Osman Sarı

  • GİRİŞ23.12.2023 09:25
  • GÜNCELLEME25.12.2023 19:04

Benim gönül dünyamda sıcak iklim acılarının dağladığı saf ve tertemiz bir yürek daha: Osman Sarı.

Sahi siz, mesela, Osman Sarı adını ilk duyduğunuzda aklınıza ne gelir?

Eminim, bir çoğunuz mırıldanıyorsunuzdur:

“Savaşa girdin kalbim bin yara aldı seni

Ne denli acı varsa aradı buldu beni

Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste

Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni...”

1980’li yıllarda, İlim ve Sanat Dergisinin yayınından sorumlu olduğumda, yakından tanımıştım onu.

Uzun yıllar birlikte çalıştık.

İçi yanardağlarla, dışı buz kraterleri ile kaplı şairlerimizden biridir.

Dış görünümünde sessiz ve sakin.

Kaygısız, endişesiz ve sürekli tebessüm eden, güzel yüzü ile etrafına hep mutluluk yayan bir çehre.

1946 Kahramanmaraş doğumlu.

Çocukluğu ve gençliği memleketinde geçmiş.

Lisede iyi bir güreşçi olduğu biliniyor.

Güreşçi deyince, bir parantez açıp, şu hatıramı hemen yazayım.

Çalıştığımız Vefa Yayıncılığın yani, dergilerin üçüncü katında bulunan orta salondayız.

Benim en küçük mahdum Halil İbrahim, iki yaşlarında falandır.

Halı kaplı salonun ortasında koşuşturup duruyor.

Osman abi, bir süre onu sessizce izledi.

Sonra dedi ki : “ Ferman senin sülalede güreşçilik var . “

Yok abi ben kendimi bildim bileli bizden kimse güreşmez.

“ Sen git büyüklerinden sor, bu çocukta güreşçi yürüyüşü var “, dedi.

Birkaç gün sonra, şimdi rahmetli olan, köydeki büyük ağabeyimi arayıp sordum, gerçekten de büyük büyük dedemiz iyi bir pehlivanmış.

Böylece, Osman Ağabeyinin güreş konusunda ileri derecede bilgi sahibi olduğunu öğrenmiş oldum.

Evet Osman Ağabeyi lise yıllarında peş peşe önemli başarılar elde etmiş.

Kendisi pek seslendirmez ama, hele bir başarısı var ki, bilenler hep tebessüm ederler.

Osman Ağabeyi lise yıllarında Abdurrahman Dilipak ile güreşmiş.

Dilipak o zamanlar, Osman Sarı’nın iki uzunluğunda fakat, ince, kara, sıska birisiymiş.

Kiloları aynı olunca güreşmişler.

Okulun bahçesinde tutuşurlar.

Kısa bir süre sonra Dilipak yüzüstü yere yatırılır.

Ama, çok inatçıymış, sırt üstü döndürmek için çok uğraşmış Osman Ağabeyi.

Tabi o sırada burnunu ve yüzünü çakıl taşları sıyırmış ve mücadele biraz acılı bitmiş.

Hukuk Fakültesinden diploma aldığının ikinci yılında yani, 1975’de “ Bir Savaşçıdır Kalbim” adlı şiir kitabını yayımlar.

Kitap, tümüyle eylem yüklü bir şairin, ya da, içinde lavlar barındıran bir yanardağın gece karanlığında stratosferin mavi-siyah yelelerine ışınlar sağışı gibidir:

“Savaşı özledin kalbim savaşı

Sabırsız bir ordu yürür içinde“

Osman Sarı adını ilk defa, Nuri Pakdil’in, Şubat 1969 Yılında ilk sayısını çıkardığı “Edebiyat Dergisinde” görüyoruz.

Bu “savaşçı”, bu mücahit ses o yıllarda pek de alışık olunan bir ses değildir ancak, ne var ki, halkımız yıllarca büyük bir sabır fırınında piştikten sonra, kendi içinden kendi sesini; Necip Fazılları, Nuri Pakdilleri ve onların sadık öğrencileri olan Osman Sarıları çıkarabilmiştir.

Bu ses; o yıllarda hem baskıcı, ırkçı ve jakoben eski Türkiye’nin katı laikçiliğine karşı bir baş kaldırı, hem de bir mayalanma işlevi görmüştür.

Hiç unutur muyum?

1978’ in o kanlı fakülte koridorlarında şu mısralara nasıl abanıp, nasıl teselli bulduğumuzu...:

“Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste

Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni

Atıldık kurşun gibi kentin alanlarına

Bir kaç put ve taş gördü birden irkildi beni"

Osman Sarı mütevazi ve merhametli bir kişiliktir.

Çevresinde hep saygı gören iyi bir aile babasıdır.

Oldukça sevilen ve dilden dile dolaşan şiirleri kendisi yazmamış gibidir, bir iddia sahibi değil, güçlü bir inanç sahibidir.

Mütevazi karakterinin altında parlayan mü’min çehresi, bizim önden gidenlerimiz arasında onu, en önemli konuma yüceltmiş ve onu Osman Ağabey yapmıştır, şu mısralar da onun Bir Savaşçıdır Kalbim şiirinden:

“Sen gittin gözler ve bakışlar gitti

Ak ellere kına yakışlar gitti

Gökten damla düşmez kalbimiz kurak

Sularda bir dondur akışlar gitti

(....)

Ne güç bir eylemdir seni beklemek

Bizde bunca sabır edişe gitti

Bize örtüyü ve kitabı getir

Yoksa bahar gitti ve kuşlar gitti”

Edebiyat Dergisi tıpkı Diriliş ve Büyük Doğu gibi oldukça bereketli bir dergidir.

Yıllarca süren onurlu yolculuğunda, bereketli bir rahmet gibi ağmıştır bu topraklara.

Toplumumuzun özündeki hayat iksirinin birer parçası gibidir bu dergiler.

Topluma yayıldıkça toplumla bütünleşmiş, toplumla bütünleştikten sonra da, halkı dışlayanlara karşı onurlu bir baş kaldırı edebiyatı oluşmuştur.

Osman Sarı bu başkaldırı ve hüzün şiirinin öncülerindendir.

Aynı zamanda yaşayan şairlerimizin içinde eylem ve hüznü bir arada yaşayan ender şairlerimizdendir.

Benim için ise; son derece değerli, mütevazi, dost bir Ağabeyidir.

Güzel insan, sevgili ağabeyim Osman Sarı’ya hayırlı ve uzun bir ömür diliyorum.

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/FermanKaracam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam  

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Yorumlar4

  • Yunus 3 ay önce Şikayet Et
    Osman Sarı abimiz hem karakter hem şairlik olarak çok değerli bir abimizdir. Allah'a şükür ki böyle değerlerimiz var, Allah ondan razı olsun...
    Cevapla
  • Osman 3 ay önce Şikayet Et
    Çok güzel bir yazı teşekkürler...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Maide 4 ay önce Şikayet Et
    Osman Sarı köyü bir Fetöcüdür
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Murat 2 ay önce Şikayet Et
    Yalancı sahtekar, asıl sen fetöcüsün.
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat