Aynı yıla giren iki ayrı dünya

  • GİRİŞ29.12.2025 08:47
  • GÜNCELLEME29.12.2025 08:47

Dünya, savaş, çatışma ve şiddet dolu bir yılı uğurlamaya, yeni bir yılı karşılamaya hazırlanıyor.

Amerika ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülke, yeni yılın coşkusuna şimdiden kendini kaptırmış durumda. Kayıplarla dolu bir yılın sonuna gelen Gazze’de ise İsrail’in çok boyutlu soykırımının acıları, yeni yılın umutlarını karanlık görüntüsüyle örtüyor.

Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere kayıpların sayısı 71 bine yaklaşırken, yaralılar ise 171 bini aşıyor.

Dünyanın en büyük çocuk mezarına dönen Gazze, en yüksek uzuv kaybının yaşandığı yerlerden biri haline geldi.Zor koşullar altında yaklaşık 5 bin uzuv amputasyonu yapılırken, bunun yüzde 18’ini çocuklar oluşturuyor.

Yüz binlerce öğrenci eğitimden koparılırken, okulların yüzde 97’si hasarlı ya da tamamen yıkılmış, 900’den fazla öğretmen hayatını kaybetmiş durumda.

İsrail’in saldırılarında kullandığı 75 bin tonu aşkın envaiçeşit bombayla, İkinci Dünya Savaşı’nda Dresden, Hamburg ve Londra’ya atılan tüm mühimmatın toplamını çoktan aştı.

ABD’nin Afganistan’a bir yılda attığı bombayı, İsrail Gazze’ye yalnızca bir haftada attı.

Gazze’de sivil altyapının yaklaşık yüzde 90’ı zarar görürken, 352 bin konut yıkılmış ve 70 milyon ton enkaz oluşmuş durumda.

Bu yılın son raporlarına göre, işgal altındaki Filistin’de, özellikle Gazze Şeridi’nde, kayıp sayıları 1967’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak 2025 “en ölümcül yıl” ilan edilmiş durumda.

Gazze’nin yıkılmış, ölüm kokan sokaklarından yankılanan çaresizlik çığlıkları ve iskelete dönmüş çocukların yürek burkan görüntüleriyle 2025 yılı, dünyanın hafızasında kara bir leke olarak kalacak.

Üstelik sözde ateşkese rağmen saldırılar, ölümler ve yıkım devam ediyor.

 

            Işıkta Eğlenenler Karanlıkta Ölenler

 

İnsanlık belki aynı yıla giriyor ama yaşanan acılarla dünyalar farklılaşıyor.

Amerika başta olmak üzere Batı dünyasında Noel ve yılbaşı sezonu devasa bir endüstriye dönüşmüş durumda. Sadece yılbaşı süslemeleri için Amerika’da yılda yaklaşık 6 milyar dolar harcanıyor.

Evler, ağaçlar, çatı ve bahçelerin yılbaşı ışıklandırması için her yıl 6,63 milyar kilovat saat elektrik tüketiliyor.

Bu harcama, El Salvador’dan Etiyopya’ya, Tanzanya’dan Kamboçya’ya kadar birçok ülkenin yıllık elektrik tüketiminden daha fazla. Bu miktar, 350 binden fazla evin, yani Gazze’de yıkılan konutların bir yıllık elektrik ihtiyacına denk.

Orada elektrik lüks, ışık hayal, gece ise ölüm anlamına geliyor. Bu iki ayrı dünyanın birinde ışıklar yanıyor, diğerinde hayatlar sönüyor.

Bir yanda şehirler parlıyor, caddeler altın rengine bürünüyor, kahkahalar sokaklara taşıyor. Diğer yanda karanlık, enkaz ve ölüm her yanı sarıyor.

Bir yanda sadece birkaç haftalık “neşe” için yakılan ışıklar, diğer yanda hastaneleri çalıştırılamayan, küvezleri susturan ve ameliyatları bile karanlıkta yapılan Gazze.

Dünya genelinde çocuklar neşe içerisinde yeni bir yıla hazırlanırken, Gazze’nin gül yüzlü çocukları soykırımın ağırlığını en acımasız şekilde yaşıyor.

Yetim olmanın kader haline geldiği Gazze’de, 52 binden fazla çocuk hem annesini hem babasını kaybetmiş durumda.

Bir tarafta anneler çocuklarına hangi hediyeyi alacağını düşünüyor, diğer tarafta çocuklarının üzerini nasıl örteceğini, bombadan, şarapnelden, soğuktan nasıl koruyacağını hesap ediyor.

Ailelerinin yükünü sırtlanan babalar, çocuklarının kanlar içindeki bedenlerini bağrına basıyor.

Eşlerini kaybeden 22 binden fazla anne, açlıktan iskelete dönen evlatlarını hayatta tutmaya çalışıyor.

Bu cehennemin ortasında kardeşlerini sırtlayan ağabeyler, üzerlerini kıyafetleriyle örtmeye çalışan ablalar ve soykırım karanlığının mecalsiz bıraktığı yaşlılar, insanlığın yardımını çaresizce bekliyor.

 

Soykırımın Gölgesinde Yeni Yıl

 

Aynı yıla girmeye hazırlanan Gazze’de gıda, su ve barınma  yetersiz. Gökten yağan bombalar, havada uçuşan kurşunlar, yerleşimleri enkaza çeviren katliamlarsa her yanı kaplıyor.

Ölümün en acımasızı, açlığın ve susuzluğun en ağırı sokaklarda kol geziyor.

Gazze’de on binlerce çocuk şiddetli yetersiz beslenmeyle karşı karşıya. Bazıları yemek bulamadığı, bazıları ilaç olmadığı için, bazıları da soğuktan ve enfeksiyondan hayatlarını kaybediyor.

Bir yanda lüks sofralar, taşan tabaklar, israf edilen yemekler ve “bir gecelik” ihtişam; diğer yanda boş eller, içine çökmüş karınlar, sayılan kemikler, bir lokma ekmeğin hatıraya dönüştüğü bedenler var.

Açlık Gazze’de gözü dönmüş İsrail tarafından bilinçli, planlı ve öldürücü bir silah olarak kullanılıyor.

Milyonlarca Filistinliyi defalarca yerinden eden soykırımcı İsrail, yıkımı büyütmek, Gazze’yi haritadan silmek için her yolu deniyor.

Gazze’de dev hediye fuarları, ışıl ışıl caddeler yok; çamur içinde rüzgarda savrulan çadırlar, ıslak battaniyeler ve titreyen bedenler var. Soğuktan ölümlerin arttığı Gazze’de kış, sadece bir mevsim değil; adeta hayatta kalma sınavına dönüşmüş durumda.

Ve bir tarafta insan eliyle eğlence uğruna kesilen 30 milyonu aşkın çam ağacı, diğer tarafta İsrail tarafından katliam için bombalarla yakılan barışın simgesi zeytin ağaçları.

 

Soykırımın Destekçisinden “Barış” Beklemek

 

Yürekleri yakan bu manzaranın, Gazze’yi yerle bir eden askeri ve diplomatik imha düzeninin baş destekçilerinden Amerika, “barışın mimarı” rolüne soyunuyor.

İlan edilen sözde ateşkes, İsrail tarafından 800’ün üzerinde alenen delinmişken sessiz kalan Trump yönetimi, şimdi belirsizliklerle dolu yeni aşamalar için hazırlık yapıyor.

Önce yıkım destekleniyor, sonra enkaz üzerinden “çözüm” pazarlanıyor.

Trump yönetimi, “Riviera” söylemleriyle başlattığı, “Great Trust” hayalleriyle ilerleyen rant hesaplarını, şimdi de 112 milyar dolarlık “Project Sunrise” (Gün Doğumu Projesi) isimli karanlık vizyonuyla devam ettiriyor. Filistinliler, çamur içinde çadırlarda çaresizce yaşama tutunmaya çalışırken “güneş masalı” anlatılıyor.

Modern tarihin en büyük felaketlerinden birini yaşayan Gazze için yeterli insani yardım girişlerini bile sağlamayan Trump yönetimi; “akıllı şehir”, “yüksek teknoloji bölgeleri” ve “yatırım getirileri” hikayeleri satıyor.

Merkezinde Filistinlilerin olmadığı bu kirli projeler, yeniden inşa planından çok, soykırımın üzerinden rant elde etme tasarımıdır. Çünkü Trump’ın projeksiyonunda “barış”, Filistinlilerin haklarını tanımak değil; direnişi tasfiye etmek, toprağı “güvenli yatırım alanı”na dönüştürmek anlamı taşıyor.

Yıkımın en büyük destekçisi, barışın hakemi ilan ediliyor. 2026’ya giderken Trump’ın sözde barış planı, bir çözüm değil; soykırım sonrası düzenin normalleştirilmesidir.

 

Adalet Susarken Takvimler Değişiyor

 

Çelişkilerle dolu bu tablo karşısında harekete geçmeyen uluslararası toplum, “İsrail’le denge” peşinde koşan tüm ülkeler, yaşanan insanlık felaketinin ortağı durumundadır.

Gazze’deki soykırım, BM başta olmak üzere, güç dengeleri arasına sıkışmış uluslararası kuruluşların acziyetinin en açık resmidir.

Soykırım gibi insanlık dışı bir suça hızlı şekilde en ağır cezayı veremeyen uluslararası hukuk mekanizmalarının etkisizliğinin sonucudur.

Filistin’i zoraki tanıyan ama İsrail’e gereken tepkiyi koyamayan hatta el altından desteğini sürdüren ülkelerin samimiyetsizliğinin göstergesidir.

Bir tarafta hukuk, insan hakları ve evrensel değerler nutukları; öbür tarafta açlıktan ölen, soğuktan donan çocuklar ve acımasızca hedef alınan siviller.

Üstelik bu çatışma manzaraları, Gazze’nin yanı sıra Ukrayna başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında farklı şekillerde devam ediyor.

Tarihin en utanç verici karanlık yıllarından birini muhasebeyle değil de eğlenceyle geride bırakmaya hazırlanan insanlık, aslında ortak değerlerini kaybettiğinin farkında değil.

İki dünya arasındaki dev fark, aslında insanlığın vicdani kayıtsızlığının, soykırıma karşı susan adaletin yansımasıdır.

2026’ya girerken zihinlerdeki soru ağırdır: Bu kadar açık bir soykırım yaşanırken, bu kadar çok devlet susarken, bu kadar çok kurum seyirci kalırken hangi insanlıktan söz ediyoruz?

Takvim değişiyor ama adalet değişmiyorsa, insan haklarının yerini güç, barışın yerini çatışmalar almışsa ve özgürlükler karanlıkla boğuluyorsa yeni yıl sadece yeni bir utanç sayfası olmaya adaydır.

Tüm bu gerçekliklere rağmen dileğimiz, 2026’nın insanlığın kendine geldiği, soykırımın hesabının İsrail’den ve onun destekçilerinden sorulabildiği, Filistinlilerin yaralarının sarıldığı, ölümlerin durduğu ve Gazze’nin yeniden ayağa kalktığı bir yıl olmasıdır.

Yorumlar4

  • Tuğlu... 43 dakika önce Şikayet Et
    eyvallah... yazacak bir şey bulamıyorum...
    Cevapla
  • Dede 1 saat önce Şikayet Et
    Bir cumhuriyetin koruyalım da büyütelim tarım sanayi teknoloji sahlik ta kanser cihazları aşılar her insanlara yararlı toplom olalım
    Cevapla
  • zafer 1 saat önce Şikayet Et
    tayyibimiz, süperimiz kurtarır gazzeyi.maşaallah.
    Cevapla
  • emekli 1 saat önce Şikayet Et
    ışıkta eğlenenler karanlıkta açlıkla boğuşan, hiç yere can veren inançlı insanlar hürmeti yaşıyorlar Fakat bunu anlayacak ne akıl ne idrak ne şuur var nede bilinç var. Komşusu aç yatarken tok gezen bizden değildir buyuran yüce peygamberimiz onların muslüman olamayacaklarını beyan etmiştir.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat