Kırmızı Cuma - İsrail'in İran Saldırısı-

  • GİRİŞ16.06.2025 09:46
  • GÜNCELLEME16.06.2025 09:46

İsrail uzun süredir beklenen İran saldırısını 13 Haziran 2025 Cuma  günü geceyarısı gerçekleştirdi.

Geceyarısı muhtemelen Irak ve Suriye havasını kullanarak (Bu iki ülkeden geçen İsrail hava araçlarına yönelik bir engellemenin yapıldığına dair herhangi bir açıklama yapılmadı) geceyarısı 04.00 sıralarında İran’da birçok güvenli noktayı aynı anda vurdu. Bukan araştırma tesisi; Tahran, Aral, Fordo, İsfahan uranyum değişim tesisleri; Buşehr nükleer güç santrali; Natanz, Sagand ve Bender Abbas uranyum zenginleştirme tesisleri vuruldu. Bunların yanında üst düzey generallerin bulunduğu yer altı korunanlarını vurdu. Bu saldırılarda; İran Genel Kurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bagheri, DMO Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami öldürüldü. Hüseyin Selami İsrail’e karşı sert söylemleri ve tutumuyla bilinmekteydi.

İsrail hava araçlarıyla DMO Hava - Uzay Kuvvetleri Karargahını yer altındaki komuta sığınağına düzenlediği saldırılarda ise İran Hava Kuvvetleri Komutanı dahil 20’den fazla üst düzey komutanın öldürüldüğünü iddia ederken, bu komutanlardan birçoğu İran tarafından da şehit olarak açıklandı. Elbette ki kayıplar bununla da sınırlı değil, dokuz (9) nükleer fizikçi bilim insanı da bu saldırılarda öldürüldü. Ayrıca ticari açıdan önemli en azından bir şehir de vuruldu. Sivil ve asker farklı ölü yaralı sayıları açıklanmaktadır. Ancak, şu ana kada teyit edilen hususlar İran’ın ciddi bir darbe yediğini göstermektedir. Ordunun komuta kademesi, nükleer tesisler, balistik füze tesisleri başta olmak üzere 100 civarında hedef bombalanmıştır. Bombardıman için 200 civarında uçak kullanıldığı ifade edilmektedir.

Ayrıca hedeflere farklı amaçlarla saldıran iha’lar için İran içinde iha üssü kurulduğu
belirtilmektedir. İran tarafından bazı açıklamalarda ise patlamaların olduğu merkezlerden bir kaçında önceden patlayıcı yerleştirildiği iddia edilmiştir.

İran’ın yapmış olduğu karşı saldırıda ise birçok İHA daha İsrail’e varmadan ABD, İsrail,
Ürdün uçakları tarafından düşürülmüştür. İsrail’de az bir zayiat ile bu saldırı atlatılmıştır.
Burada, İsrail’in az bir zayiatla durdurulamayacağı ifade etmek istiyorum. Ancak, demir
kubbenin delinmesi İsrail’in kontrolü dışındaki medyada tartışılmıştır. Ölü ve yaralı sayıları gün gün değiştiği için tam sayıları vermiyorum. İsrail saldırısının elbetteki sadece İsrail’in yaptığını düşünmek safça olur. Zira saldırı öncesi ABD İsrail’e yüksek miktarda sığınak delen ve tahrip eden bomba ve mühimmat satmış, Ürdün’e ve bölgedeki üslerine savaş uçakları konuşlandırmış, İran’ı uluslararası alanda suçlu gibi göstermeye devam etmiştir.

SALDIRI ÖNCESI TARİHSEL AKIŞIN ÖZETİ

Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanında kasabada herkesin işleneceğini bildiği bir cinayetin adım adım gelişimini anlatır. İşte bölgedeki İsrail'in ilerlemesi ve İran saldırıları aynen böyle olmustur. Bu satırların yazarına en ağır gelen durum “Bu konuda daha önce yaptığım uyarıların haklılığının” ortaya çıktığı ifadesidir. Ancak, bu köşeyi takip eden okurlarımız, dostlarımız geçmişte yaptığımız analizleri, değerlendirmeleri hatırlayacaklardır. Hatta bazı değerlendirmelerimiz yeterince kahramanlık içermediği için eleştirilmişti... Daha geçen hafta Ukrayna’nın Rusya’ya yapmış olduğu planlı son saldırılardan alınacak dersler üzerine uzunca bazı konuları müzakere etmiştik. İsrail’in saldırıları özelinde ise daha önceki yazılarımızda ayrıntılı biçimde bazı saldırılar üzerinde durmuştuk. Bunlardan en başta geleni Opera Operasyonu (1981) ile İsrail’in Irak Osirak Nükleer deneme reaktörünü imha etmesi idi. Bu operasyonu o kadar gizlilik içinde yapmışlardı ki, Irak Hükümeti saldırıyı önlemek bir yana kimin yaptığını ilk başta tam tespit edememişti. Çöle paralel alçak uçuş yapan İsrail hava saldırı kolu radarlardan kurtulmuş, ancak kendisi de pilot Olan Ürdün Kralı Hüseyin uçakların gidişini çıplak gözle görmüştür. Deneme reaktöründeki Fransız mühendisler ve bilim insanları Noel tatili dolayısıyla ülkelerine döndükleri bir sırada -ki bu İsrail’in Fransızlara telkiniyle olmuştur- saldırı yapılmıştır. Zamanımızdan 44 yıl önce yapılan bu saldırının bütün bölge Müslüman ülkeleri için dikkate alınması gereken bir mahiyette olduğunu önceki yazılarımızda mükerreren ifade etmiştik.

Tarihsel sırayı bozmadan 1982’de İsrail’in gerçekleştirildiği bir diğer şaşırtıcı operasyonu da uzunca bir iktibas ile paylaşmak istiyorum. “09 Haziran 1982’de Lübnan’ın orta düzlüklerinde yer alan Bekaa Vadisinde İkinci Dünya Savaşından bu yana tek seferde gerçekleşen en büyük hava harekatı gerçekleşmiştir. Savaşan taraflar İsrail Hava Kuvvetleri (İHK) ile Suriye’nin hava kuvvetleri ve yer tabanlı Hava Savunma Sistemleridir. İsrailliler tarafından İHK Suriye savunmasını bastırmak amacıyla küçük bir SEAD (Suppression of Enemy Air Defences) harekatı niteliğinde birkaç uçağın kombinasyonunu kullanmıştır.

Suriye kuvvetleri MİG-21ve MİG-24 tarafından desteklenen bazı SA-2 ve SA-3 mevzisi ile19 SA-6 mevzisi barındırmaktadır. Bu tehdide karşı İHK Mastiff ve Scout uzaktan komutalı araçlardan oluşan bir filo kullanmıştır. Mastiffler Suriye lafını açmalarını sağlamak için İHK uçakları tarafından yapılan bir hava taaaruzunu simüle ederek yem görevi görmüştür. Suriye Yer Savunma Sistemleri ateş açtıkça, İHK uçakları mevzilere anti-radyasyon füzeleri fırlatarak Suriye hava savunmasını etkisiz hale getirmiştir. Yaklaşık on dakika içinde 19 SA-6 Hava Savunma Mevzisinden 17’si imha edilmiştir. Geri kalanlar ise ertesi gün vurulmuştur. Yaklaşık SA-6 ateşlenmiştir, hepsi ıskalamıştır. 

Scout ve Mastiffler ayrıca kalkıştan önce pistlerinde taksi yapan Suriye savaş uçaklarının gerçek zamanlı görüntülerini sağlamıştır. Bu bilgiler İsrail gözetleme ve istihbarat uçaklarına ve çok sayıda yer hava karıştırıcısına aktarılmıştır. E- 2C’ler, Suriye savaş uçaklarını havalandırması sırada radarda tespit etmiş ve havalandıkları sırada önleme bilgilerini İHK savaş uçaklarına iletmiştir. İsrailliler Suriye MİG’lerini karıştırmaya başlamış ve yerden kontrol edilen önleme istasyonları ile iletişimlerini kesmiştir. Tek bir İsrail savaş uçağı kaybı olmadan 85 Suriye uçağı havada imha edilmiştir. (Krepinevich; Zaferin Kökenleri; sh 521-522). 

Bu örnek olay aslında Arap İsrail Savaşlarında farklı şekillerde gördüğümüz şaşırtıcı olabilme durumundan biridir. Mesela 1956 Ekiminde İsrail ordusu beş gün içinde Gazze, Refah ve El- Ariş’i ele geçirmiştir. 1967’de ise Mısır, Suriye ve Ürdün ittifak etmişlerdir. Ancak, İsrail hava kuvvetleri ve kara ordusu o kadar hızlı davranmıştır ki, Mısır hava kuvvetlerini yerde iken imha etmiştir, Golan tepelerini ele geçirmiş, Ürdün Ordusunu da bölgeden sürmüştür. İsrail hava kuvvetleri ve kara ordusu o kadar hazlı davranmıştır ki, Mısır hava kuvvetlerini yerde iken imha etmiş, 1973’te Yom Kippur Savaşında İsrail gafil avlanmış ise de kendisini çabuk toplamıştır. Kuruluşunun öncesinden başlattığı savaşı İsrail hiç sonlandırmamıştır. Sürekli savaşla iç içe olmuş, bölgede askeri bir toplum yaratmış, konvansiyonel ordudan çok bir tür terör organizasyonu niteliğiyle savaşı devam ettirmiştir. Bundan dolayıdır ki, İsrail ile savaşta normal bir ordu savaşını düşünemeyiz. Kullandığı üstün teknolojik silahlar, asimetrik teknikler, sinyal ve beşeri istihbaratı maksimum kullanma, topyekun savaş gibi özellikleri ile sürekli çalışan bir savaş makinesini düşünmek gerekir.

Bölgede ABD, İsrail ve Batılı güçler tarafından yürütülen süreçte bir yerel kırılma noktası Lübnan'da Hariri Suikastı ve bu suikast sonrası Suriye'nin hedefe konulmasıdır. Bu komisyonda yer alan vatansever ve zeki bir Türk görevlisinin olay analizleri ilginçtir. Ne yazık ki layık olduğu ilgiyi ve ciddiyeti görememiştir. Halbuki bu bir dönüm noktasıdır. İsrail'e karşı yapılan başarılı savaşlardan biri 2006 Temmuz- Ağustos aylarında Hizbullah'ın verdiği savaştır. Bu savaşta Hizbullah tam zafer ilan edemese de İsrail'e ciddi zayiat verdirmiş, İsrail BM barış teklifini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu savaşta ve sonrasında gelişen bazı Mossad hücrelerinin tespiti ve çökertilmesi Lübnan'da Hizbullah ile diğer gruplar arasındaki birliğin sağlanması ile ilişkilendirilmiştir. Bu birlik sayesinde Mossad hücreleri farklı grupları perdeleme aracı olarak kullanıp kamufle imkanlarını yitirmişlerdir. Nitekim Hizbullah’ın bu başarısını seslendiren Lübnan'lı Hristiyan şarkıcı Julia Boutros Hizbullah'a “Siz milletimizin sancağısınız!” demiştir. Isteyenler youtube videolarını izleyebilirler.

Bir kesit olarak alırsak, bugünkü olayların başlangıcı diyebileceğimiz Hamas’ın İsrail’e şok saldırısı sonrası başlayan süreçte İsrail’in aşikar ABD bilgi, istihbarat ve koruma desteği ile yürüttüğü planlı ve kapsamlı çok yönlü operasyon sonucu elde ettiği başarılar çok dikkat çekicidir. Benzeri hava saldırısıyla Hamas lideri İsmail Heniyye’yi İran’da güvenli konutunda vurmuştur. Keza daha önce nükleer çalışmalardan sorumlu bir tümgenerali İran içinde pusuya düşürerek korumalarıyla birlikte öldürmüştür. Birçok farklı ülkede gizli bir şekilde bulunan İran nükleer programında çalışan nükleer bilim insanlarını, nükleer santral teknisyenlerini İran’ın içinde ve dünyanın farklı ülkelerinde suikastlar ile öldürmüştür. Ancak, Heniyye'nin de öldürüldüğü süreçte yaşananlar bir film senaryosunu andırır operasyonlar bütünüdür. Bu çerçevede İsrail, içine patlayıcı yerleştirdiği çağrı cihazlarının Hizbullah ve Lübnan ile Suriye’de görevli İranlı komutanlara dağıtımını sağlayarak uygun zamanda düğmeye basmış, her birini bir çağrıyla patlatarak hem Hizbullah’ın merkez komitesini hem de bölgedeki İran saha ajanlarını ve yöneticilerini (Lübnan’daki İran büyükelçisi dahil) ya öldürmüş ya da yaralayarak deşifre etmiştir. Keza sinyal istihbaratı ve beşeri istihbaratı etkin ve entegre kullanarak Lübnan’da yaşayan üst düzey Hamas liderlerini, Beyrut’ta ABD Deniz piyadeleri karargahına saldırını planlayıcılarını birbiri ardınca ortadan kaldırmıştır.

Bu operasyonlar öncesi Suriye’de DMO Komutanlarının bulunduğu İran tesislerine, büyükelçilik müştemilatıyla hava saldırıları yaparak çok sayıda İranlı üst düzey komutanı ortadan kaldırmıştır. Çağrı cihazlarıyla yapılan operasyondan sonra benzeri bir şekilde Hizbullah mensuplarının kullandıkları kendilerine daha önceden verilmiş patlayıcı yüklü telsizleri patlatarak çok sayıda Hizbullah mensubunun ölmesini sağlamıştır. İsrail’in yürüttüğü bu operasyonlar neticesinde Esad en büyük saha destekçilerinden mahrum kalmış; ABD, İngiltere İsrail destekli bir operasyon ile Suriye’de Colani Yönetimi kurulmuştur. Bu saydığım olaylar elbette ki daha fazla sayıdadır. Ben sadece örnek olması kabilinden bunları zikrediyorum. Asıl mesele de şu ki, Suriye’de yeni yönetim kurulduktan sonra herkes sıranın İran’a yapılacak bir operasyona geldiğini söyler olmuştu. Nitekim biz de söyledik…

İran’a İsrail Saldırısının Altyapısı İsrail bir ülkeye saldırmadan önce ciddi bir altyapı oluşturmaktadır. Bu altyapının unsurlarını kısaca özetlemek istiyorum. Elbetteki bu değişmez bir model değildir. Ancak, son dönemlerde tespit ettiğimiz ortak özelliklerden oluşan bir saldırgan politika setidir. 

Öncelikle İsrail de ABD, İngiltere, Çin gibi bölümlere ayrılmış ve irtibatlandırılmış entegre bir strateji çerçevesinde hareket etmektedir. Muhtelif yazılarda ısrarla vurguladığım Entegre proje ve strateji ihtiyacı, Ana Siyaset Belgesi olmazsa olmaz şarttıdır. Olaylara göre tavır alma, büyük güçlere dayanarak politika üretme ve salt ideolojik referanslarla hareket etme olumlu sonuç doğurmamaktadır. Bu son saldırı vesilesiyle Suriye'yi kimin teslim aldığını, niçin teslim aldığını şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi? İsrail’in bu saldırıya katılan uçaklarını Deyrizor üzerinde havada tanker uçaktan yakıt ikmali yaptırması yeni Suriye yönetiminin ne için dizayn edildiğini açıkça göstermektedir.

İsrail bir ülkeye saldırmadan önce ülkenin içinde var olan birlikteliği çatlatmanın yollarını aramaktadır. İsrail’in özellikle Ortadoğu’daki politikası kendisi için egemen yaşamasına yetecek kadar toprak parçası ama geri kalan büyük kısımda diğer güçlerin temerküzünü önlemektir. Bunu var olan devletler arasında farklılıkları güçlendirerek ya da bazılarıyla ittifaklar kurarak kendisi dışında birleşik bir güç oluşumunun önüne geçmeye çalışmaktadır.

Eğer bir devlet tek başına da benzeri bir güce erişmiş ise bu kez o devletin içinde fay hatlarını tahrik ederek o bütünleşmiş yapıyı bölmeye çalışmaktadır. Bu Hıttin Savaşındaki mağlubiyetten beri böyledir. Ortadoğu’da bizim de içinde olduğumuz güç sistemini bu şekilde yönetmiştir. Ayrıca her güç için ayrı ayrı polarizasyon stratejisi uygulamıştır. Bölgesel bir devlet gibi görünmesi bizi yanıltmamalıdır. Küresel merkezlerin en gözde alanlarında güç ve etkinlik sahibidir. Mesela küresel medyadaki üstünlüğü ona bazı operasyonları rahat yapabilmesi için avantajlar sağlamaktadır. Mesela İsrail’e rakip olacak devletlerin ve liderlerinin şeytanlaştırılması bu araçlarla yapılabilmektedir. İsrail ile savaşta küresel medya desteğinin olmayacağını peşinen kabul etmekte yarar vardır. Veya tersinden düşünürsek İsrail’e karşı bir mücadelede küresel medyanın içine yer almaya ve etkilemeye yönelik bir stratejimiz olmalıdır.

İstihbarat hazırlığı bakımından İsrail kabul edilir bir şöhrete sahiptir. Bölgedeki devletler ve toplumlar içinde yerel yapılara entegre olmuş geleneksel gruplar, kişiler teknik espiyonaj hücrelerinin dışında etkindirler. Konvansiyonel hücreler ise ancak büyük olaylar zorlarsa deşifre olmakta, genelde gizliliklerini devam ettirmektedirler. Personel yapısını farklı ülkelerden gelen göçmenler oluşturduğu için farklı ülke servislerinin çalışma usullerine kısmen vakıftırlar. Infiltration ve hulül için yeteneklidirler. Ne yazık ki, bölgedeki güçlerin istihbarat yapıları da o derece espiyonaj operasyonlarına açıktır. Bu konuda teknik bir çalışma yapılmasına ciddi ihtiyaç vardır. Devlet geleneği ve istihbarat kabiliyeti ile yüceltilen İran’ın durumu ortadadır. Yüksek dini ve ideolojik motivasyon ve kontrol düşman gücün sızma ve yıkıcı istihbarat operasyonlarına engel olamamıştır, olamaz da… İnovasyon kapasitesi üzerinde durmak gerekecektir. Maalesef birinci sınıf teknoloji üreten ülkelerin bazı ürünlerini taklit edebiliyor ikinci sınıf inovatif ülkeler ama her zaman için kritik teknoloji ve endüstriyel bilgi ilk üreten ülkede kalıyor! Özellikle bölgesel savaş riskinin çok daha fazla arttığı bu dönemde inovatif kapasitemizi objektif olarak gözden geçirmeliyiz. Iran ideolojik propagandasının araçları olan savunma sanayii ürünlerini somut ve objektif değerlendirememiştir.

Şu soru önemlidir: Savaş sanayimiz, askeri gücümüz kime karşı? Ve hangi güç dominant güçtür ve diğerlerinden ayrılır? Ve bizim İsrail'i hasım taraf olarak içeren savaş senaryomuz, tehdit değerlendirmemiz var mıdır?

ABD İsrail işbirliği hangi düzeyde olursa olsun, tehdit değerlendirmesini yaparken ABD’yi de dikkate almamız ve politikalarını çözümlememiz gerekmektedir. Nitekim ABD’nin Irak müdahalelerinden ve dizaynından sonra Suriye’yi de çökertmesi bölgesel satrancın ileri hamlelerini ortaya çıkarmıştır. Yukarıda anlattığımız ABD üslerindeki yakın dönemdeki konuşlanmaları ve bölgesel müttefiklerine silah ve mühimmat aktarması İran operasyonunun adımlarıdır.

Bölgemizdeki büyük dizaynın geçmişine bakarsak (ABD’nin Irak müdahalesi, Suriye Savaşı ve Suriye’de yeni hükümetin kurulması, Azerbaycan’ın İsrail ile yakın ilişkisinin tesisi, Türkiye’nin etkin bir müdahale yapamaz durumda olması, Ukrayna Savaşı ile Rusya’nın dikkatinin dağılması, vb) bölgemizde bu tür bir operasyon için hazırlık yapıldığı anlaşılmaktadır.

Suriye’deki durum üzerine yazılarımızda sorduğum bir soruyu bu konuda da sormak istiyorum:

Bundan sonraki İsrail ve ABD adımı nedir?

Tekraren bu yapılan operasyonlar da öncekiler de içeriğinin tamamı bize meçhul bir stratejik belgeye göre yapılmaktadır; bundan sonraki hedef nedir, neresidir?

ABD ve İsrail saldırılarına dünya ne diyecektir?

Özellikle Rusya ve Çin’in gösterdiği tepki çok düşük düzeydedir. Zira özellikle Çin bir konvansiyonel büyük savaştan kaçınmaktadır. Rusya ise Ukrayna savaşı başta olmak üzere kendi sorunlarıyla uğraşmaktadır. Müslüman ülkelerin ise iç politikaya yönelik tutumları dışında sonuç doğurucu bir tasarrufları ne yazık ki yoktur! Sonuç Yerine İsrail saldırının ikinci gününde İran’da Güney Pars doğalgaz yataklarını vurdu. Bender Abbas altyapı tesisleri de ardından yine vuruldu. İran’daki yakınları ile irtibatlı İranlı dostlarımız mesela Şiraz’da İsrail hava bombardımanının sivil yerleşim yerlerinin çok yakınlarında devam ettiğini söylediler. İran operasyonu çok uzun süredir öngörülen bir operasyondu. Şu an Pandora’nın kutusu açılmış durumdadır. İsrail ve ABD’nin hava savunma sistemi olmayan, ambargolar altında yıllardır ezilen İran’a karşı saldırılarını devam ettirecekleri açıkça görülmektedir. En son Suriye’ye yapıldığı gibi bütün askeri endüstriyel altyapı tahrip edilinceye kadar bu saldırılar devam edecektir. Ukrayna Rusya Savaşında Rusya’ya özellikle sınırlı Çin yardımları yapılmıştı. Ancak, İran'a benzeri yardımların kolay yapılmayacağı tahmin edilmektedir.

İran’ın İsrail'e saldırılarında ise dün Hayfa da vuruldu. Ancak, saldırıların etkisini kıyas etmek çok zor. Bir savaş propagandası olarak İran büyük iddiaları dünya kamuoyuna taşımaktadır. Ancak, söylemlerin ciddi karşılığı maalesef bulunmamaktadır. Biz dahil bütün Müslüman ülkeler için az laf çok iş prensibinin gereğini yapmak daha elzemdir. İran rejimine/ devletine yönelik bu saldırıların halka yöneltilmesi bir felaket olacaktır. Tıpkı 2. Dünya Savaşında Almanya’da sivil alt yapıların da bombalanması ve halkın da cezalandırılması gibi bir tutum benimseyebilirler. Ayrıca İran operasyonunun sadece İran ile sınırlı kalmayacağını birçoğumuz düşünmekteyiz. Bu müdahaleler bölgesel bir dizaynı sağlayacak şekilde genişlemeye müsaittir. Bu zalimce ve vahşice saldırılara başka bir dünya gücünün çok kısa zaman diliminde direnme gücü ve iradesi ne yazık ki bulunmamaktadır. Dolayısıyla diğer bölge ülkelerinin de İsrail ve ABD müdahalesine, saldırılarına, tahakkümüne, vb hazırlıklı olmalarında yarar vardır. Bu yazıda yer alan hususların aslında bizimle de ilgili olduğunu saklamak yersiz olur. Dolayısıyla bu gelişmeler muvacehesinde biraz da biz ne yapmalıyız sorusunu sormalıyız. Nitekim, birçok dostumuz da Türkiye ne yapmalı diye soruyorlar. Devletimizin ilgili makam sahiplerinin bunun cevabını biliyor ve gereğini yapıyor olmalarını umuyorum.

Mehmet Ali BAL / Haber7

Yorumlar7

  • Mehmet Öz 4 saat önce Şikayet Et
    Sayın yazar makalede detaylı bir bilgi ve yorum verilmektedir. Fakat galiba gözden kaçırılan bir nokta var. Bu olaylar soykırımcı, zalim ve emperyalist güçlerin bir sonu olabilir mi? Çünkü zulüm devam etmez. Her gecenin bir sabahı ve her kışın bir baharı vardır. Dünyalılar zalim ve soykırımcılardan iyice usandı.
    Cevapla
  • Sea 4 saat önce Şikayet Et
    Çok güzel bir analiz olmuş. Elinize sağlık çok teşekkürler. Tanımadığın düşmanı yenemezsin.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Eren 4 saat önce Şikayet Et
    Dünyanın gözünü Mısır sınırına gidip Gazze'ye yürümek isteyen müslim-gayrımüslim onbinlerce aktivistten çevirmek için İran ve İsrail'in, Mısır ile işbirliği içinde yaptığı bir şov sadece olanlar.. israil ile İran arasında savaş çıkma ihtimali yok.
    Cevapla
  • Hayati 6 saat önce Şikayet Et
    Bir zamanlar İsrail ile anlaşmalar yapılıyordu, mesela İsrail uçakları Konya'da eğitim uçuşları yapıyorlardı. O zamanlar yöneticileriniz İsrail'in gerçek yüzünü göremiyormuydu.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ali 6 saat önce Şikayet Et
    Gazze, Lübnan, Yemen, Suriye ve İran.. Hepsinde bol bol laklak ettik. Sıra bize geldiğinde de başkaları laklak edecek. Ortadoğuda israil ve Batı güçlü Türkiye istemez. Er ya da geç israille karşı karşıya geleceğiz. Onların eminim bir planı vardır. Iran gibi boş boş tehdit savuruyorlar, yapıyorlar. Abdye de Batıya da asla güvenmemeliyiz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat