Faizsiz toplum için “İslam Ekonomisi Eğitimi”nin önemi

  • GİRİŞ15.02.2025 08:50
  • GÜNCELLEME16.02.2025 09:04

Faiz insanlığın başının belası olmaya devam ediyor. Belli bir zümrenin geniş halk kitlelerini sömürmesindeki en önemli araçlardan biri. Bu nedenle faizle mücadele, dünyayı sömüren güçlerle mücadele demek.

“Türkiye 85 milyon faizciye çalışıyor” gibi sür/manşetler ile faizle açık mücadeleye dahil olan medya kuruluşlarının varlığı önemli. Ama mücadelenin daha önemli alanı/cephesi, eğitim. Söz konusu faiz olunca, faizle mücadelede “İslam ekonomisi eğitimi” daha kıymetli hale geliyor. 

Marmara Üniversitesi’nden Ozan Maraşlı hocanın derlediği bilgilere göre; Türkiye’de İslam ekonomisi alanında eğitim veren 18 üniversite var. 

Bunlar, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi. 
Eğitimler, ilgili 18 üniversite programlarında farklı seviyelerinde Türkçe, Arapça ve İngilizce olmak üzere üç dilde veriliyor.

İlk İslam ekonomisi eğitimi 2012 yılında tezli yüksek lisans programı ile başladı. İlk doktora programı ise 2014 yılında devreye girdi. İlk lisans programı 2016 yılında açıldı.
Gelinen noktada 18 üniversitede toplam 46 akademik program bulunuyor. Bunların 11’i doktora, 22’si tezli yüksek lisans, 10’u tezsiz yüksek lisans ve 3’ü lisans programı. Bu programlarda ders veren toplam akademisyen sayısı ise 189.

Doktora programlarında 377, tezli yüksek lisans programlarında 625, tezsiz yüksek lisans programlarında 178 ve lisans programlarında 495 öğrenci var. Şimdiye kadar yaklaşık bu sayılarda da mezun verilmiş durumda.

Elhamdülillah.

Lisansüstü programlarda önemli tez konuları ele alınıyor. Özellikle uygulaması olan tezlerde incelenen ülke içinde Türkiye, Endonezya, Malezya, Afganistan, Bangladeş, Somali, Filistin, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Kuveyt, Sudan, Irak, Gambiya, Moritanya, Yemen, Suriye ve İran var. Tez konularında İslamî perspektiflerle ekonomi, bankacılık ve maliye alanları ön plana çıkıyor.

Böyle bir zemin, faizin zararlarının geniş toplum kesimleri tarafından bilinmesi ve faizsiz toplumun mümkün olduğunun kavranması için yeterli olmasa da başlangıç ve gelişme sağlama açısından önemli.

Esas önemli olan, uygulamalar ile önce öğrencileri sonra da geniş toplum kitlelerini faizsiz bir ekonomik sistemin “olabileceğine inandırma”. 

Sakarya Üniversitesi İslam ekonomisi hocalarından Salih Ülev’in doktora tezi “İslami Mikrofinans Programlarının Etkinliği: İKSAR Karz-ı Hasen Örneği” başlığını taşıyor. Tezde İKSAR Derneği tarafından faizsiz borç (karz-ı hasen) verilenlerle görüşmeler var. Bu görüşmelerden birinde karz-ı hasen alanlardan birinin ifadesi aynen şu şekilde: 

“Faizsiz borç para da verilebiliyormuş. Bu hain bankalar milleti sömürdü yıllarca. Bunu hissettim. (Faizsiz borç alabilmek) çok hoşuma gitti. Gurur duydum bunla. Yasal tefeciler varken böyle helal yolla da bu işler yapılabiliyormuş.” 

Faizsiz ekonomik işlemin olabileceğini “bizzat görmüş” birinin açıklamaları böyle. Bu tarz uygulamaların sayısının artması lazım. Bu tarz uygulamaları yapa yapa faizsiz ekonomik alanı “içselleştirerek büyütmek” elzem. 

Örneğin faizsiz borç uygulamalarının bireysel veya altın günleri gibi grup odaklı geleneksel uygulamaları var. Bunların güçlü bir şekilde devam etmesi önemli.  
İslami mikrofinans kurumları, faizsiz kredi kooperatifleri, (İKSAR, Karz-ı Hasen Vakfı gibi) vakıf ve derneklerin faizsiz borç işlemleri, faizsiz bankalar gibi daha kurumsallaşmış uygulamalar var. Bunların da aksak ve şüphe duyulan yönlerini gidererek güçlenmesi önemli.

Ayrıca faizsiz ekonomi alanı büyüdükçe İslam ekonomisi eğitiminin “teorik bilgi” yönü de güçlenecektir. Uygulamalar teoriyi besleyecektir.  Ve nihayetinde fıkıhla iktisat alanı zamanla birleşik bir hal alacaktır. 

Böylece merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in Bereket Dergisi’nin 2005 yılı 15. sayısında “İslâm dünyasında maalesef eğitim sistemi ile ilgili olarak fıkıhla iktisat arasında tam bir köprü kurulamamıştır. Dolayısıyla ikisini bir araya getirecek ya bir ekip çalışmasına yahut da öyle bir eğitim mekanizmasından yetişmiş münevverlere ihtiyaç vardır” şeklinde işaret ettiği mesele tam anlamıyla başarılmış olacaktır.

Özün özü; İslam ekonomisi eğitiminin önemini anlamak lazım. Özellikle eğitim veren programların desteklenmesinde “faizsiz toplum” derdi olan zenginlerin daha iyi anlaması ve bilfiil sahip çıkması lazım. Bu iş sadece siyasal iktidarın çabaları ile olacak iş değil çünkü!
 

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

 

Yorumlar2

  • MFC 2 ay önce Şikayet Et
    Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Katılım Bankacılığı Doktora programı atlanmış. Dolayısıyla 19 denmelidir.
    Cevapla
  • yusuf 2 ay önce Şikayet Et
    hristiyanlar müsluman gibi müslümanlar hristiyan gibi yaşiyor malesef.Bizde her sey var tefecilik karaborsacilik.hristiyanlar ekonomiyi duzeltip durust yasayayinca ekonomi otomatikmen duzeliyor enflasyon diye birşey kalmiyor faizde otomatikmen sıfırlaniyor.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat