Devrimin Birinci Yılında Suriye

  • GİRİŞ09.12.2025 09:03
  • GÜNCELLEME10.12.2025 09:02

Kanlı Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Bu süre zarfında meşru hükümetin kontrol ettiği bölgelerde belirgin bir normalleşme yaşandı. Ekonomik canlanma sınırlı olsa da uluslararası tanınma, yaptırımların kaldırılması, güvenlik ve idari düzen bakımından bir nebze de olsa iyileşmeler kaydedildi.

Bununla birlikte Suriye’nin önünde hâlâ son derece ciddi meydan okumalar bulunuyor. Yeniden inşa sürecinin finansmanı, toplumsal barışın tesisi, ayrılıkçı hareketlerin tasfiyesi ve ülkenin parçalı güvenlik mimarisinin istikrara kavuşturulması bu zorlukların başında gelmektedir.

Ancak tüm bu tabloya rağmen, özellikle Türkiye ve meşru Suriye hükümeti açısından bardağın dolu tarafına odaklanmak gerekiyor.

Birincisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye’den ayrılmasının üzerinden yüz yıl sonra Şam’da Türkiye’ye dost ve müttefik bir hükümetin iktidara gelmiş olması, Ankara’nın bölgesel stratejik vizyonu açısından tarihî bir eşik niteliğindedir.

Şam açısından da Ankara’da dost bir hükümetin bulunması, karşı karşıya olduğu meydan okumaları aşma konusunda önemli bir güvence sağlamaktadır.

İkincisi, Türkiye ve devrimci güçler Suriye sahasında Rusya, İran ve eski rejim blokuna karşı hem siyasi hem de askerî bir başarı elde ettiler. Bu başarı oyunun kurallarını yeniden belirlemiş, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel güç mimarisindeki ağırlığını artırmıştır. Suriye ise toprak bütünlüğünü sağlaması durumunda gelecekte Arap dünyasında yeniden yıldızı parlayabilecek potansiyele sahip bir ülkedir.

Bu gelişmeler ışığında devrimin ardından Suriye’de Türkiye ve Şam yönetimi açısından oyunun ikinci perdesi başlamış görünmektedir. Yeni dönemde Suriye’de ayrılıkçı Dürzi unsurların ve PKK’nın tasfiye edilerek ülkenin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması birinci öncelik olacaktır.

Bu bağlamda sürekli istikrarsızlık üreten İsrail’in bölgedeki politikaları kritik önemdedir. Orta Doğu’da İsrail’in dengelenmesi mevcut denklemde hem askerî hem de siyasi olarak belirleyici unsur hâline gelmiştir.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Ulusal Strateji Belgesini açıklayan Trump yönetimi, ABD’nin Orta Doğu’daki askerî angajmanını azaltacak bir istikrar düzenini desteklediğini açık biçimde ortaya koymuştur.

Bu çerçevede ABD’nin bir taraftan İsrail’i Türkiye ile —hem Suriye hem de Gazze bağlamında— dengelemeye çalıştığı, diğer taraftan da Türkiye’yi İsrail ile dengelediği görülmektedir.

Bu dinamiğin bir çatışmaya dönüşmeden yönetilmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi önümüzdeki dönemde hem Türkiye’nin hem de Şam yönetiminin en büyük meydan okuması olacaktır.

Bu noktada Türkiye’nin devlet tecrübesi ve askerî kapasitesi Şam yönetimi için büyük bir avantajdır. Bu nedenle Ankara ile Şam arasındaki temasların ve kurumsal ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaşacağı ve derinleşeceği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Türkiye ve Suriye oyunun bu ikinci perdesinden de başarılı bir şekilde çıkarsa, Türkiye ve Suriye’nin motor gücünü oluşturduğu yepyeni bir bölgesel düzenin ortaya çıkması mümkün hale gelecektir.

Yorumlar1

  • Strateji uzmanı 1 gün önce Şikayet Et
    Suriye hızla normale dönmeli tüm suriyeliler gitmeli
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat