liste yer alıyor. Bu ağ, Epstein’ın yalnızca bir suçlu değil, küresel güç mimarisine nüfuz etmeye çalışan karanlık bir operatör olduğunu gösteriyor.
Belgelerdeki en çarpıcı detaylardan biri, Epstein’ın bir gazeteciye Trump’la bikinili kızların Epstein’ın mutfağında çekilmiş fotoğraflarını servis etmeyi teklif etmesi. Bu, ilişkinin yalnızca geçmiş dostluk veya karşılıklı menfaat değil, aynı zamanda şantaj kapasitesi olan bir ilişki olduğuna işaret ediyor.
Epstein’in Ünlü Entellektüel Chomsky’le İlişkisi
Son açıklanan e-postalar, Jeffrey Epstein’ın ilişki ağının akademi dünyasına uzanan en tartışmalı halkalarından birinin Noam Chomsky olduğunu gösteriyor. Yazışmalarda, Chomsky’nin Epstein’la birden fazla kez görüştüğü, özel uçuşlardan kapalı kapılar ardındaki buluşma planlarına kadar uzanan bir temas trafiği dikkat çekiyor.
Ancak dosyayı asıl çarpıcı yapan, ilişkilerin mali boyutu. Belgelerde, Epstein’in Chomsky’nin eşiyle birlikte seyahatleri için ödeme teklif ettiği ve bazı “özel masrafları” karşılamaya hazır olduğunu söylediği görülüyor.
Ayrıca ünlü dilbilimci Noam Chomsky'ye 270 bin dolarlık bağışın taşınmasına yardımcı olduğu ve Bard College başkanı Leon Botstein'a 150 bin dolar ödediği bilgileri de yer alıyor. Epstein’in bu finansal jestleri, ilişkiyi akademik nezaketin ötesine taşıyan, daha mahrem bir yakınlığı çağrıştırıyor.
Chomsky kamuoyuna “sıradan bir tanışıklıktı” dese de, e-postalarda yer alan sıcak ton, gizli planlar ve mali tekliflerin yarattığı gölge, ilişkiyi çok daha problemli bir yere oturtuyor.
Epstein dosyası büyüdükçe, onun ağına takılan isimlerin yalnızca siyaset ve finans elitleri değil, entellektüel dünyanın en ağır topları olduğu gerçeği daha da berraklaşıyor.
Epstein Belgelerin Tamamının Açılması Oylanacak
Yemin ederek göreve başlayan Arizona Temsilcisi Adelita Grijalva’nın desteğiyle belgelerin tamamının açıklanmasını sağlayabilecek önergeye atılan imza sayısı 218’e ulaştı.
Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johns Epstein davasına ilişkin belgelerin açıklanmasını öngören yasa tasarısını ise gelecek hafta oylayacağını açıkladı.
Ancak ortaya çıkan e-postaların verdiği zararı gören Trump yönetimi karşı atağa geçmiş durumda. Belgelerin seçici biçimde sızdırıldığını ve Demokratların siyasi bir operasyona giriştiğini savunuyorlar.
Ama artık bu kirli mızrağın çuvala sığması zor görünüyor. Çünkü belgelerin açıklanmasını yalnızca Demokratlar değil, Amerika kamuoyunun yüzde 80’i, Trump’ın MAGA tabanı ve Cumhuriyetçiler içinde önemli isimler de destekliyor.
Ortaya çıkan e-postalarla ilgili Trump ise her zamanki stratejisini benimsedi: inkâr, saldırı, komplo. Son e-postaların “Demokratların düzmecesi” olduğunu söyleyerek kendi partisinin bu tuzağa düşmemesini istedi.
Kulislerde dolaşan iddia ise ilginç, belgelerin yayınlanmasının ardından kabusu büyüyen Trump’ın acil durum odasında özel bir toplantı yaptığı öne sürülüyor.
Kraliyeti Sarsan Skandal ve MOSSAD İddiaları
Uzun süredir devam eden skandalın yankısı yalnızca Amerika’yla sınırlı değil. İngiltere’de Prens Andrew’un Epstein bağlantısı, Buckingham Sarayı’nın en büyük itibar krizlerinden birini tetikledi. Prens Andrew’un, Epstein’ın reşit olmayan mağdurlarıyla ilişkilendirilen suçlamalar sonrasında tüm resmî görevlerinden çekilmesi, skandalın küresel yankısını daha da güçlendirdi.
İngiliz kamuoyu için bu yalnızca bir ahlak tartışması değil, monarşinin güvenilirliğini sarsan tarihi bir krizdi. Prens Andrew yıllar sonra kraliyet unvanlarını kaybederken, skandalın en karanlık yönlerinden biri olan istihbarat örgütleriyle bağlantılar hala gizemini koruyor.
Epstein’in kara kutusu Maxwell’in ailesinin geçmişi de istihbarat bağlantıları için önemli işaretler veriyor. Çünkü Ghislaine Maxwell’in babası Robert Maxwell’in MOSSAD’la olan bağı uzun yıllardır dillendirilen bir sır. Maxwell’in medya imparatorluğunun aynı zamanda MOSSAD için bilgi toplama ve operasyon yürütme amacıyla kullanıldığı iddiaları uzun süredir konuşuluyor.
Böylesine güçlü bir medya patronunun, Kanarya Adaları açıklarında sahibi olduğu “Lady Ghislaine” adlı lüks yatından düşerek şüpheli bir kaza sonucu ölmesi de “istihbarat bağlantısı” konusundaki belirsizlikleri artırıyor. Üstelik Robert Maxwell’in ardından, Epstein skandalıyla bağlantılı en az beş isim daha şüpheli şekilde öldü.
Epstein soruşturmalarında ortaya çıkan bulgular da bu flu bağlantılarla ilgili şüpheleri güçlendiriyor. Epstein’ın New York ve Palm Beach’teki malikanelerinde gizli kameralarla donatılmış odalar bulunmuştu. Profesyonelce yerleştirilmiş bu kameraların yalnızca şantaj için değil, büyük bir istihbarat operasyonunun parçası olduğu iddiaları gündeme gelmişti. İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak’ın Epstein’ın evinden girip çıkarken görüntülenmesi, bu ihtimalleri güçlendiren bir başka unsur.
Şayet bu kameralar MOSSAD gibi bir istihbarat yapısı için çalışıyorsa Epstein’ın karanlık suç örgütü, küresel çıkar dengelerini sarsan büyük bir istihbarat operasyonunun parçası olabilir. Çünkü skandal ne kadar karanlıksa saklanan gerçekler o kadar büyük olabilir.
Karanlıklar Kraliçesi Maxwell’in “Harikalar Diyarı” Cezaevi
Jeffrey Epstein’ın istismar imparatorluğunun sağ kolu Ghislaine Maxwell, 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış bir suçlu… Ancak bugün gördüğü muamele, Amerika’nın adalet sistemine yöneltilen en sert soruların kaynağı. “Hatırlamıyorum” ve “Yorum yapamam” kalıplarıyla dolu 9 saatlik ifadesinde skandalın en kritik başlıklarını bulanıklaştıran Maxwell, tek bir konuda şaşırtıcı derecede netti: Trump’ı temize çıkarmakta.
“Trump bana her zaman nazikti. Onu başkan olarak takdir ediyorum.” sözleri, yıllardır tartışılan bağlantıyı bir anda silmeye çalışıyordu. Maxwell, Elon Musk’ın “Maxwell içeride, ‘müşteriler’ nerede?” sorusuyla yeniden gündeme gelen “müşteri listesi” iddialarını da cerrah titizliğindeki söylemleriyle reddetti.
Bu “başarılı” savunmanın ardından ödül gecikmedi: Maxwell, Florida’daki yüksek güvenlikli hapishaneden alınarak Teksas’taki minimum güvenlikli, dikenli telsizsiz, kurslu, rahat yaşam sunan Bryan Federal Prison Camp’e nakledildi. Ağustos ayında yazdığı e-postalarda ise tabloyu kendisi özetledi:
“Alice Harikalar Diyarındaki ayna dünyası gibi. Burada çok mutluyum, güvendeyim.”
Bir yanda hayatları çalınmış yüzlerce mağdur… Diğer yanda devlet korumasında, “temiz mutfak ve iyi yemekler” övgüsü yapan bir pedofili suçlusu. Üstelik Maxwell, Theranos dolandırıcılığıyla ünlenen Elizabeth Holmes’la aynı kampta. Amerika’nın karanlık yüzünü temsil eden iki isim, şimdi adeta “elit suçlular kampı” sayılabilecek bir ortamda yaşıyor.
Epstein’ın kirli ağının tek hükümlüsüne sağlanan bu ayrıcalık, ABD adalet sistemine yönelen o yakıcı soruyu tekrar gündeme taşıyor: Gerçekten cezalandırılan kim? Suçlular mı, yoksa mağdurlar mı?
Karanlığın İçinde Kayıp Adalet
Jeffrey Epstein dosyası karanlık bir bataklık gibi… İçine girenler, üzerlerindeki çamuru ne kadar temizlemeye çalışsalar da kurtulamıyor. Bu skandal yalnızca birkaç kişiyi değil, yüzlerce elit ismi, güçlü figürü ve tanıdık yüzü içine alan dev bir kara delik gibi. Ve Amerika’nın övündüğü “adalet sistemi”, onlarca mağdur ifadesine, kongre raporlarına, FBI soruşturmalarına, belgesellere ve haberlere rağmen bu karanlığı tam olarak aydınlatamıyor.
Epstein’ın kurduğu karanlık ağ, yıllardır yalnızca reşit olmayan mağdurları değil, adaletin ruhunu da istismar ediyor. Her yeni belge, her yeni tanıklık yalnızca gerçeği değil, Amerika’nın kendi kurumlarına duyduğu güveni de aşındırıyor. Yıllardır süren adalet çağrıları cevapsız kalırken gerçekler hâlâ açıklanmayan belge ve dokümanların arasında, sisler içinde saklı duruyor.
“Özgürlükler ülkesi” Amerika, bunca yıldır ülkenin değişmez gündemi hâline gelen bu karanlık davayla tam olarak yüzleşemiyor. Açık bir yara gibi duran skandalın karanlığında kaybolan adalet, kirli bir gösteriye kurban ediliyor. Yığınla belge sır gibi saklanırken mağdurlar yıllardır adalet için haykırıyor. Fakat siyaset ve adalet sistemi, sanki görünmeyen bir mutabakatla gerçeğin üzerini itinayla kapatıyor.
Kara komediye benzeyen bu ironik durum, Amerika’da paranın ve gücün adaletin önünde olduğunun en çarpıcı fotoğrafı.
Ancak belgeler ortaya döküldükçe esen Epstein fırtınasının daha da sertleşeceği ve Amerika gündeminin ateşini daha da büyüteceği görünüyor.
Yazan: Araştırmacı Gazeteci Ertuğrul Cingil, Haber 7 için kaleme aldığı analiz yazısında Amerika ve dünya gündeminde geniş yer tutan Epistein skandalıyla ilgili ortaya çıkan son e-postaları, ABD Başkanı Trump yönetimine etkilerini ve önümüzdeki süreçte yaşanabilecekleri yazdı.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol