Çocuğunuz zeki ama çalışmıyor!

  • GİRİŞ29.05.2025 09:05
  • GÜNCELLEME30.05.2025 09:00

“Maalesef hastayı kaybettik!” 

Ameliyathane koridorlarında, yoğun bakım kapılarının hemen önünde omuzları çökük, yorgun bir yüz ifadesine ses veren doktordan en son duyulması arzu edilen cümledir…

Ön hazırlıklar yapılır bazen, hastane güvenlik görevlileri acı haber öncesinde “Boşalt… Koridoru boşalttt!” sesiyle inletir önce koridorları, sonra, sonrasında hayat tecrübesine sahip, benzer sahneleri daha öncesinde yaşamış hasta yakınları acı haberi zaten oracıkta güvenlik görevlilerinden almıştır bile. Geriye diğer hasta yakınlarını usta bir manevrayla hastane dışına çıkarmak kalır. Ve tam o esnada hasta yakını ile göz göze gelmemek için başka bir manevra daha gerekmektedir ama maalesef o iki çift göz o koridorda muhakkak çarpışır. Baş öne eğilir… ve sonrasında tüm aile, sülale, komşular seferber olunur, ağıtlar, gözyaşları bir tarafta; cenaze hazırlıkları, cenazenin duyurulması için whatsapp gruplarına mesajlardan tutun da defin esnasında göğse takılacak vesikalık resmin toplu iğnesine kadar her türlü hazırlık el birliğiyle, konu komşu, hısım, akraba, arkadaş, dost kısacası elbirliğiyle planlanır, hazırlanır ve nihayet merhum ya da merhume son yolculuğuna uğurlanır dualarla…

“Çocuğunuz zeki ama çalışmıyor!”

Okul koridorlarında, öğretmen odalarında, sınıflardaki veli toplantılarında omuzları çökük, yorgun bir yüz ifadesine ses veren öğretmenden en son duyulması arzu edilen cümlesidir…

Öğrencinin velisine söylenen bu söz ilginçtir ülkemizde övünç kaynağı olarak da algılanmakta ve komşulara, eşe, dosta “yahu bizim kerata çok zeki ama ders çalışmıyor!” şeklinde cümleler bile kurulmakta.

Sanki öğretmen öğrenci velisine ne mutlu ki çocuğunuz zeki… demiş ve cümlenin devamını kurmamış! 

Yazımızın ana teması aslında şu:

Eğitim sektöründe verilecek en kötü haber “çocuğunuz zeki ama çalışmıyor!” belki “bu çocuktan adam olmaz!” belki de “maalesef çocuğunuz sınıfın çok gerisinde kalıyor, siz en iyisi takviye ders aldırın” kim bilir öğretmenlerden bazıları da “alın bu çocuğu okuldan, verin çırak olarak bilmem ne sektörüne, meslek öğrensin” ve benzeri belki de onlarca cümle ya da yirmiyi geçmeyecek benzer cümleler… 

Her iki meslek de gerçekten çok kutsal, çok emek gerektiriyor. Ve benim gönlümde öğretmenlik mesleği bir adım daha öndedir. Ne yazık ki son dönemlerde özellikle sosyal medyada kıymetli öğretmenlerimiz maalesef olumsuz anlamda malzeme yapılıyor ve eleştiriliyorlar. Ama pandemi döneminde, deprem döneminde gördük ki uzaktan eğitimle çocuklarımız gerçek anlamda bir eğitim alamıyorlar.

Şimdi yazımızın en başına gidelim… Okul değil de hastane içerisinde doktor verilebilecek en acı ve hayatın gerçek yüzünü hasta yakınına (bir nevi velisine) cümleyi doğrudan, eğmeden, bükmeden “maalesef hastayı kaybettik!” şeklinde söylüyor. 
Acaba eğitimciler uzun bir eğitim hayatının sonundaki üniversite ya da lise sınavlarına kadarki geçen sürede öğrenci velilerine onlarca cümle kurmak yerine, süreci idare edecek esnek cümleler yerine, sonucu doğrudan etkileyecek gerçek cümleler kursalar öğrencilere ya da velilere iyilik mi yaparlar kötülük mü?

Veliler kurulan gerçek ve net cümlelerden memnun mu olurlar? Yoksa öğretmeni mi suçlarlar?

İşte eğitim sektörü bir ameliyat süresi kadar geçen sürede değil, sekizinci sınıf sonunda yapılan liselere giriş sınavı (LGS) ya da onikinci sınıf sonunda yapılan yükseköğretim kurumları sınavı (YKS) sonuçlarının açıklanmasına kadar geçen oldukça uzun sürede karşılığını veriyor öğrencilere ve öğrenci yakınlarına, velilere…

O nedenle öğretmen dostlarıma bir önerim var… Öğrencilerinizin durumlarını, gidişatlarını hekim titizliği ile her ameliyatın risk durumunu, ameliyat sonrasını, pansuman şeklini, ilaçların miktarı, zamanı, tekrar kontrole ne zaman gelineceği ve daha birçok net açıklama şeklinde velilerle paylaşmaları… Aksi halde veliler o an için çocuklarında hiçbir problem olmadığını algılayıp sistemin içerisinde aynı yanlışlar aynı bakış açıları ile çocuklarının eğitim hayatını planlıyorlar.

Düşünülmesi gereken asıl konu ülkemiz eğitim sektöründeki toplam öğrenci sayısı, ki 18 milyon civarında ve anne ve babayla birlikte düşünecek olursak tabi ki 54 milyon kişi demeyeceğim, aynı aileden kardeşleri de düşünerek ama şöyle bir cümle kuracağım: “Öyle bir bakanlık düşünün ki (Millî Eğitim Bakanlığı) Türkiye’deki her eve hitap ediyor.” Çocuğu olmayanlar yeğenleri için, çocukları mezun olan nineler dedeler torunları için ve tabi ki anne-babalar kendi çocukları için MEB’in yaptığı her yeni uygulamayı, müfredatı, sınav tarihlerini takip ediyorlar ve eğitim hakkında, eğitim yönetimi ve politikaları hakkında cümleler kuruyorlar. Günün sonunda MEB Türkiye’de üzerine en çok yorum yapılan, en çok cümle kurulan bir bakanlık haline geliyor.

Hal böyle olunca da MEB sosyal medyadan, günlük hayatın tüm zaman dilimlerinde eleştiri bombardımanına, önerilere ve birçok öneriye muhatap olarak karşımıza çıkıyor.
Unutulmaması gereken kişilerin bir dilinin olduğu gibi kurumların da bir dilinin, sesinin olduğu. MEB’in sesinin de mikro düzeyde öğretmenler tarafından dillendirildiği unutulmamalıdır.

Kıymetli öğretmenlerimize özellikle yaz dönemi seminerlerinde ya da başka tarihlerdeki MEB’in seminer takviminde “çocuğunuz zeki ama çalışmıyor! cümlesini kurmamanın 100 yolu!” başlıklı bir seminer içeriğinin planlamaya alınmasını sayın Millî Eğitim Bakanımız Prof.Dr.Yusuf Tekin hocamdan rica ediyorum.

Tersine mühendislik yapacak olursa bir okul müdürü için veliler şu cümleyi kursalar: 
“Okul müdürünüz çok zeki ama çalışmıyor!” denildiğinde o müdürün amirleri, meslektaşları, öğretmenleri hatta öğrenciler neler hisseder çok merak ediyorum.


Günün sözü:

“Adımız Sivas, adımız Diyarbakır, adımız Afyon, adımız Trabzon kısacası adımız ne olursa olsun soyadımız Türkiye!.” (İsmail Yolcu)

Tüm okuyucularıma, velilere ve öğretmenlere hem zeki hem de çalışkan çocuklarla birlikte başarılı, sağlıklı ve hayata iz bırakacakları bir yolculuk diliyorum.

İsmail Yolcu / Haber7
Ankara Bilim Üniversitesi
Eğitim ve Kariyer Uzmanı
Eğitimci, İletişimci ve Yazar

ismail.yolcu@ankarabilim.edu.tr

Yorumlar12

  • Pdr Servisi 3 gün önce Şikayet Et
    Son zamanlarda okuduğum en güzel analiz yazısı... Resmen kırmadan, dökmeden biz öğretmenlere müthiş bir pencere açmış Sayın İsmail Yolcu. Tebrikler.
    Cevapla
  • Ahmed 3 gün önce Şikayet Et
    Dışardan gazel okumak kolay,gelin girin okullara bir bakın.ögretmenler etkisiz eleman,kalma yok,ders çalışma yok, disiplin yok,aile ilgisi yok,saldım çayıra mevlam kayira,çoğu veli okul tatiline bile karşı,bir çocuğuyla baş edemiyor bin çocukla baş edene laf söylüyor.ustekiler bir okulları görseler,çıkışlarına baksalar.zor, köklü bir değişim şart.okumak istemeyen onsekizine k
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Fırat 3 gün önce Şikayet Et
    Hem kurslarda hemde okullarda çalışan öğretmenlere yasak getirilmeli.Birini tercih etsinler.Belcika da okul kapısında bile sigara içmek yasaklandı.Bizim okulların içinde öğrencilerin gözü önünde sigara içen öğretmenlerden kimseye hayır gelmez.Giyimiyle yaşamıyla iyi örnek olacak öğretmenler artmadıkça eğitim sistemi düzelmez.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Fırat 3 gün önce Şikayet Et
    Hem okulda hemde kurslarda çalışan öğretmenler yüzünden çocuklarımız iyi eğitim alamıyorlar.Aldıkları maaşın hakkını veremeyen öğretmenler ile eğitim sistemi çökmüştür.Dershaneler kapatıldığı da çok sevinmiştik.Ama bu gün dershanelerin yerini kurslar almış..Ögretmenlerin çoğu okulda gerekli gayreti göstermiyorlar.Sonra öğrencileri çalıştıkları kurslara yönlendiriyorlar.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Seçkin 3 gün önce Şikayet Et
    Harika muhteşem inşallah bu yazıyı milli eğitim bakanlığı ve sayın Reisimizde okur
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat