Dünya mazlumları ile kardeş ve gönül coğrafyalarımızın yeni yüzyıldaki son güvenilir sığınağı Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun yüzüncü yılında yerli ve milli teknolojik hamlelerle beyin göçünü tersine çevirmeye başladı. Bu başlangıç meyvelerini vererek milletimizin umudunu perçinleyecek ve daha aydınlık yarınların muştusu olacaktır.

Osmanlı’nın son döneminde yurt dışına öğrenci göndermek devlet politikası haline geldi. Sultan 2. Mahmut’la ilk defa askeri amaçlara yönelik başlayan bu uygulama Tanzimat döneminde yapılan reformlarla hayatın birçok alanına yayıldı. Cumhuriyet döneminde de genç beyinlerimizi yurt dışına göndermeye devam ettik. Geçmişte bunlardan geri dönenlerin çoğu yurt dışında yakaladığı imkanları burada bulamadıkları için edindikleri birikimleri hayata geçirme şansına sahip olamadı. Şimdi “Türkiye Yüzyılı” parolasıyla önemli bir kavşağı geride bıraktığımız günlerde yerli ve milli teknolojide attığımız dev adımlar dışarıda yetişen beyinlerimiz için yepyeni alanlar açıyor ve bu beyinlerimizin geri dönüşüne sağlam bir zemin hazırlıyor.

Bu süreçte batı hayranlığıyla gözleri kamaşan sözde aydınlarımız da oldu. Onlar bu asil milletin tarihi başarılarını ve buna bağlı olarak gelecek potansiyelini hiçe sayarak batı karşısında ülkemizi ve milletimizi hakir görmeyi meslek haline getirdiler. Damarlarındaki asil kanı unutup batı karşısındaki ezikliklerini dile getirmeyi maharet sayan bu zümreyi hariç tutacak olursak yurt dışından geri dönüp de gençlerimizi milli kültürümüze ve tarihimize sahip çıkma bilinciyle yetiştirme gayretinde olan gerçek aydınlarımızın çabalarını saygıyla anıyorum. Onların samimi gayretlerinin bugünlere gelişimizde önemli katkılar sunduğunu muhakkaktır.

Ülkemiz adına yüzyılın seçimi olarak nitelendirilen zorlu bir süreci geride bıraktık. Bu tarihi günlerin ardından Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan ilk yurt dışı ziyaretlerini Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Can Azerbaycan’a yaptı. Türkiye Yüzyılı adına dünyaya çok önemli mesajların verildiği bu ziyaretler esnasında Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar’ın ülkemizin dünyadaki konumunu belirten çarpıcı bir sözüne tanıklık edip gururlandık. Konuşmasında şöyle dedi Ersin Tatar;

-Arkamızda dünya devi bir Türkiye Cumhuriyeti var.

Ülkemizde ısrarla güneşe gözünü kapalı tutan ve bu sebeple yirmi yıldan beri girdiği her seçimde mağlubiyet tatmaktan usanmayan belli bir kesim var. Bunları hariç tutarsak bütün dünyada dost- düşman herkes epey süredir uyumakta olan bir devin uyanışına tanıklık ediyor. Üstelik bu gerçeği her ortamda farklı tepkilerle dile getiriyorlar. Elbette bu uyanıştan dostlarımız büyük keyif alıyor. Bize düşmanlık besleyenler ise korkulu rüyalar görmeye devam edecekler. Zira herkes biliyor ki bu devin silkelenip kendine gelmesi tam bağımsızlığa uyanması, yeni dünyanın şekillenmesinde Türkiye’nin söz sahibi olması anlamına gelir. Bu da şerik kabul etmeyen batı medeniyeti için dünya yönetiminde hiç hesapta olmayan yeni bir ortaklık demektir. Dünyayı sorgusuz sualsiz sömüren batılılar iyi bilir ki siyasi bağımsızlığın yolu en önce teknolojik bağımsızlıktan geçer. Ve bugün Türkiye bu alanda attığı güçlü adımlarla bir yandan tam bağımsızlığın kaldırım taşlarını döşerken diğer yandan da tersine beyin göçü için kendisine inanılmaz alanlar açıyor.

Özgüvenini yakalayan bir milletin ulaşamayacağı hiçbir hedef yoktur.

Yüzyılın seçimi ülkemize sadece güçlü bir cumhurbaşkanı seçmekle kalmadı aynı zamanda tencere, tava, soğan, patates gibi eski Türkiye’nin seçim kaybettirip kazandıran bütün argümanlarını da parçalayıp çöpe attı.

Yeni mayalanan çağın şifrelerini okuyamayan ya da gözleri eski Türkiye’nin dolambaçlı yollarına takılı kalanlar bu milletin bağımsızlık söz konusu olunca bırakın malı- mülkü canlarından bile vaz geçmeye hazır olduklarını unutacak kadar kendi kültür ve tarihlerine yabancılaştılar. Nitekim son seçimlerde her ne kadar oylanan şey ülkenin başına iki cumhurbaşkanı adayından birini seçmek gibi görünse de aslında milletimiz, yarının dünyasına nasıl ve hangi yoldan yürüyeceğimizin tercihini oylamıştır. Buna göre ya eski kaos günlerine dönüp krizden krize savrulacak ya da yerli ve milli potansiyelimizi harekete geçirip yarınlara tam bağımsız olarak yürümeye devam edecektik. Yüzyılın dönüm noktasında milletimiz büyük bir bilgelikle dünün güneşiyle bugünün çamaşırının kurutulamayacağını ve eskinin araçlarıyla yeni çağa gidilmeyeceğini herkese göstermiş oldu.

Şimdi artık yüz yıldan beri milletimizin büyük bir sabırla beklediği ve içinde ukde olarak saklı tuttuğu tam bağımsızlık yolundaki dev projelerin açtığı geniş alanları tersine beyin göçüyle zenginleştirip taçlandırma zamanıdır.

Yerli otomobilimizin hayata geçmesinden tutun da milli muharip uçak, milli motor ve uzay teknolojisinden iha-siha, helikopter, insansız savaş araçları ve mühimmatlarına kadar yerli ve milli savunma sanayii projelerinde aynı zamanda petrol, doğalgaz, hidroelektrik santralleri, yenilenebilir rüzgâr ve elektrik ile nükleer enerji alanlarındaki dev bağımsızlık hamlelerimizde genç mühendislerimizin yanında tersine beyin göçünün de önemli katkıları oldu. Bunun artarak devam etmesi ve ülkemizin dünyanın her yerindeki bilim insanımız için cazibe merkezi haline getirilmesi yeni asrın Türk yüzyılı olmasında da çok önemli bir kilometre taşı olacaktır.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel GÜNDOĞDU

Murselgundogdu@gmail.com