Diplomasinin kalbi neden Türkiye’de atıyor ?
- GİRİŞ16.05.2025 09:38
- GÜNCELLEME16.05.2025 09:38
Bu hafta dünya diplomasisinin kalbi adeta Türkiye’de atıyor.
Rusya-Ukrayna ateşkes görüşmeleri Türkiye’de başladı. Her ne kadar daha sonra iptal edilmiş olsa da, Putin ve Trump’ın görüşmelere katılma olasılığı gündeme geldi.
Eğer anlaşmaya varılabilseydi, Trump, Putin, Zelenski ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’da Ukrayna ateşkes anlaşmasını dünyaya ilan edeceklerdi. Yakın bir dönemde Ukrayna Rusya ateşkes ve barış anlaşmaları muhtemelen İstanbul’da imzalanacak.
Aynı gün Antalya’da NATO Dışişleri Bakanları toplantısı gerçekleşti. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski de Ankara’yı ziyaret ederek Cumhurbaşkanımız ile görüştü. Cuma günü ise İstanbul’da İran nükleer görüşmeleri başlayacak.
Yine bu hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan telekonferansla Trump, Ahmet el Şaara ve Muhammed bin Selman ile bir araya geldi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ricası üzerine, Trump Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını açıkladı.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin küresel sistemde artan ağırlığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Peki Türkiye bu noktaya nasıl geldi ?
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, Türkiye bu konuma kolay gelmedi. Bu başarı; uzun soluklu bir mücadelenin, ödenen büyük bedellerin ve kararlı çabaların sonucudur.
Bu başarı kesinlikle bir tesadüf değil. Bu başarı Türkiye’nin bağımsızlığına yapılan stratejik yatırımın ve dış politika ile güvenlik alanlarındaki uzun vadeli vizyonun bir ürünüdür.
Son 20 yılda verilen mücadeleyi, Türkiye’nin bugün sahip olduğu küresel etkinliğin temelini oluşturmuştur. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı’nın liderliği ve tecrübesi belirleyici bir rol oynamıştır.
Türk milleti de bu mücadeleye güçlü destek verdi. Seçimlere yüksek katılım oranlarıyla, Türkiye’nin bağımsızlığına bağlılığıyla, dışarıdan yöneltilen operasyonları boşa çıkarmadaki ferasetiyle her zaman devletinin yanında durdu. Genar’ın yayınladığı Türkiye raporunun da gösterdiği gibi Türk toplumunun önemli bir kesimi dış politikada kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye’yi destekliyor.
15 Temmuz, 17-25 Aralık, Gezi olayları, terör saldırıları ve ekonomik saldırılar gibi Türkiye’yi tökezletmeye yönelik her girişim, milletin dirayeti ve Cumhurbaşkanı’nın liderliğiyle boşa çıkarıldı.
Türkiye bu sürecin hem ekonomik hem de insani bedelini ödedi. 15 Temmuz’da hayatını kaybeden şehitlerimiz, bu büyük mücadelenin sembolü olarak vatanın bağımsızlığı için canlarını verdi.
Türkiye aynı zamanda ekonomik saldırılarla da karşı karşıya kaldı. Savunma sanayisinden finansal alanlara kadar, açık ya da örtülü birçok yaptırım uygulandı. Ancak Türkiye tüm bu engelleri aşmasını bildi.
Son 10 yılda, özellikle 15 Temmuz sonrası dönemde, Türkiye’nin dış politikada müdahil olduğu hiçbir alanda başarısızlık yaşanmadı. Libya, Somali, Sudan, Suriye, Irak, Karabağ gibi sahalarda, hatta Katar ablukasında Türkiye’nin gösterdiği başarılar ortadadır.
Türkiye’yi sınırlamak isteyenler, her seferinde Türkiye’nin yükselen ivmesiyle karşılaştı. Bugün yaşananlar, küresel aktörlerin Türkiye’nin artan ağırlığını artık kabul ettiklerini, “bükemedikleri bileği öptüklerini” açıkça gösteriyor.
Enes Bayraklı / Haber7
Yorumlar15