Bilal Erdoğan’la 2 saat

  • GİRİŞ05.05.2025 08:59
  • GÜNCELLEME05.05.2025 10:04

Son dönemde Bilal Erdoğan’ın başkanlığını yürütmekte olduğu İlim Yayma Vakfı, 75 yıldır memlekete millete faydalı insanlar yetiştirme anlamında çok değerli işler yürütüyor.

Uzun soluklu, kalıcı izler bırakan, nesillere yatırım anlamında işler bunlar.

Cumartesi sabahı Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, (Eski adıyla Yassıada) gazeteciler Ahmet Hakan Coşkun ve Vahap Munyar’la birlikte yaklaşık 2 saat boyunca sohbet ettiğimiz Bilal Erdoğan’ı dinledikten sonra, İlim Yayma Vakfı’nın bildiklerimizden çok daha ötelere geçen bir vizyona ulaştığını gördük.

Bizim Ada’da bulunduğumuz sırada, Vakfın daha önce ödül verdiği isimleri buluşturduğu ve sonunda, “Sağlıkta teknolojik istiklal” başlıklı bir bildirinin yayınlandığı toplantılar vardı.

Sağlıkta Teknolojik İstiklal manifestosu!Sağlıkta Teknolojik İstiklal manifestosu!

“Sağlıkta teknolojik istiklal” kavramının öyle yüzeysel bir biçimde gündeme geldiği düşünülmesin.

Bilal Erdoğan’ı dinleyince, sağlık teknolojisinde yerli ve milli yönelime sahip arayışların, İlim Yayma Vakfı’nın radarında olduğunu, bu alanda yürütülen çalışmaların ödüllerle taltif edildiğini fark ettik.

Mesela, İlim Yayma Ödüllerinde büyük ödüllerden biri meme kanserini radyasyonsuz ortamda erken teşhis eden çalışmalar yürüten bir bilim adamına verilmiş.

BİLAL ERDOĞAN: MİSYONUMUZU KÜLTÜR İHYASI OLARAK GÖRÜYORUZ

Bilal Erdoğan’a “Bu çalışmaları yürütürken kendinize biçtiğiniz misyon nedir” diyor sordum.

Şöyle bir cevap verdi:

“Misyonumuzu kültür ihyası olarak görüyoruz. Kendi kimliğimizle geleceğe yürümek, kendi kültürümüzü geleceğe aktarmak. İrfan Gündüz Hoca’nın ifadesiyle istikbal sadece göklerde değil, aynı zamanda ‘köklerdedir’ anlayışla hareket ediyoruz.”

İkinci bir soru:

“Türkiye’nin yoğun siyaset gündemi motivasyonunuzu nasıl etkiliyor?”

Ve buna Bilal Beyin verdiği cevabın özeti:

“Siyasi ortam maalesef her şeyi zehirliyor. Sağduyu ile bir konuyu konuşma kabiliyetimizi kaybettik. Bizim işimiz uzun soluklu ve ikna odaklı.”

Peki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürütülen bu çalışmalarla alakalı yaklaşımı nedir diye üçüncü bir soru daha yönelttim Bilal Erdoğan’a.

Erdoğan, “Cumhurbaşkanımız” diye söz ettiği babasının ta 2011’de TÜRGEV’in oluşumu ile başlayan süreçte hep kendisini destekleyici bir tutum izlediğini, bu işlere ön ayak olduğunu ifade ediyor.

“SOSYAL BİLİMLER, EĞİTİM BİLİMLERİ ÖKSÜZ KALIYOR. AMACIMIZ BU ALANI GÜÇLENDİRMEK…”

Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda geçirdiğim 24 saat boyunca Bilal Erdoğan’ın etrafında kendisinin yürüttüğü bu çalışmalara katkı veren ekibiyle de sohbetlerim oldu.

Onların söyledikleri şöyle şeyler: 

“Bilal Bey durmaksızın çalışıyor. Yüksek bir motivasyonla her gün bir yerlerde bu çalışmaları ileri taşımak için koşturuyor.”

Çalışmalar derken, çeşitlilik arz eden bir faaliyet alanından söz etmeliyim.

Ama ana odak noktasında eğitim var bu çalışmaların.

Bir nevi insan yetiştirme odaklı faaliyetler.

Bir konuda konuşurken ‘hayıflanma’ diliyle konuşuyor Bilal Erdoğan.

Üniversite sınavlarına girip de ilk 100’e, ilk 500’e, ilk 1000’e giren öğrencilerin hep tıp ya da mühendislik bölümlerine yönelmelerinden:

“Doktor olacağım, mühendis olacağım diyorlar ama aralarında hiç öğretmen olacağım diyen yok. Buna üzülüyorum. Sosyal bilimler, eğitim bilimleri öksüz kalıyor.”

Hayıflandığı bir husus daha var kendisinin:

“Anket yaptık gençlerin yüzde 40’ı devlette, belediyede çalışmak istiyor. Kapasitenin üç katı. Garanticilik anlayışı bu. Oysa bu DNA’dan gelen bir şey değil. Toplum olarak bu anlayışı besliyoruz.” 

Bu durumun ‘sonuç’ olarak ortaya çıkardığı bir başka problem de şu oluyor Bilal Erdoğan’ın ifadeleriyle:

“İŞKUR açıklama yaptı: 400 küsür bin açık pozisyon başvurusu var diye. Yani işveren bu kadar sayıda çalışana ihtiyacım var diyor ama bulamıyor.” 

Bu dertlenmelerin memleket adına dertlenmeler olduğu, siyaset üstü dertlenmeler olduğu aşikâr değil mi?

Bilal Erdoğan, sosyal bilimlerin, eğitim bilimlerinin tıpkı Tıp, Mühendislik gibi alanlarda olduğu gibi cazip hale gelmesi için özel projeler yürütüyor.

Mesai yürüttüğü üniversitelerin bu alanlarda temayüz etmesine öncülük ediyor, üniversite sınavlarında dereceye giren öğrencilerin burslarla bu alanlara teşvik edilmesi için uğraşıyor.


Çok rahatça anlaşılabilecek birkaç cümle kuruyor niçin bunları yaptıklarını izah babında:

“İyi çocukların öğretmen olmasını istiyoruz. İbn Arabi, Gazali bu kadar eseri nasıl yazmışlar. Zamanlarının en iyi insanları bunlar. Biz de çok parlak çocukları sosyal bilimlere nasıl kanalize edebiliriz. Buna çalışıyoruz.”

İLİM YAYMA ÖDÜLLERİNE DAİR BİRKAÇ NOT…

Birkaç cümleyle İlim Yayma Ödülleri’nin konseptinden de söz etmek isterim.

Bu ödüllerin nasıl verilmesi gerektiğiyle alakalı olarak vakıfta uzun tartışmalar yapılmış.

Sonuçta Türkiye’nin en büyük akademik ödüllerinin organize edildiği bir noktaya erişilmiş.

Birinciye 150, ikinci ve üçüncüye 50 tam altın ödülü veriliyor.

Ödül sahiplerinin belirlendiği süreçlerde, başvuruları kıymetlendiren hakemlerin, komisyon üyelerinin birbirlerinin görüşlerinden haberdar olmadıkları, bu şekilde iltimasın önüne geçilen modeller geliştirilmiş.

Büyük ödüle ise kişiler kendileri baş vuramıyor. Başkalarının o kişiyi önermesi gerekiyor.

Erdoğan, bu konular üzerinde konuşurken gülerek, “Altınları ucuzken aldık Allah’tan, aldığımızda gram altın fiyatı 2700 lira civarındaydı” diyor.

Mehmet Acet / Haber7

Yorumlar12

  • eda 22 dakika önce Şikayet Et
    Hamdolsun. Ülkemin her yerinden dindar nesil fışkırıyor.Daha kim tuutar bizi Trump Putin Netenyahu korksunlar. Hamdolsun Mehmet Bey . Sizi de o cemiyetin neferi olarak görmek isteriz. Deneyimlerinizi paylaşırsanız gençlerle daha iyi olur. Bu CHP zihniyeti yok olursa ülke güllük gülistanlık olur. Hadi bakalım. İnşallah Ahirette karşılığını kat ve kat alır bu cemiyette çalışanlar....
    Cevapla
  • Okur 1 saat önce Şikayet Et
    İşkur'daki 400 bin açık poziyonlar incelenirse bir çok yanlışı görebilirler , Örneğin İşveren Ön Muhasbeci arıyor fakat şoförlük yapsın , temizlik , çay , çorba işleri yapsın , aynı zamanda müşteri temsilcisi olsun gibi ek işler talep ediliyor, veya ilgili meslekler için yazılan ücretler çok düşük.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • zeynebnuran 2 saat önce Şikayet Et
    Eğitimi 5 yıla indirin meslek liselerini çoğaltın kadını evinden dışarı çağıran politakalardan vazgeçin imam hatipleri lağvedin islam okulları ihdas edin. Gerçek islam kadını erkeği yetiştirsin reformcmist dinciler üretmesin. Kimseye oku diye baskı yapmayın. İşte o vakit herşey yoluna girer. Evlenecek kızlarımız vakitlice evlenir erkeklerimiz vakitlice hayata üretime katılır.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • M. İ 2 saat önce Şikayet Et
    Eğitimde Bir ilim yayma ile değil daha fazla kurumlar oluşmalı sayı çoğalmalı eğitimin her kademesinde manevi donanıma okul dışındaki yurt dersane vb.mutlaka diyanet kurumsal olarak kullanılmalı büyükşehirlerde il ve ilçelerde okulun olduğu her yerde öğrenciyi başı boş bırakmayacak aktivite ve barınak kitab kütüphane şeklinde manevi personelle destekli kuruluşlar oluşturmalı
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • zeynebnuran 2 saat önce Şikayet Et
    Sonra da tabii iş beğenmezler. Emeksiz üretmeden hep hazır hayatı yaşamışlar parayı da zahmetsiz masabaşı kazanmak istiyorlar. Halbu ki biz kız erkek 14 yaşında dahi ev kuracak para kazanacak istidadda idik. Şimdi o yaştaki çocuklara bebek diye bakıyoruz... Sadece eğitimi ve diyaneti aslına döndürerek düzeltin evlatlarımız heder olmaktan kurtulur.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat