Şirin Payzın boş yere heyecanlanmadı!

  • GİRİŞ11.11.2022 09:00
  • GÜNCELLEME12.11.2022 09:19

Kanal İstanbul Projesi üzerinden hedef aldığı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’na “lan” diyen, devletin valisine “it” diye küfreden, kayak tatilini eleştiren AK Partili meclis üyesine “Kayak takımı ‘g***ne’ girsin” diyecek kadar seviyesizleşen CHP’nin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine ‘ahmak’ dediği gerekçesiyle bugün hâkim karşısına çıkacak.

İmamoğlu’nu aklamak isteyen CHP ve fonlu medyası, günlerdir attıkları manşetlerle ve “siyasi baskı” söylemleriyle yargıyı baskı altına almak için çok kirli bir algı operasyonu yürütüyor.

28 Şubat sürecinde ‘İstanbul Barosu Başkanlığı” görevini yürüten ve o dönem yaptığı “açıklamalarla safını belli eden Avukat Turgut Kazan da, önceki gece Halk TV'de, Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davayla ilgili katıldığı bir programda, bana göre samimi bir itirafta bulundu.

Turgut Kazan, İmamoğlu'nun seçilmesi halinde “Yargıtay’ın selam duracağını, inanılmaz kararların çıkabileceğini" söyledi.

Bunu duyan Şirin Payzın da, "Bir anda Süleyman Soylu'yu içeride görme ihtimalimiz olabilir" diyerek, aslında olası bir CHP iktidarında yargı eliyle estirecekleri zulmü ağzından kaçırdı.

Şirin Payzın daha sonra çark ederek, muhtemel cezaların önüne geçmek için RTÜK'e selam yollasa da, sözlerinde kesinlikle samimiydi.

Zira Turgut Kazan’ın da dediği gibi, bu ülke malum zihniyetin iktidarda olduğu dönemde, ziyadesiyle “inanılması güç” hukuk garabetlerine şahit oldu.

CHP tek parti iktidarının zulüm fırtınası estirdiği 1923–1927 dönemi İstiklal Mahkemeleri’nde, hiç hukuk bilgisi yokken mahkeme başkanlığına getirilen Ali Çetinkaya ile Kılıç Ali, Necip Ali, Refik Şevket İnce gibi isimlerin verdiği, “Sanığın idamına, tanığın da sonra dinlenmesine” şeklindeki skandal kararlar, bir utanç vesikası olarak karşımızda duruyor.

Ya da, "Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor Adnan Bey..." diyen Yassıada Mahkemesi'nin ünlü yargıcı Salim Başol’un ibretlik itirafını unutmak mümkün mü?

*

Turgut Kazan’ın, adını söylerken bile gözlerinin ışıldamasına sebep olan “Yargıtay” ise, 12 Eylül darbesinde ölü evine dönmüştü.

28 Şubat sürecinde ise, bizzat başkanlarının ve onursal üyelerinin bile güvenmediği bir kurum olmuştu.

1998’de, yeni adli yılın açılış törenlerinde konuşan dönemin Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun, “yargı bağımsızlığının yok olduğu” söylerken..

12 sene Yargıtay üyesi olarak görev yapan Yargıtay Onursal Üyesi Yargıç Çetin Aşçıoğlu, aynı yıl verdiği bir röportajında, “emekli bir hukukçu olarak, yargı sisteminin işleyişini yakından takip ettiğini ve yargıya güveni kalmadığını” açık açık itiraf etmişti.

*

Dilerseniz biraz da, iktidar ihtimalinin bile Şirin Payzın’a “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu cezaevine yollama” hayali kurdurtan malum kesimin yargısının verdiği “inanılmaz” kararları hatırlayalım…

Refah Partili Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın “katılırsanız sürülürsünüz” uyarısına rağmen Genelkurmay tarafından verilen “irtica” brifinglerine katılarak, komutanları ayakta, elleri patlayana kadar alkışlayan yüksek yargı mensupları neler yapmadı ki?

Örneğin, hukukun tersyüz edildiği o süreçte, ‘Kılık-kıyafet serbesttir’ hükmü, ‘yasaktır’ şeklinde uygulandı.

Mütedeyyin insanların lehine karar veren tarafsız hâkimler soruşturmalardan geçti…

Yetmedi, “müspet karar verdiğiniz takdirde kendinizi Çemişgezek’te bulursunuz” ihtarları çekilerek, sürülmekle tehdit edildi.

Baskıyla, brifinglerle siyasallaştırılan yargı tarafından, Kayseri’de sırf evlatlarının okudukları İmam-Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması nedeniyle düzenlenen gösterilere katıldıkları için 3 ayrı davadan yargılanan 14 veli, 1.5 yıl hapse mahkum edildi.

Üyeleri arasında Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan’ın da bulunduğu Danıştay 5. Dairesi, 2000 yılında, eşi başörtülü olduğu için Malkara Milli Eğitim Müdürlüğü görevinden alınarak Çorlu Lisesi’ne sürgün edilen Mustafa Ünsal’ın görevden alınmasına gerekçe olarak gösterilen “eşi başörtülü olduğu için taraflı davranması mümkün değil”, “hakkında somut delil yok ama, ilçedeki söylentilerle bu karar verildi”, “eşiyle resmi törenlere katılmıyor” şeklindeki komik bahaneleri haklı buldu.

Sivas davası mağdurları, “Toplu gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet” kapsamında yargılanırken…

Yargıya yönelik baskının tesiriyle, Yargıtay 9 Ceza Dairesi olay sırasında Sivas’ta olmayan ve ya televizyon tamir eden masum insanlar için “idam” talebinde bulundu.

Ankara 1 Nolu DGM ise baskılar sonucu provokasyonda ölen 33 kişiye karşılık, 33 kişinin idamına hükmetti.

Birkaç gün sonra terör örgütlerinin misilleme olarak gerçekleştirdiği Başbağlar Katlimanı’nda ise 33 şehide rağmen sadece 1 kişi mahkum edildi.

*

Bitmedi..

Zina kasetleriyle tanınan dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, sohbet ve konuşma videoları yüzünden Rize eski Milletvekili Şevki Yılmaz hakkında, ‘’idam’’ cezası öngören 146-1. maddeden dava açtı.

Yetmedi…

Ziya Gökalp’e ait şiir “Asker Duası” şiirini okuduğu gerekçesiyle, 9 Aralık 1997’de, dönemin Diyarbakır DGM Başsavcısı Nihat Çakar tarafından, İBB Başkanlığı görevini yürüten Tayyip Erdoğan hakkında evlere şenlik bir iddianame hazırlandı.

İçeriği nedeniyle “Bir BÇG subayının tezleri” olarak yorumlanan ve siyasi yasak ile hapis cezasıyla sonuçlan Erdoğan’a yönelik iddianamede, “RP, toplumdaki tedirginliğe rağmen koalisyon hükümeti kurdu” şeklinde, şiirle alakası olmayan ifadeler yer aldı.

Bununla yetinmeyen DGM Başsavcısı, Erdoğan’ın “Din elden gidiyor” şeklinde bir sözü bulunmamasına rağmen, “ince mesajlarla din elden gidiyor propagandası yaptı” kanaatine vardı.

*

Bütün toplumun hukukunu savunması gerekirken, kendi üyelerinin dahi haklarını kısıtlayıcı uygulamalara girişen ‘Brifingli yargı” o süreçte, o kadar çok skandal karara imza attı ki…

New York Times muhabiri Stephen Kinzer, Türk yargısındaki çarpıklık için, “Teröre yardım ettiği için hüküm giyenler dahil, mahkumlar, yabancı baskılarla istendiği zaman serbest bırakılıyor” tespitinde bulundu.

Bugün malum zihniyetle kol kola yürüyen Meral Akşener bile yaşanan zulme, “Türkiye’de, hukukun dışında bir rejim var. Resmi ideoloji hukuk gibi uygulanıyor”  şeklinde isyan etti.

Hasılı…

Bakmayın siz zillet paydaşlarının her fırsatta “bağımsız yargı” lakırdıları yapmasına..

Turgut Kazan ile Şirin Payzın’ın o sinsi gülüşü boşuna değil..

Yeter ki gelmesinler, yapacaklarına inanamazsınız!

Yorumlar29

  • İlyas Say 1 yıl önce Şikayet Et
    Zekeriya Say tebrik ediyorum Haber 7'yi tebrik ediyorum" inanaların gören gözü işiten kulağı ve haykıran sesi" Efsane bir gazetede 20 yıllık arşiv deneyimin, Cennet mekan Mustafa KARAHASANOĞLU ve usta kalem HASAN KARAKAYA abinin de Akit çırağı olarak başlamış olduğun Gazeteclik yolun açık kalemin her daim hakkı hak bilerek batılı da bıtıl bilrek yazılarının devamını diliyorum Allah yar ve yardımcın olsun kardeşim.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Okuyucu 1 yıl önce Şikayet Et
    MAKAM HIRSIZI DEMİYOMUYDU "NE YANİ MHP LİLERİ Mİ HAKİM SAVCI ALACAKTIK" bu sözü adalet bakanlığın kapısına asın ve birde ayna bıakın o dönem üyeler kenlerine basınlar
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Karanlık Kamil 1 yıl önce Şikayet Et
    Şirin PKK lı, Sayın Soylu ya kin ve nefreti oradan geliyor.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Adnan 1 yıl önce Şikayet Et
    Bu mahlukatın söyledikleri neden bu kadar haber yapılıyor benim komşun 70 yaşında oldu adam CeHaPe iktidarını göremedi bu kadında göremez işte böyle kendi çöplüğünde öter furur
    Cevapla Toplam 13 beğeni
  • Bülent DUMAN 1 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun.allah c.c. o günleri bir daha göztermesin diyeceğim.ama çok çabuk unutuluyor.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat