30 yıldır susturulamayan gazete!

  • GİRİŞ13.09.2023 12:37
  • GÜNCELLEME13.09.2023 13:06

Günlük gazete çıkarma yolculuğumuz 12 Eylül 1993’te başladı.

“Darbelere eyvallah etmeyeceğimizi, ‘gelene hocam, gidene paşam’ demeyeceğimizi” ilan edercesine, 12 Eylül darbesinin yıldönümünde yayına başladık.

Soranlar oldu, “Siz kimsiniz ki, gelene hocam demeyeceksiniz. Gidene paşam demeyeceksiniz. Biz kimleri kimleri gördük, bu iddia ile çıkıp, kimlere kul-köle oldular!”

İtirazda haklılık payı vardı…

“Siz kimsiniz ki” sorusu, arkamızda holding, siyasi parti, cemaat, şu veya bu, hiç kimsenin olmamasını göstermesi açısından doğru idi..

“Kimlerin, kimlere kul köle oldukları”na yönelik şehadet de doğru idi..

Ama bugün geldiğimiz noktada, “gelene hocam, gidene paşam demediğimizi” ve o genel kurala istisna getirdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim..

“Etiniz ne, budunuz ne? 10 kişilik çekirdek kadro ile ay sonunu ancak hesaplayacak kadar yapılabilinen planlamalarla gazete mi çıkarılır” diyenler oldu..

Rahmetli Necmeddin Erbakan’dan alıntı ile merhum Mustafa Karahasanoğlu ağabeyimin sürekli bize tekrarladığı söz ile o engelleri aştık: “İman var ise, imkan da vardır!” 

Arkamızda hiç kimse olmasa da..

İmanımız var ise, imkanımız da olacaktı. Oldu da..

Arkamızda beşeri anlamda hiç kimsenin olmaması, sadece destekleyeceklerin bulunmaması anlamında değil..

Başımıza bir dert geldiğinde sahip çıkacaklar anlamında da geçerli idi.

Yüzlerce, binlerce dava. Ceza davaları, tazminat davaları.. Toplatma kararları.. Gözaltılar.. İftira atılarak açılan ceza soruşturmaları..

Asliye cezaları vazgeçtik, Ağır cezaları vazgeçtik, DGM’de açılanlar, dava üstüne dava..

İllegal işleri ile tanınan şu kabadayı bu mafya babası bile, kendisine devletten birilerini ortak ederek piyasada iş tutarken..

Biz inandığımız “Hakkı üstün tutma” yolunda, ne bürokrasi, ne siyaset, ne iş sektöründen hiç kimse ile iş tutmadık..

Biliyorduk ki, bugün kendi menfaatimiz için o kesimlerle iş tutarsak, yarın onlardan gelecek haksız talepleri de kabul etmek zorunda kalacağız..

Yeri geldi, egemen güçleri manşete taşıyıp, “Bellendiniz paşam” dedik..

O manşeti attığımızda, bırakın birilerinden destek görmeyi, kendi mahallemiz bile bizi topa tuttu.. “Böyle de manşet atılır mı? Bunlar da ipin ucunu kaçırdılar” diyenler oldu..

Süreç içinde, tatlı-sert tanımlamalarla, “Mahallemizin delisi” diyen de oldu..

“Bizi Akit’ten başkası kesmiyor. Akit okuyunca ancak, moral buluyoruz” diyen gençlerimiz de oldu..

Ama, “mahallenin delisi” diyenler de dahil hiç kimse, bize, “şu özel menfaat karşılığı şu haberi görmediler.. Bu ilişki sebebi ile o haberi çarpıttılar” demediler, diyemediler..

Gazetemizin manşetinden rezilliklerini ifşa ettiğimiz yasakçılar, gün geldi aracılar eşliğinde, “Bizim aleyhimize o kadar sert haber yapmasınlar” haberi ulaştırdılar..

Mazlumların temel hakları için, kimse ile uzlaşma masasına oturmadık..

“Bizim kimse ile şahsi bir alıp veremediğimiz yok.. Yasakçılıktan vazgeçsinler.. Zorbalık yapmasınlar.. Kimsenin temel hakkını kısıtlamasınlar.. Bizim hiç kimseye kindarlığımız olmaz” dedik.

Yayınlarımızdan rahatsız olan askeri vesayet yanlıları, kimi zaman emniyet baskısı ile  kimi zaman savcılık baskısı ile kimi zaman yargı baskısı ile karşımıza dikildiler..

300 polis ile gazetemiz baskına muhatap oldu..

Sözde gazetecilik yaptığını iddia eden Cumhuriyet’in yazarı Hikmet Çetinkaya köşesinde dillendirdi..

Hemen o gün, İstanbul Emniyeti, gazetemizin binası için arama kararı çıkarıp, baskın düzenledi.. Sözümona silah bulacaklardı.. İllegal işler kotarıldığına dair belgeler suçüstü yapılacaktı..

Bula bula, rahmetli Hasan Karakaya ağabeyin çekmecesinde, bir okurun “tazminatlar için kullanırsınız” diyerek zarf içinde gönderdiği 10 TL’nin, “kimseden para toplamıyoruz” gerekçesi ile bir fakire verilmek üzere bekletildiği gerçeği ile karşılaştılar..

Polis baskını ile susturamadıkları Akit’i, PKK’lı teröristbaşı Apo’nun idam edilmemesine karşı çıktığımız için, silahlı saldırı ile susturmak istediler.. Keleş ile geldiler, binamızı kurşunladılar, pervasızlıklarını göstermek için de, keleş silahı oraya bırakıp kaçtılar..

Ama Akit yine susmadı, Allah’ın izni ile susmayacak..

Bir general, iki general değil.. 312 general bir araya geldi.. Akit’i manevi tazminat ile susturmak istediler..

2003 tarihinde açılan davada talep edilen tazminat miktarı, 624 milyar TL (altı sıfırı atarsak, bugünün 624 bin TL’si) idi..

Hakim önceden ayarlanmış olmalı ki, ikinci duruşmada karar çıktı..

Yargıtay’ın önüne, daha önce yüzlerce dosyada verdikleri kararları koyduk.. Usuli açıdan kararı bozmak zorunda kaldılar..

Direndik, susmadık, susturamadılar..

AK Parti’yi kapatma amaçlı Anayasa Mahkemesinde açılan dava sürecinde, tıpkı Refah Partisi’ni kapatma sürecinde Başsavcı Vural Savaş’ın dava bombardımanına tuttuğu gibi, bu sefer de Abdurrahman Yalçınkaya’nın dava bombardımanına muhatap olduk.

Yılmadık.. Çekinmedik.. Korkmadık..

Susmadık.. Bildiğimiz gerçekleri haykırdık..

Ergenekon-Balyoz dava süreçlerinde, körü körüne servis edilen belgelerle yayın yapmadık.

Balyoz tutuklusu emekli general Ahmet Yavuz’un avukat oğlu ve üç daha tutuklu paşa çocuğu gelip ziyaret ettiler.. Babalarının masum olduklarını öne sürdüler.. 

Cevabımız şu oldu: “Babalarınızın masum olduğuna inanabilmemiz için, halen devam eden başörtü yasağı konusunda, yasağın sürmesinden yana bir görüşleri olmadığını, kamuoyuna açıklasınlar. Bu zorluktan, bir hayır çıksın.. Başörtü yasağının arkasında, derin devlet var, askeri vesayet var, şeklindeki izlenim kırılsın.. Toplumsal barış sağlansın” dedik..

Ahmet Yavuz da hayatta, oğlu da hayatta.. Bizim önerimize, oğul Yavuz, “Babam adına bir şey diyemem, ben serbestlikten yanayım” dedi. “Cezaevi ziyaretinizde babanıza sorun, gereğini yapın” dedik. Gidiş, o gidiş.. 

Biz, körü körüne, “Balyoz ve Ergenekon sanıklarının tamamı suçludur” demedik..

Ama muhataplarımız tilkilik yapmaya kalktılar, biz de eyvallah etmedik..

Sıra FETÖ’ye geldiğinde..

“CIA ile iş tutan, şeklen dindar görünse de, bizim nezdimizde hoca değildir” dedik..

28 Şubat sürecinde dava üstüne dava açanlar, derin devletin sol tandanslı mensupları iken..

17-25 Aralık’tan sonraki süreçte, Akit gazetesine dava üstüne dava açanlar, bu sefer derin devletin FETÖ kolu olarak karşımıza çıktılar..

Yüzlerce, binlerce tazminat ve ceza davası açıldı.. Susmadık, susturamadılar..

28 Şubat darbecileri susturamadı.. 28 Şubat yargısı susturamadı.. CHP’nin laikçileri, Balyoz-Ergenekon’un maşaları susturamadı..

Sıra FETÖ’ye geldiğinde, onlar karşısında da dik durduk, susturamadılar..

Helalleşme çağrıları yapılan dönemde dahi, 2022 Kasım’ında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “hesap sormazsam namerdim” tehditlerine muhatap olduk..

Biz dimdik ayaktayız..

Gerisini, tehdit edenler, bizi susturmaya çalışanlar, askeri vesayeti diriltmeye çalışanlar düşünsün..

YENİ AKİT

Yorumlar36

  • selim 7 ay önce Şikayet Et
    Rabbim yar ve yardımcınız olsun.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Sokaktaki vatandas 7 ay önce Şikayet Et
    Rabbım, hakkaniyette samimi olanlari her daim korusun.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Fatih 7 ay önce Şikayet Et
    Teşekkürler Akit. Allah yardımcınız olsun.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • osman 7 ay önce Şikayet Et
    gazetemi ?
    Cevapla
  • Vejdo 7 ay önce Şikayet Et
    Evet gazete
    Toplam 5 beğeni
  • mustafa 7 ay önce Şikayet Et
    Timurtaş Ateş, Kadir Mısıroğlu, Akit
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat