Filistin’deki hançer, ancak Ankara’dan sökülebilir
- GİRİŞ25.06.2025 09:04
- GÜNCELLEME25.06.2025 09:04
Soykırımcı İsrail ile İran 13 gün boyunca birbirlerini vurdular. En son İsrail’in imdadına ABD yetişti de o sayede ateşkes sağlandı. Her iki tarafta da çok sayıda ölü ve yaralı var.
Gelin görün ki bizdeki bazı uzmanlara savaş beğendiremiyoruz! Böyle savaş mı olurmuş, danışıklı dövüşmüş, kayıkçı kavgasıymış…
Gerçekler apaçık ortada iken bu arkadaşlarımızın tam olarak ne bekliyorlardı anlamak güç.
Birbirine kara sınırı olmayan ve arasında 1.500 kilometre mesafe bulunan iki ülkenin topyekun bir savaşa girmesi tek kelime ile imkansız.
İsrail’in İran karşısında istihbarat ve hava gücü dışında bir üstünlüğü yok. İran’ın tek dayanağı ise dronları ve füzeleri. Yani her iki ülkenin orduları da “tek boyutlu” gelişmiş halde.
İsrail, Gazze’de giriştiği soykırım yüzünden ekonomik ve sosyal olarak yıpranmış halde. İran ise zaten ambargo altında ve kırılgan bir ekonomisi var.
Üstelik İsrail’in arsızlığı bir yana, İran üzerinde savaşı büyütmemesi yönünde yoğun bir baskı var.
Bu gerçekler ışığında her iki ülkenin de tam boy, yıkıcı bir savaşa girişmesini beklemek tam anlamı ile hayalcilik.
Ama dedim ya, bizim “uzmanlara” savaş beğendiremiyoruz….
Ya İran’ın atıp tutmalarını fazla ciddiye alıyorlar ya da içlerinde bir yerde gizli bir İsrail hayranı uyuyor.
ASIL SORULMASI GEREKEN
Ateşkes yaptı diye İran’a kızanların biri de şu soruyu sormuyor: İran İsrail’e füze yağdırırken çok değil 4-5 İslam ülkesi daha İsrail’e savaş ilan edebilseydi ABD İran’ı ateşkese mecbur edebilir miydi?
Bu olamaz çünkü bugün İslam dünyası büyük oranda ABD hegemonyası altında. Bunun birinci sebebi bölgedeki Amerikan silahları, ikinci sebebi ise küresel kapitalizm ile kurulan ekonomik bağımlılık ilişkileri.
Bizim da İran’ı eleştirmek yerine bu bağımlılık ilişkisinin nasıl sonlandırılacağına odaklanmamız gerekiyor mu?
Bu coğrafyanın gerçek sahiplerinin kendi silahları olmalı. Sadece füzeler değil, en ileri uçaklar, dronlar, tanklar, uydular, robotlar, gemiler ve üstün yazılımlar geliştirmeliyiz.
Üretici güçlerimizi harekete geçirip zengin, müreffeh ve bağımsız ekonomiler kurmalıyız. Kendi ticari sistemimiz, kendi anlaşmalarımız, kendi bankalarımız olmalı. En çok ticareti kendi aramızda yapmalı, kültürel, siyasi, akademik alanda birbirimize çok ama çok yakın olmalıyız.
Adına ister İslam Birliği deyin ister Batı Asya İttifakı isterse başka bir şey… Bu birliğin kurulması için elimizden geleni yapmalıyız, çünkü İsrail belasından kurtulmanın başka bir yolu yok. Bu işi ne İran tek başına yapabilir ne de başka bir ülke; olursa sadece el birliği ile olur.
Peki böylesi bir birliğin önündeki en büyük engel sizce nedir?
Amerika mı?
İsrail mi?
Rusya mı?
Avrupa mı?
Yoksa biz kendi kendimize mi engel oluyoruz dersiniz?
“Evet” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, bu işin önündeki en büyük engel bizim kendi zihniyetimiz. Kendi aramızdaki ilişkileri bile Batı’nın referansları ile kurmaya devam ediyoruz. Müslüman ülkelerin yönetici sınıfı, Avrupalılara, Amerikalılara benzemek için elinden geleni yapıyor. Ne bilimde ne akademide ne ticarette içinde Batının normlarının, Batının değerlerinin olmadığı bir dünyayı hayal bile edemiyoruz.
Özellikle de okumuş kesim, İslam ülkelerinin yönetici-elit sınıfı bu halde. Geniş halk tabakalarının özgüveni ve karakteri çok daha yüksek. Çünkü halk, -daha yoksul veya daha az eğitimli olsa bile- hiç değilse Batıcı eğitim ile zehirlenmemiş durumda.
Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama, Batının altın günleri geride kalıyor ve Batılılar bunca yıldır topraklarımızı yağmaladıkları yetmezmiş gibi şimdi de kaybedişlerinin faturasını da bize kemsek istiyorlar. İsrail’in bir işlevi de kaybeden Batı “medeniyetinin” Doğudaki egemenliğini garantiye almak.
Peki, İslam ülkelerinin yönetici sınıfı nasıl silkinip kendine gelebilir?
Doğrusu bir ümit varsa yine Türkiye’de var. Şu kadarını söyleyerek bitirelim: İsrail’in kuruluşu ile vadedilmiş topraklar hikayesi arasında bağlantı kurulur… İsrail’in kadim Osmanlı coğrafyasının tam kalbine saplanmamış bir hançer olması ise genellikle gözden kaçırılır. Bu hançeri buraya boşuna saplamadılar… Ve tam da bunun için bu hançerin sökülme imkanı ne Bağdat’ta ne Tahran’da; sadece Ankara’dadır.
Yorumlar48