İmamoğlu kabul etse bile ‘yalan söylüyorsun’ diyecekler
- GİRİŞ10.06.2025 08:19
- GÜNCELLEME10.06.2025 08:19
Evet böyle bir güruh var.
Gözleri Recep Tayyip Erdoğan nefreti ile bürümüş ve belirli bir kesime bu nefret tohumlarını ekmek için ‘özel olarak çalışan’ bir kesim etki ajanından bahsediyorum.
Rüşveti verdiği iddia edilen kişi “Evet verdim, bunlar da belgeleri ve lokasyonları” diyor, İmamoğlu savunucuları o şahıs için; “Ekrem Başkanımıza iftira atıyor” diyor.
Yıllarca Ekrem İmamoğlu’nun en yakınında bulunmuş, bütün iştirakleri emanet ettiği kişi olan ve 2019-2024 döneminde İBB Başkan Danışmanı, 2024 sonrası ise Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi ve İştirakler Komisyonu Başkanı yapılan Ertan Yıldız, “Rüşvet paraları İngiltere’ye götürüldü. İSTAÇ’ın yaptığı hafriyat döküm sahalarının işletmeciliği de Ekrem İmamoğlu’na yakın isimlerden biri olan ve kasalarından biri olarak bilinen Murat Gülibrahimoğlu’na ait şirkete verildi ve böylece 6 yılda 1 milyar 200 milyon dolarlık kamu zararı oluştu” diyor.
Aynı güruh, Ertan Yıldız’ı hain ve iftiracı olarak ilan ediyor.
Hatta hızlarını alamayıp, etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olmak istediği için, yani olan biteni ortaya çıkarmaya yardımcı olduğu için partiden ihraç etmeye dahi kalktılar.
Ertan Yıldız da tabii ki içinde yanıp tutuşan hakikat aşkından dolayı değil, yasa gereği cezasının bir miktar inmesini sağlamak için bunu yaptı tabii ki…
Ekrem İmamoğlu’nun nakit sıkışıklığında kendisine villa aldırabilecek yakınlıkta gördüğü, İBB Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanlığı’ndan şimdiye kadar 20 milyar liralık ihale almış, İSFALT’ın ve İstanbul’un Avrupa ve Asya yakalarındaki yol işlerini organize edebilme gücüne sahip Ali Nuhoğlu da konuştu.
Geçen yazıda itiraflarını ve ‘verdim dediği’ rüşvetleri detaylıca yazdık.
İfade ve iddialarının Savcılık tarafından tespitlerinin yapıldığından da hemen her benzer yazıda bahsediyoruz.
Nuhoğlu’nun Emirgan’daki villaların nasıl alındığını, İSKİ’den kendisine nasıl ödemelerin gönderildiğini, villalara sahip olan şirketini İmamoğlu Inşaat’a nasıl devrettiğini ve ödemesini alamadığını ifade ettiğini yazmıştık.
Bu yazıda da Nuhoğlu’nun söylemediği kısmı tamamlayalım.
Tamamı 50 milyon dolar değerindeki villaların sahibi olan şirket sadece Beylikdüzü’ndeki 6+1 villaya devredilir mi?
Şirket devri esnasında yapılması gereken nominal değerlemeye uygun mu?
Tabi ki hayır.
Ekrem Bey’in villalarının ödemesi de bizim cebimizden yapılmış.
Evlerin ödemesinin Ali Nuhoğlu’nun yanında elektrikçi olarak tanımlı SGK’lı çalışanı Furkan Remzi Ceylan’ın yüzde 49 ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı olduğu İstcon isimli şirkete KİPTAŞ’tan verilen 2 milyar 100 milyon liralık ihale ile gerçekleştirdiği soruşturmayı yürütenler tarafından zaten biliniyor.
Furkan Remzi Ceylan öyle yetenekli biri imiş ki; 21 yaşında olmasına rağmen tecrübesine güvenilmiş ve bu çapta büyük bir ihale almayı başarabilmiş.
Zaten İstcon isimli şirkette müştereken temsil yetkisine sahip isimlerden biri de geçen yazıda Ali Nuhoğlu’nun “Rüşvetleri birlikte verdik” dediği diğer çalışanı O.K.D.’nin olduğu Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alıyor.
Sadece bu villa olayı bile, Ekrem İmamoğlu’nun neyin içinde olduğunu çok net ortaya koysa da onu savunmak için kendisini parçalayanlar, “Sütte leke var Ekrem Başkanımızda yok” diyebiliyor.
Üzerine alacağı villanın etrafını 156 milyon liraya kamulaştırarak oraya inşaat yapılmasını engelleyenleri de “lüzumsuz bürokratlar” olarak açıklarlar ve “Ekrem Başkanımıza kumpas kurmak için yaptılar” derseler şaşırır mıyız?
Ben şaşırmam, sanırım siz de öyle…
Çünkü bunlar, yarın Ekrem İmamoğlu etkin pişmanlıktan yararlanmak için başvursa ve “Evet, çaldım. Üzerime atılı tüm suçları işledim. İtiraf ediyorum” dese “yalan söylüyorsun” diyecek tıynetteler.
HIZ VE RADAR MESELESİ
Arefe ve bayramın birinci günü X hesabımdan ‘radar’ konusundaki oluşturulmaya çalışılan algılar ilgili iki paylaşım yaptım.
Bayram tatili nedeniyle normalden 8-9 kat fazla aracın yola çıktığı bir dönemde vatandaşlarımızın can kaybı yaşamaması ve trafik kurallarına uyulması adına denetimlerin artırılmasını doğru bulduğumu, bunun siyaset ya da popülizm malzemesi yapılmasını da doğru bulmadığımdam bahsettim.
Sonrasında özellikle trafik kazalarında yakınlarını kaybedenlerden çok sayıda teşekkür mesajı aldım.
Tabi bayramın birinci günü istatistiklere yansıyan oran arefe ve önceki günlerde estirilen rüzgarın tam aksine idi…
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre arefe gününde; 2 milyon 591 bin 34 araç otoyolları kullanmış.
Trafik ekipleri; tüm otoyol ve karayollarında toplam 23 bin 275’ine hız ve radar işlemi yapmış.
Bu hesaplamada bile ceza kesilen sürücü oranı yüzde 0,9.
Otoyolları hiç kullanmayan araçlar da dikkate alındığında bu oran çok daha aşağı düşecektir.
Böylece; aşırı hız yapmayan ve trafik kurallarına uyan sürücü sayısının asgari yüzde 99,1 olduğu da ortaya çıkmış oluyor.
Bu yazıyı yazdığım esnada İçişleri Bakanlığı, bayram tatilindeki tüm günlerin verisini henüz açıklamamıştı.
Evet, gideceğimiz yere daha çabuk varmak istiyoruz.
Evet, yeni araçların donanımına göre mevcut hız limitleri düşük diyenler de olacaktır.
Lakin trafikteki tüm araçların durumunu gözden geçirmek ve yerleşim yerlerinde yerleşim yeri olmayan yerlere göre ölümlü kazaların yaşanma ihtimalini ve herkesin dikkat seviyesinin de aynı olmadığını da bilerek hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.
Arefe günü öncesinde azami 30 kilometre tabelasının arkasında gizlenen bir aracın olduğu ve ‘polis vatandaşa tuzak kuruyor’ yorumuyla sosyal medyaya sürülen bir video vardı.
Bunun üzerinden İçişleri Bakanlığı’na ve Bakan Ali Yerlikaya’ya yüklenenler oldu.
Gazeteciler, siyasetçiler 3-5 etkileşim fazla almak için ‘kuralları kişiye göre değişebileceğini’ düşündürten yorumlar ve paylaşımlar yaptı.
Ama o videoda yer alan aracın polis aracı olmadığını İçişleri Bakanlığı yetkilileri paylaştı.
İçişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin herhangi bir yerinde azami 30 kilometre hız sınırının bulunduğu hiçbir noktada hız denetim uygulaması yapılmadığı da defalarca ifade edildi.
5 sene önce çekilen videolar piyasaya sürüldü, Denizli’de kısa sürede dört adet radar cezası yiyen vatandaş olduğu öne sürüldü.
Bunlar da yalan çıktı.
Zaten teknik olarak ceza yazıldığı belirtilen lokasyonlarda o kadar kısa sürede bulunmak imkansız…
Ama sorgulayan ya da araştıran kim?
Trafik kurallarına uyma konusunun çocukluktan almamız ve vermemiz gereken bir eğitim olduğunu düşünüyorum.
Yayalara saygıyı, trafikte bekleyen onlarca araç olmasına rağmen arkadan gelip araya kaynak yapanların yanlış yaptığını, insanların trafikte birilerine büyük bir saygı duyduğunu özellikle yurtdışındaki bazı ülkelerde rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz.
Biz de o seviyeye gelmek istiyorsak; hem o davranışları yapanları savunmayı bırakmalı hem de bunun eğitimini küçük yaşlarda öncelikle ailemizde vermeliyiz…
Ve direksiyon başında davranışlarımızla çocuklarımıza bunu yaşayarak göstermeliyiz.
Aksi halde; popülizmin sonu yok.
Yorumlar35