ABD NATO’dan Ayrılacak mı?

  • GİRİŞ14.12.2025 09:18
  • GÜNCELLEME14.12.2025 09:18

ABD ile Avrupa arasında soğuk rüzgârlar esiyor. Avrupa’da bir panik havası hâkim. Zira ABD’nin, Avrupa’yı Rusya ile baş başa bırakacağından ciddi ciddi korkuluyor.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, geçtiğimiz haftalarda Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmadı. Böyle bir olay NATO tarihinde ilk defa yaşandı. Trump yönetimi açıkça, “ABD olmadan kendi ayaklarınızın üstünde durun” mesajı veriyor.

Bu çerçevede Trump, Avrupa’nın iki yıl içinde NATO’daki sorumlulukların büyük bir bölümünü devralmasını istiyor. Avrupalılar çaresiz ve şaşkın; zira çok hızlı hareket etmek zorundalar ve Avrupa’nın güvenliği için ciddi bir bütçeyi savunmaya ayırmaları gerekiyor. Ancak Avrupa hâlâ çok hantal ve ne devletler ne de toplum refahtan kısıp silahlanmaya kaynak ayırmaya hazır değil.

Bütün bunlara rağmen, ABD’nin stratejik önceliklerini yeniden tanımlayan Trump yönetimi, Avrupalıların “beleşçiliğini” bitirme konusunda oldukça kararlı.

Beleşçilik Dönemi Bitiyor

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’ya yönelik geliştirdiği stratejide büyük bir kırılmaya işaret ediyor.

Strateji belgesine göre Avrupa, Washington açısından artık otomatik olarak korunması gereken bir alan değil; kendi güvenliğini üstlenmesi gereken egemen uluslardan oluşan bir coğrafya olarak görülüyor.

ABD, Avrupa’yı terk etmeyi değil, Avrupa’nın ABD’ye olan bağımlılığını sona erdirmeyi hedefliyor.

Bu yeni yaklaşımda Washington’un temel beklentisi net: Avrupa, kendi savunmasını finanse edebilen, askerî kapasitesini artıran ve ABD’yi sürekli bir güvenlik sigortası olarak görmeyen bir aktör hâline gelmeli.

Trump yönetimi, NATO’nun varlığını sürdürmesine karşı değil; ancak NATO’nun bugüne kadar işlediği biçimiyle devam etmesine itiraz ediyor. ABD’ye göre NATO, Avrupalı müttefiklerin güvenliğini neredeyse tamamen Washington’a ihale ettiği bir yapı hâline geldi ve bu durum sürdürülemez.

Belgede Avrupa’ya yönelik eleştiriler yalnızca askerî harcamalarla sınırlı değil. ABD, Avrupa’nın ekonomik durgunluğunu, aşırı regülasyonlarını, demografik krizini ve siyasi karar alma süreçlerindeki hantallığı da bir güvenlik sorunu olarak görüyor.

Washington’a göre ekonomik olarak zayıflayan ve siyasi olarak bölünen bir Avrupa’nın, uzun vadede güvenilir bir stratejik ortak olması mümkün değil.

Avrupa İkincil Cephe

Bu çerçevede Rusya meselesi de ABD’nin Avrupa’ya bakışında önemli bir yer tutuyor. Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’nın Rusya’yı olduğundan daha büyük ve mutlak bir tehdit olarak algıladığını, buna karşın kendi askerî ve ekonomik kapasitesini yeterince kullanmadığını ima ediyor.

ABD, Ukrayna savaşının bir an önce sona ermesini, Avrupa ekonomilerinin istikrara kavuşmasını ve Rusya ile yeniden bir stratejik denge kurulmasını kendi çıkarları açısından gerekli görüyor. Washington’un önceliği, Avrupa merkezli uzun ve yıpratıcı bir çatışmanın ABD’yi yeniden kıta siyasetine hapsetmesi değil.

Trump yönetimi, Asya-Pasifik’e yönelerek rakip olarak tanımladığı Çin’i dengelemeyi amaçlıyor.

Dolayısıyla bugün Avrupa’da hissedilen “ABD bizi yalnız bırakıyor mu?” kaygısı, Washington açısından farklı okunuyor. ABD, Avrupa’yı terk ettiğini değil, Avrupa’yı kendi ayakları üzerinde durmaya zorladığını düşünüyor.

Bu durum bir kopuştan ziyade, İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa edilen transatlantik düzenin köklü bir yeniden tanımlanması anlamına geliyor.

Kısacası ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’ya yönelik “koruyucu ağabey” rolünün sona erdiğini ilan ediyor.

ABD, Avrupa ile bağlarını koparmak istemiyor; ancak bu bağların eşit yük paylaşımına dayanan, daha dar, daha çıkar odaklı ve daha realist bir zemine oturmasını istiyor.

Avrupa’da hissedilen panik de tam olarak bu dönüşümün hızından ve ciddiyetinden kaynaklanıyor. Ama korkunun ecele faydası yok; zira Avrupa’nın bu gidişata karşı çıkabilecek ne iktisadi ne de siyasi gücü var.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat