Üniversite eğitimi neden 3 yıla inmeli?
- GİRİŞ02.10.2025 09:22
- GÜNCELLEME03.10.2025 08:55
Türkiye eğitim hayatında en çok konuşulan konuların başında şüphesiz sınavlar gelmekte.
Hal böyle olunca da eğitimin niteliğini değil sınav başarısını konuşur hale geliyoruz hep birlikte.
2025 yılının en büyük sınavlarından önce LGS, ardından YKS uygulandı, bitti ve devamında her iki sınavın da tercih dönemi derken hem LGS’ye giren öğrenciler hem de YKS’ye giren öğrenciler tercih ettikleri ve kazandıkları okullarda eğitim almaya başladılar nihayet.
Ayrıca KPSS ve diğer sınavlar (TUS, DUS vb.) rutin şekilde devam ediyor.
2 hafta önce Haber7.com’da gündem yapılmıştı
Haber7.com’da 18 Eylül 2025 tarihinde kaleme aldığım “Liselerin süresiyle birlikte üniversiteye giriş modeli de mi değişecek?” başlıklı yazımı şu şekilde bitirmiştim:
Kim bilir önümüzdeki süreçte sadece liselerin süresinin kısaltılmasını değil bazı lisans bölümlerinde (örneğin siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, işletme vb.) de üniversite eğitim sürelerinin kısaltılmasını konuşuyor olacağız.
Gerçekten de “önümüzdeki süreç” o kadar yakın bir süreçmiş ki 1 Ekim 2025 tarihinde Sayın YÖK Başkanı Prof.Dr.Erol Özvar tam da bu konu ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Prof.Dr.Erol Özvar yaptığı açıklamada "Üniversitelerimizde arzu eden öğrencilerimiz başarılı olduğu takdirde daha kısa süre içerisinde yani 3 yılda bitirebilecekleri bir düzenlemeyi gerçekleştireceğimizi paylaşmayı arzu ederim. Burada hiç şüphe yok ki Türkiye'deki yükseköğretim kalite standartlarından asla taviz vermeden bunu yapmak isteyeceğimizi de bu vesileyle dile getirmek isterim. Bunun ayrıntılarını inşallah önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız." dedi.
2030'a Doğru Türk Yükseköğretiminin Yol Haritası
Bugün kamuoyuna açıklanması beklenen “2030’a Doğru Türk Yükseköğretiminin Yol Haritası” şimdiden merak konusu. Acaba bu yol haritasının içerisinde neler olacağını ve haritanın rotasının nasıl şekilleneceğini hep birlikte öğrenmiş olacağız.
Çözümün cevabı MEB’de!
Yılın hemen hemen her ayında hem LGS hem de YKS’ye girecek öğrencilerle ve ailelerle buluşan bir uzman olarak açıkça görüyorum ki gençlerimiz “sınavlardan bıkmış”, aileler ise “sınavlar üzerinden çocuklarının eleştirilmesine, başarısız ilan edilmesine içerlemiş” şekilde veryansın ediyorlar: Bu sınavlardan bıktık, sıkıldık, yeter artık!
İyi ama sınavlarla ilgili çözüm ne? Çözümün cevabı MEB’de…
Aslında ortak bakış açısı sınavlara evet ama elenmeye hayır. LGS’de ortalama sınava giren öğrenci sayısı 1 milyon iken bu öğrencilerin yaklaşık ilk %10’luk dilimine girmeyi başaran öğrenciler öyle ya da böyle bulundukları şehirlerdeki (özellikle büyükşehirlerde) fen ya da bilindik marka anadolu liselerine yerleşebiliyorlar. Maalesef kendi ellerimizle sınava giren milyon gencimizin %90’ını daha LGS’de başarısız damgası ile liselere yolluyoruz.
Gelelim YKS’ye…
YKS’de gençlerin gözü hiç de öyle uzun bir yol yürümeye meyilli değil. Gençlerimiz lisans bölümlerinden ziyade 2 yıllık ön lisans peşindeler… Tabi ki bu cümleyi kurarken aşağı yukarı %1 ila 10’luk dilimdeki gençlerden bahsetmiyorum. Ortalama bir üniversitenin ortalama bir bölümünü kazanabilecek gençlerden bahsediyorum.
Ve tercih döneminde yine gördük ki gençler hele de YÖK’ün son dönem açmış olduğu istihdam odaklı 2 yıllık ön lisans bölümlerini adeta kapış kapış tercih ediyor ve yerleşiyorlar. Özellikle teknoloji ile ilgili bölümler inanılmaz ilgi görüyor.
Özellikle vakıf üniversitelerinde bu yıl yaşanan tercih ortalamalarına baktığımızda ilk yerleştirme sonuçlarına göre her 4 kontenjandan biri boş kaldı. Hatta son 20 yıla baktığımızda özellikle başta İİBF bölümleri olmak üzere çoğu bölümün eskisi kadar tercih edilmediğini görmekteyiz.
Ben de buradan yola çıkarak iki haftaki yazımda “önümüzdeki süreçte” şeklinde başlayan yukarıdaki cümlemi kurmuş ve liselerden sonra üniversitelerde de eğitim süresinin düşeceğini öngörmüş ve yazmıştım.
Geldiğimiz noktada YÖK çok doğru bir hamle ile üniversite süresinin 4 yıldan 3 yıla inileceğinin işaret fişeğini ateşledi.
Üç yıla evet ama tüm gençlere 3 yıl olmalı!
Öncelikle bu konu ile ilgili Sayın YÖK Başkanı Prof.Dr.Erol Özvar’ın şu açıklamasını dikkatle okumak gerekiyor: "Üniversitelerimizde arzu eden öğrencilerimiz başarılı olduğu takdirde daha kısa süre içerisinde yani 3 yılda bitirebilecekleri bir düzenlemeyi gerçekleştireceğimizi paylaşmayı arzu ederim.”
Sayın Özvar sadece arzu eden öğrenciler için üniversite eğitiminin 3 yıla indirilmesi gibi bir konu daha en baştan yapılan reformun hakkaniyetli bir şekilde gençlere ulaşmasını engeller. Bu açıklamaya katılmıyorum. Benim önerim YÖK tarafından belirlenen bölümlerin örneğin işletme, kamu yönetimi, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler gibi bölümlerin doğrudan 3 yıla indirilmesidir. Çünkü gençler zaten 4 yıllık uzun bir eğitim süresinden yakınmakta hatta bu nedenle tercih bile yapmamakta ya da doğrudan 2 yıllık ön lisans bölümlerine yönelmekteler.
Tıp, mühendislikler, hukuk, diş hekimliği, eczacılık vb bölümlerin sürelerinde bir azaltma yapılmamak koşuluyla aslında tüm bölümlerdeki problem gençleri binalara, sınıflara adeta hapsederek onları kapalı bir eğitim modeline mahkûm etmek asıl sorunu teşkil ediyor.
Hatta ön lisans bölümlerdeki uygulama ağırlıklı eğitimdeki başarımızın lisans bölümlerinde maalesef aynı oranda uygulanmaması bence temel problem olarak karşımıza çıktı.
Aslında yapılacak bir başka faydalı çalışma MEB ile YÖK’ün aynı masada buluşarak meslek liselerindeki eğitim müfredatı ile meslek yüksekokullarındaki müfredatın yeniden tasarlanması olacağının da altını çizmek isterim.
***
Ara eleman değil “aranan eleman” sorunsalı
Evet bugün önemli bir gün yüksek öğretim açısından… YÖK ciddi bir reform çalışmasını kamuoyuyla paylaşacak ve 2030’lar Türkiyesi’nin yüksek öğretimi şekillenecek.
Ülkemiz adına, gençlerimiz adına yapılan tüm reformları canı gönülden desteklediğimizi bizleri tanıyan herkes biliyor. Ancak bu tür reformlarda ana özne “gençlerimiz” olunca daha da hassas olunması gerektiği de çok büyük önem kazanıyor.
Bu nedenle kurulan cümleler, kaleme alınan metinlerde gençlerimize özellikle de ön lisans mezunu gençlerimize ya da meslek lisesi mezunu gençlerimize “ara elaman” gibi sığ bir kavram yerine bu ülkenin aydınlık yarınlarının temelini teşkil eden gençlerimize “ARANAN ELEMAN” gibi daha altı dolu, daha güçlü kavramlar kullanılmasını da çok önemsiyorum.
MEB, YÖK ya da ÖSYM nezdinde, kim ki gençlerimizi önemser, onlar için önemli işlere imza atar, onlar için yepyeni fırsatlar yaratır ve onları çağın gerekli nitelikleri ile donatıp meslek sahibi yapıp ülkemize kazandırır ise işte o kişiler “ara başkan ya da bakan” değil “aranan başkan ya da bakan” olur.
***
Üniversite eğitimi 3 yıla inmeli mi?
Evet kesinlikle inmeli.
Çünkü gençler artık uzun vadeli planlar, programlar yapmak istemiyorlar… Hatta onlara 4 yıllık bir üniversite hayatı değil, bir yıllık sınav hazırlık süreci bile çok uzun geliyor.
Gençler hemen iş bulmalıyım, hemen para kazanmalıyım, hemen kendi hayatımı kurmalıyım derdindeler. Hemen, hemen, hemen… Ama hareket geçmek için acele etmiyorlar maalesef. Adeta telefonlarda, tabletlerde her gün milyonlarca defa izlenen 30 saniyelik 1 dakikalık kısa videolar gibi her şeyin hızla akıp gittiği bir dünyada yavaş giden her şey sıkıcı geliyor onlara. Konuşmaları hızlı, yazışmaları emojilerle daha da hızlanmış durumda hatta… Bizler büyük bir özenle onlarca harfi, imlayı ardı ardına eklerken onlar adeta onlar dumanla haberleşir gibi emojilerle haberleşip üstüne de anlaşıyorlar.
Peki ama gençler kimlerle anlaşamıyor ya da gençleri kimler anlamıyor? Galiba bizler, yetişkinler… Onları anlamalıyız hem de hemen hem de onların bizi anlamasını beklemeden.
Son sözüm gençlere olsun… Sevgili gençler dünya Türkiye’yi beklemez, Türkiye hareket etmeli! Türkiye’yi hareket ettirecek hızla ilerleyen dünyaya yetiştirecek olan sizler yani “aranan gençlersiniz!”
Günün Sözü:
“"Teknoloji güzel bir şey ta ki teknoloji sizi kullanmadığı sürece. Siz onu kullanıyorsanız güzel, ancak o sizi kullanmaya başladığında asıl hayattan bir anda kopuyorsunuz." (Semih Saygıner)
İsmail Yolcu
Eğitimci-Yazar
Haber7.com yazarı
Yorumlar22