Bir diriliş ve direniş iklimi; Kurban Bayramı günleri
- GİRİŞ05.06.2025 09:19
- GÜNCELLEME07.06.2025 10:59
Şimdilerde dünya, oldukça hızlı bir sosyal değişimin gergefinde nefes soluyor. İnternet temelli teknoloji kullanımı hayatları tamamen esir almış durumda. İnsanların kendilerini ifade etme biçimleri sosyal ağlar tarafından yönetilirken insanların ilişki kurma biçimleri de giderek sanallaşıyor.
Bütün bu olup bitenler neticesinde bir taraftan insanı koruma çemberine alan aile, akrabalık gibi güçlü yapılar peş peşe bozulurken öte yandan tarihsel hafızalarımızı muhafaza eden geleneklerimiz hızla çözülüyor.
Böylesine tarumar olan sosyal hayatlar karşısında Müslümanların çok büyük direnç noktaları var ki bunların başında Kurban Bayramı günleri geliyor. Her geçen gün biraz daha sanallık uçurumuna yuvarlanmakta olan sosyal hayatlarımız için Kurban Bayramı günleri hem muhkem bir direnç noktası oluşturuyor hem de buna yönelik bir karşı duruş alanı olarak önümüzde duruyor. Öyle ki aylar öncesinden kurbanlık seçimiyle başlayıp teşrik tekbirleriyle taçlanan ve bayram namazıyla devam eden, ardından kurban kesimiyle ilerleyip fakir-fukaraya et dağıtımıyla zirveye ulaşan ve akraba ziyaretleriyle bereketlenen, canlı olduğu kadar heyecanlı da olan bu muhteşem insani süreç, Müslümanın hayatına dinamizm katmaya ve süreklilik kazandırmaya devam ediyor.
Kurban Bayramı günleri Müslümana sadece benlik ve bilinç aşısı yapmakla kalmıyor aynı zamanda Hz. Adem’den bu yana süregelen muazzam bir geleneğin ruhunu da yaşatıyor.
Köyden şehre göçtüğümüz günlerdi. Rahmetli babam bizi okutabilmek için şehre getirmişti. Kirada oturuyor ve kıt kanaat geçiniyorduk. Babam inşaatlarda çalışıyor ve kazandığı parayla ev yapacak bir arsa temin etmeye çalışıyordu. Bu yüzden her Kurban Bayramı gelince içimizde bir yandan bayram sevinci diğer yandan kurban kesemeyecek olmanın hüznü kol gezerdi. Nihayet bayramın ikinci ya da üçüncü günü bu hüzün dağılır, yerini kutlu bir sevince terk ederdi. Zira babam ucuzlayan kurbanlıklardan bir koç alıp her defasında bu hüznümüzü ibadet coşkusuna ve akıp giden hayatın sevincine döndürmeyi başarırdı. Bu yüzden çocukluğumuzdan itibaren Kurban Bayramı günlerinin üzerimizde çok yönlü derin tesirler bıraktığını söyleyebilirim.
Kurban ibadeti, insanlığın sıfır noktasının saflığını ve berraklığını gelecek kuşaklara bağlayan bir köprü vazifesi görür aslında.
Kurban, ilk insan ve peygamber olan Hz. Adem’le, onun çocukları Habil ve Kabil’le başlıyor ve ondan sonra gelen din ve kültürlerde aynen devam ediyor. Zaman içinde tahrif edilen dinlerle beraber kurbanın anlamı da bozulup başkalaşıyor elbette ama her yeni gelen peygamber bu ibadeti sadece özüne döndürmekle kalmıyor aynı zamanda farklı dil ve sembolle adeta yeniden inşa ediyor. Söz konusu kurban olunca Hz. İbrahim’le oğlu İsmail’in yeri bambaşkadır. Öyle ki Hz. İbrahim'i gerektiği gibi anlamadan kurbanın anlamını da layıkıyla idrak etme şansımız yok gibidir. Nihayet Hz. Muhammed Mustafa ile tamamlanıp kıyamete kadar sürecek bir tevhidi Kurban inşasıyla bu tanımlama süreci kemale ermiştir.
Kurban; Yüce Allah’a yakınlaşma, O’na yaklaşanlar arasına katılabilme coşkusudur. Bu çaba gerek Habil gibi malının en güzelini O’na sunarak, gerek İbrahim gibi biricik evladı İsmail’i O’na feda ederek ve gerekse İsmail gibi O’nun hükmüne gözünü kırpmadan rıza göstererek görünür hale gelir.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle kestiğimiz kurbanların ne eti ne de kanı Allah'a ulaşır. Allah'a ulaşacak olan sadece bizim takvamızdır. Takva, insanın fıtratı, en bozulmamış saf ve tertemiz halidir. Bütün arınmışlığı ve durulmuşluğuyla Yüce Allah’a yakınlaşma çabasının ta kendisidir. Bu nedenle Kurban Bayramı günleri bir yandan Müslüman toplumda birlik-beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutup sosyal adaletin tesisine katkıda bulunurken öte taraftan insanlığın sıfır noktasında Hz. Adem’le başlayıp Hz. İbrahim’le şekillenen ve Hz. Muhammed’le kemale eren Tevhid geleneğinin kesintisiz olarak geleceğe aktarılmasını sağlar.
Kurban ibadetini yerine getirirken bizi Yüce Allah’tan uzaklaştıracak bütün davranışlardan kaçınmalıyız.
İslam bir rahmet ve merhamet dinidir her şeyden önce. Bu yüzden kurban ibadeti esnasında hayvanlara eziyet verecek ve onların gereğinden fazla acı çekmesini gerektirecek her türlü tedbirsizlik ve ihmalden şiddetle kaçınmak lazım. Müslüman olarak güzel olan ve güzeli seven bir Allah’a inanıyoruz. Bu sebeple kurban ibadetini yerine getirirken hem dışardan bakana güzel görünmeyecek hem de bizatihi çirkin olan bütün iş ve davranıştan kaçınmalı. İslam bir temizlik dinidir sonra. O sebeple Kurban ibadetimizi hem hulusi kalp ile hem maddi temizlik hem de çevre temizliği ile ele alıp tam bir temizlik çemberi içinde ifa etmeliyiz. İslam bir nezaket ve zarafet dinidir de. Bu sebeple yardımlaşma ve dayanışma çabalarımızı gölgeleyecek her türlü kibir, gösteriş ve başa kakma gibi kabalıklardan kesinlikle uzak durmalı.
Nihayet Kurban Bayramı günleri dünyanın her yerindeki Müslümanlar için bir diriliş ve direniş iklimidir.
Bu müstesna günleri fırsat bilerek Müslümanlık bilincimizi tazelemeli ve millet olarak birlik-beraberliğimizi güçlendirmeliyiz. Öyle ya göklerin bereket kapıları açılmışken bütün kapları doldurmak gerekir. Bu vesileyle bütün dostların Kurban Bayramı mübarek olsun. Kurbanlarımız Yüce Allah’a yakınlaşmamıza vesile olsun. Bu ilahi iklimin meltemleri başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere Müslümanların özgürleşmesine vesile olsun.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
murselgundogdu@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol