Zor seçim, net zafer
- GİRİŞ29.05.2023 14:24
- GÜNCELLEME29.05.2023 15:11
Birkaç ay önce, kamuda görevi de bulunan bir dostuma, 2023 seçimleriyle ilgili beklentisini sorduğumda ilginç bir cevap almıştım:
“Benim şöyle bir inancım var. Erdoğan, kendisi istemediği sürece hiçbir seçimi kaybetmez.”
Bu 17 oldu ve gerçekten Erdoğan bu seçimi de tartışmaya mahal bırakmayacak bir farkla kazanmayı başardı.
Bu durumun böyle olması, 2023 seçimlerinin şimdiye kadar yapılanlar arasında en zor seçimlerden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi.
Hem oy verenler, hem oy verilenler açısından bu böyle.
ERDOĞAN’I DEVİRMEK İÇİN SEÇİMDEN BAŞKA ÇARE KALMADI DİYE DÜŞÜNENLERİN SEÇİMİYDİ BU
Muhalefet açısından Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olup olmadığı ayrıca tartışılsa da, Joe Biden’ın 2019 sonunda verdiği o ünlü demecinde dediği gibi, muhalefetin mümkün olan bütün unsurlarını Erdoğan’a karşı birleştirme projesinin hayata geçirildiği bir seçim oldu bu.
Çok ironik bir cümle olacak şu yazacağım ama bu cümlenin açık gerçeği yansıtmadığını kimse söyleyemez:
Diğer pek çok yöntem denendiği halde başarılı olunamadığı için, Erdoğan’ı seçimle devirmekten başka çare kalmamıştı.
Küresel güç odaklarının, emperyalist, müdahaleci güçlerin 2023 seçimlerine yüklediği asıl anlam buydu.
Dolayısıyla kaybeden sadece %47,84 oy alan Kılıçdaroğlu olmamıştır.
Bu oyun içinde, HDP’de var.
Pervin Buldan, Selahattin Demirtaş da var.
Onlar gibi bütün güçleriyle seçime asılan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da var.
Dolayısıyla onlar da kaybetti Erdoğan’a karşı.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmiş olsa da, hem kendi önerdiği isimlerin test edilmesi mümkün olmadığı için, hem kendi önerdiği isimler de Erdoğan’ı devirme girişimine bütün güçleriyle dahil oldukları için, hem de kendisi muhatap olduğu bütün onur kırıcı hareketlere karşın pek fazla motivasyon kaybına uğramadan Kılıçdaroğlu lehine seçimlere asıldığı için Meral Akşener’de kaybetti.
Muhafazakar, mütedeyyin kitleyi CHP’ye taşıma misyonuyla masaya dahil edilen ancak bir taban oluşturamayan ve muhafazakar, mütedeyyin kitlenin nokta atışı bir tespitle aslında CHP’ye koltuk değneği olduklarını fark ettiği küçük partiler (Saadet, DEVA, Gelecek) de tabi ki kaybetti.
KARŞI TARAFTA YÜZDE 48 VAR DİYENLER İÇİN GELSİN BİR FIKRA
“Erdoğan, yüzde 52 oy almış olabilir ama karşısında da ona oy vermeyen yüzde 48 var, o ne olacak” diyenlere bir fıkra ile cevap vermek isterim.
Hafız Esat diktatörlükle yönettiği Suriye’de seçim yapmış.
Seçimlerden çıkan sonucu, dalkavukları hızlıca kendisine ulaştırmış.
Demişler ki:
“Yüzde 99,7 oranında oy aldınız.”
Dalkavukların bu haberden dolayı sevineceğini düşündükleri Hafız Esat’ın yüzü düşmüş.
Ve talimat vermiş hemen:
“Bana derhal o binde 3’ün içinde kimler varsa bulup getirin!”
Sonuçta Erdoğan, 28 Mayıs seçimlerinde şimdiye kadar girdiği seçimlerdeki en yüksek ikinci oyunu almış oldu.
Bu sonuçlara da pekala buradan bakarak bir yorum yapılabilir.
CEM ÖZDEMİR DE KAYBETTİ
Kimler kaybetti diye sayıyorduk.
Sayıları sayılamayacak kadar çok sayıda olan kaybedenlerden bir kişinin ismini özellikle zikretmek isterim.
Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının üçte ikisinin 28 Mayıs cumhurbaşkanı seçimlerinde Erdoğan için oy kullanmasından en fazla rahatsız olan isimlerden biri olan, Yeşiller Partisi siyasetçisi ve Tarım Bakanı Cem Özdemir de kaybetti bu seçimi.
Almanya’da yaşayan Türklerin zafer kutlamasına içerleyen ve tepki gösteren Özdemir, “Bu durum, çoğulcu demokrasimizin reddedilişi ve Almanya’daki Türkler konusunda başarısızlığımızın göstergesi” dedi.
Bu, Özdemir’in dış sesi oluyor tabi.
İç sesi, “Buradaki Türklerin çoğu neden benim gibi asimile olmadılar” tepkisini yansıtıyor aslına bakarsanız.
Yabancı basında çıkan bazı haberler, Türkiye’de yapılan seçimlere neden dünyanın en önemli seçimi gözüyle bakıldığını da yansıtıyor.
CNN International:
-Erdoğan, zorlu bir seçimden başarılı ve daha güçlü olarak çıkmıştır. Bundan sonra dünyada hangi küresel krizi ele alırsanız alın, Türkiye'nin bunda kritik bir rolü olacaktır.
-Bundan sonraki süreçte (NATO, ABD, Avrupa Birliği, göçmenler) nereye bakarsanız bakın, Türkiye hepsinde anahtar bir rol oynayacak.
Yurtdışından Türkiye’deki seçimlere dönük yansımaları izlerken, ilginç bir husus dikkatimi çekti.
RUSYA’DAN GELEN SEÇİM ANALİZLERİNE DİKKAT!
Batı, yönetimleri ve basınıyla birlikte muhalefetin seçim kaybetmesini biraz da Türkiye’deki seçimlere Wishfull thinking/temenni ile düşünme yöntemiyle yaklaştıkları için yanlış okumalarda bulundu.
Sonuç hayal kırıklığı, şaşkınlık karışımı bir duygu olarak karşımıza çıktı.
Buna karşın, Rusya’dan Türkiye seçimleriyle ilgili yapılan yorum ve değerlendirmelerdeki isabet düzeyine, soğukkanlı ama yerli yerine oturan analizlere vurgu yapmak isterim.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim zaferini tebrik ederken, bu zaferin Türkiye’nin egemenliğini ve bağımsız dış politikasını güçlendirme çalışmalarının sonucu olduğunu ifade etti.
Bir Rus siyasetçinin Erdoğan’a oy veren geniş kitlelerin sürekliliğe, yani istikrara önem verdikleri vurgusunu yapmış olmasını dikkat çekici buldum doğrusu.
Nokta atışı bir tespit bu çünkü.
“İstikrar sürsün, Türkiye güçlenmeye devam etsin” arzusu, Erdoğan’ın seçim zaferinin temel dinamiklerinden birini temsil ediyor.
Yorumlar41