Johannesburg: Bir yönüyle korkulan, diğer yönüyle imrenilen şehir

  • GİRİŞ23.11.2025 08:57
  • GÜNCELLEME23.11.2025 11:05

JOHANNESBURG/ GÜNEY AFRİKA

G-20 Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Afrika ziyaretini takip etmeye devam ediyoruz.

Bugün Zirvenin son günü. Ve 3’ncü oturumun ardından Johannesburg’tan ayrılacağız.

Sizlere bu yazıda Johannesburg’da iki günde elde ettipğimiz izlenimlerimizi aktarmak istiyorum.

***

Öncelikle, buraya gelip görmeden. Gündelik hayatın içine girmeden, anlatılar üzerinden kanaat sahibi olmanın hatalı olacağını söylemek isterim.

Neden mi?

Türkiye’den yola çıkmadan önce, tevatürlerle dolu birçok şey duydum. Onların bazıları ile hiç karşılaşmadım, bazılarınınsa abartıdan ibaret olduğunu gördüm.

***

Johannesburg resmi rakamlara göre 8.5 milyon nüfusa sahip. Buradaki çok kıymetli dostum Yüksel Timur Demir ise gayri resmi nüfusun 12 milyonun üzerinde olduğunu söylüyor. Yüksel, 27 yıldır bu ülkede ikamet ediyor. Ticaretle uğraşıyor. Halkla iç içe yaşıyor. Aynı zamanda sosyal projelerde hep önde. Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışıyor. O nedenle verdiği bilgiye itibar ediyorum.

JOHANNESBURG: BİR YÖNÜYLE KORKULMASI, DİĞER YÖNÜYLE HAYRAN KALINASI ŞEHİR…

Önce bura ile ilgili olumsuz tablodan başlayalım.

İstatistiklere göre;

Burada yılda 35 bin cinayet işleniyor.

Yasal olmayan silahlanma yüzde 70 civarında.

Kartellerin ve mafyanın elemanlarının tümünde silah var.

Yerleşim yerlerinin hemen hemen tamamının etrafı dev duvarlarla çevrili ve duvarların üzerinde de teller var. Tellere elektrik veriliyor özellikle geceleri.

Özel güvenlik şirketleri burada çok yaygın. Siteleri, evleri, şirketleri, aileleri özel güvenlik elemanları koruyor.

Gasp ve hırsızlık da ha keza çok yaygın.

25 yıl önce Johannesburg’un Hollanda asıllı yerli beyazları şehir merkezini çok hızlı bir şekilde terk etmiş.

Şehrin merkezi düşük gelirli, siyahiler tarafından doldurulmuş.

Bu yerleşim öyle alışılagelmiş bir yerleşim değil. Düşünün 25 katlı koskocaman bir gökdelen, işgal etilmiş el konulmuş ve kimse bu işgale dur diyememiş.

Burada bir deyim var: Hijack. Anlamı, “Çalınmış bina!”

Yanlış duymadınız 25 katlı koskocaman yüzlerce dairesi olan bina çalınmış. İşgal edilmiş ve yerleşilmiş. Kimseler de çıkartamıyor.

Yine koskocaman bir alışveriş merkezi, meskene çevrilmiş aynı şekilde “hijack” olarak yani çalınmış olarak işgal edilmiş.

Şehir merkezinin her trafik lambasının bir gayri resmi sahibi var! Sahibi dedimse “dilencisi” yani. Ama öyle dilenci değil, bir başkasını yanına almayan bir nevi mal sahibi gibi.

Gündüz vakti bile normal insanların giremediği şehrin merkezi başta olmak üzere çok fazla semt var.

Banliyo trenlerini beyazlar ve zengin siyahiler kullanmıyor. Çünkü gasp ve hırsızlık çok fazla.

Yine, bazı semtlerde teneke evler var. Binlerce insan buralarda yaşıyor.

Afrika’nın özellikle Hollanda asıllı beyazları bizim gibileri beyaz olarak kabul etmiyor kendilerini daha üstün görüyor.

Yine, sonradan olağan üstü zengileşen siyahiler var. Ve bunlar, en lüks otomobile biniyor, en pahalı takıları, saatleri takıyor. En pahalı semtlerde oturuyor, en pahalı restoranlarda yiyor içiyor, kulüplerde eyleniyor.

Bir de Apartheid rejimi (Beyaz azınlık rejimi) sırasında siyahilere yapılanlara atıf yapılarak, beyazlara karşı suç işlemeyi kendilerinde hak olarak görenler var.

Bir yönüyle öcalma duygusu burada kültürel bir davranış biçimine dönüşmüş.

FETÖ’nün çok güçlü olduğu hatta, büyük bir külliyeye sahip oldukları bir şehir burası.

Bir de yeni şehir merkezindeki alışveriş merkezleri, oteller bölgesi gibi yerlere açılan tüm caddelerin girişlerinde dev büyük demir kapılar var. Herkesin girip çıkabildiği yerler değil yani.

Bu aktardıklarımı olumsuzluklar.

YEMYEŞİL BİR ŞEHİR, DOĞA İÇİNDE YAŞAM ALANLARIYLA DOLU

Peki olumlu olan hiçbir şey yok mu diye soranlara da güzelliklerden, gördüğümüz olumlu izlenimlerimizi nakledelim.

Öncelikle Johannesburg olağan üstü bir coğrafyaya sahip. Bin 500 metrenin üzerinde bir rakıma sahip olmasına rağmen dağlık değil geniş, ferah yemyeşil bir şehir burası.

İlginç olan ağaçlar ve yeşil alanlar sonradan oluşturulmuş 60 yıllık mazisi var.

Şehrin ortasında, kriket sahaları, golf sahaları var. Geniş caddeler, düzenli, planlı bir şehir.

Şehir merkezinin dışında yüksek bina yok. Bahçeli, çok geniş arazili müstakil evlerle dolu her yer.

Afrika’nın en yüksek binası da Johannesburg’ta. 50 katlı bir rezidans.

Şehrin yeni merkezindeki Nenson Mandela Alışveriş Merkezi ise sadece Güney Afrika’nın değil, tüm sahra altı Afrika’nın en önemli alışveriş merkezlerinden.

Güney Afrika, serbest dolaşım, alışveriş için diğer Afrika ülke vatandaşlarının tercih ettiği bir ülke.

Alışveriş merkezlerinde her ülkeden insaları görmek mümkün. Marka ürünler, pahalı mağazalarda insan yoğunluğu oldukça fazla.

Tehlikenin nereden geleceğini, hangi saattte nerede olması gerektiğni bilenler için rahat, konforlu bir şehir burası.

Güney Afrika’nın üniversiteleri dünyada ilk 150’ye giren üniversiteler. Eğitimleri iyi.

Çoğu vakıf üniversitesi ve ücretli. Ancak hem vakıflar hem devlet siyahilerin okuması için burs veriyor. Eğitim ücretini, okulu bitirenlere geri ödüyor. Böylece okumayı teşvik ediyor.

MÜSLÜMANLAR BELLİ SEMTLERDE YAŞIYOR, ÇOK TEMİZ VE GÜZEL CAMİLERİ VAR

Ve nüfusun yüzde 2’sinin Müslüman olduğu bu ülkede Johannesburg’ta onlarca cami var.

Camilerdeki tuvaletler, abdest alma yerleri çoğu Müslüman ülkedekilerden çok daha temiz.

Hatta duş almak için bile imkanlar oluşturulmuş.

Azınlık psikolojisi burada belirleyici. Birbirine tutkun Müslüman topluluklar var.

Almanların kurduğu ama zamanla Somalililerin yerleştiği Hanover Caddesi ve etrafında Müslüman nüfus fazla.

Buradaki MAYFAİR CUMA MESCİDİ’nde namaz kılma şansımız oldu. Caminin çok güzel bir cemaati olduğuna şahitlik ettik.

Ve son bir not: Burada “Helal gıda sertifikası” olan tüm ürünlere güvenebilirsiniz.

Zira, kesimlerde, üretimde mutlaka denetim ve kontrol yapılıyor. Her kesim esnasında buranın Müslüman din adamları görev yapıyor.

SÖMÜRGE ÇAĞININ ARDINDAN AFRİKA’DA YENİ DÖNEMİN AYAK SESLERİ YÜKSELİYOR

Kara Afrika’nın yüz yıllar boyu kapkara bir kaderi oldu. İnsan kaynağı, yeraltı, yer üstü zenginlikleri sömürüldü.

Şimdi, Güney Afrika, Nijer, Nijerya, Gana, Somali, Sudan, Tanzanya, Gana, Mozambik, Kenya gibi birçok Afrika ülkesi çok kutuplu dünyada yerini almak için harekete geçmiş durumda.

Afrika Birliği’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kurumların yapısının değiştirilmesine dönük eleştiri ve önerileri öne çıkıyor.

Afrika’da üretim ve ticaret yerlileşiyor. Postsömürge döneminde yeni bir Afrika’nın ayak sesleri duyuluyor.

Türkiye, Afrika’da yepyeni ortaklıklara, birlikteliklere imza atıyor!

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat