Hicret olmasaydı neler olurdu?

  • GİRİŞ02.07.2025 09:05
  • GÜNCELLEME03.07.2025 10:30

Bir hafta önce emsalsiz bir tarihi olayın 1447. yılına girdik.

Yani, Mekke’den Medine’ye hicret üzerinden 1447 yıl geçmiş.

Vahyin ilk geldiğinden bugüne ise, yaklaşık on beş asır.

Bir an için, günlük uğraşılarımızdan sıyrılıp geriye gidelim ve şöyle bir soru soralım kendimize:

Yaratanımız (cc) kuluna, Resulüne, yani Peygamberimize (as) hicret emri vermemiş olsaydı, Müslümanlar Mekke’de mücadelelerine devam etselerdi, her şeye rağmen direnselerdi neler olurdu?

Birinci ihtimal: Müşrikler Müslümanları sindirir, susturur ve yeni bir oluşuma izin vermez, ezer geçerlerdi.

Oysa, yaratmak, hayat vermek ve öldürüp diriltmek yalnız kendisine mahsus olan Kudret, adı esenlik ve barış olan İslam dininin yaşanmasını murat ettiği için buna izin vermedi.

İkinci ihtimal: Zayıf bir ihtimal de olsa, Müslümanlar galip gelirdi, fakat bu durumda eski çürümüş, lâdini, ahlaksız ve adaletsiz toplumsal yapı ve kurumları ehlileştirip sadeleştirmek, hem daha fazla zaman alır ve hem de arı duru bir İslami oluşum ortaya konamazdı.

O kadar çürümüş bir yapı içinden, çirkinliğin cehaletin; içkinin, kumarın, zinanın, ırkçılığın, hukuksuzluğun, kendi bebeklerini canlı canlı gömen bir zulmün içinden sağlıklı bir toplumsal yapı çok zor çıkarılırdı.

Ciddi bir kaos yaşanırdı.

Bugün, yaklaşık on beş asır sonra bize ulaşan berrak bir sosyal doku, bu kadar sade ve anlaşılır olamazdı.

Ayrıca insan karakteri örselenir, müşrikler karşısında zayıf ve azınlık kalır, zedelenir ve İslam’ın; “Müslüman, İslam’ı öyle canlı ve diri yaşa ki seni öldürmeğe gelen, sen de dirilsin” anlayışı olan o özgün ve özgür karakter ortaya çıkamazdı.

“Yetim Gülerse Dünya Güler” saflığının ve güzelliğinin yaşanması çok zor olurdu ve zaman alırdı

Dünya hayatını bir imtihan gezegeni yapmayı ve haklıyı haksızdan, adaleti zulümden ayırmayı dilediği yani, siyahın beyazdan net olarak ayrılmasını, anlaşılmasını murat ettiği için, anlaşılan o ki, Yüce Kudret buna da izin vermedi.

Üçüncü İhtimal: Mekke’de, bir tarafta zengin, güçlü, putperest ve cahil, kaba bir toplum, diğer tarafta fakir, sayıca çok az, zayıf ve diğerlerine oranla daha genç ama bilgili, düşünen, zarif bir toplum var. Mekke’de kalınsaydı sayıca az olan ama Hakkı, hakikati, adaleti, merhameti ve haklının üstünlüğünü ispat edecek olanların eline kendilerini ispat edecek fırsat geçmeyecekti.

Nitekim, güçlünün değil, haklının üstünlüğüne sahip olarak Efendimiz ve Sahabisi, Medine’den gelerek daha güçlü bir şekilde Mekke’de yaşayanların tamamını bağışlayınca Hicret etmenin anlamı daha bir anlaşılır oldu.

Şüphesiz Medine’de alışılmışın, bilinen ve o güne kadar yaşananların dışında; yeni, özgün, farklı, sade ve ahlaklı bir insanî anlayış inşa edildi.

Bu anlayışın temelleri; sosyal, iktisadi, siyasi, bireysel, hukuki meseleleri ilgilendiren ayetlerle temellendirildi.

Peyderpey inen ayetler ve Efendimize (sav) tanınan imkanların pratik hayata geçirilmesi ile birlikte çok ünlü, zengin ve güçlü kavimler, aşiretler, şahıslar takva üstünlüğüne dayalı tek millete yani Ümmet’e dönüştü.

20’ye yakın kavim arasında 47 maddelik bir “Medine Sözleşmesi” ile, farklılıkların birlikte yaşanmasına dair insanlığın ilk sözleşmesi yapıldı ve tatbik edildi.

Kardeşlik anlayışı kök saldı ve insanlar arasında görülmemiş mükemmel bir güven tesis edildi.

Bölüşüm ve paylaşım ekonomisinin temelleri atıldı.

Adil ve ahlâki bakımdan güçlü ve sağlam kurumlar oluştu.

Öylesine sade ve kendine mahsus bir “sistem” oluşturuldu ki mekanların ve coğrafyanın bile adları değişti. Mesela Yesrip, yani Fesat anlamına gelen şehrin adı Medine oldu.

HAYDİ BİSMİLLAH

Mektuplar vasıtası ile bir yandan devletlerle iletişim kuruldu, onlara bu yeni ve asil sistemin varlığından söz edildi, öte yandan devletlerarası hukuki anlayışın temelleri atıldı.

Hicretle birlikte Medine’de, Kur’an’ın rehberliğinde, Peygamberimizin öncülüğünde komşuluk, dostluk, paylaşım, tevazu, adalet, eğitim, ticaret, alışveriş, aile, birlikte yaşama, barış, ibadet ...gibi her konuda İslam’ın en özgün, en ahlaklı, en doğru ilk örnekleri ortaya kondu.

Hemen hepsi kendine yani İslam’a özgü olan bu örnekler, Efendimizin oluşturduğu sağlam karakterli insanlar tarafından ayet ayet hayata geçirilmesi.

Hicret ve Hicret’le birlikte başlayan Medine yaşantısı; sonsuzluğun soluğunu ve huzurlu iklimini, yani ötelerin rengini, desenini, çizgisini bu dünya hayatına taşıyarak nakşeden insanlığın en büyük ve emsalsiz devrimidir.

İnsanlık tarihin bu en yüce inkılabını gerçekleştiren insanlar bunu; anadan, babadan, candan, canandan, evden, eşyadan, paradan, servetten ve bizim şu anda terk etmekten korktuğumuz ne varsa hepsinden vaz geçerek gerçekleştirdiler.

Kur’an rehberliğinde ve Önder öncülüğünde; önce herkes kendi içinde başladı yolculuğa ve bu yolculuk sırasında içindeki kiri, pası, pisi temizledi ve arındı.

Yani arınma fert, fert insanın kendi içinde başladı.

Hiç kimse başkasının kusuru ile ilgilenmedi.

Her fert önce kendi hatalarının tespit edilmesi ve düzeltilmesi, İslam'a uydurulması ile ilgilendi.

Daha sonra çevresini ve halka halka uzakları arındırdılar.

Ve 1447 yıl sonra bize ulaştırdılar, teslim ettiler.

Şimdi sıra bizde.

Lafla değil icraatla, biz de önce içimize doğru yolculukla yola koyulalım.

Hiçbirimiz arınmaya “dışarıdan” başlamayı aklımızdan bile geçirmeyelim.

Günümüzde Müslümanlar olarak en büyük hatalarımızdan biri budur; önce başkalarının yalanını, hırsızlığını, arsızlığını, korkaklığını, sahtekarlığını, haram yemesini görüyor, onu yerin dibine sokuyoruz.

Diğer taraftan da kendi yaptığımız kötülüklere kılıf arıyoruz.

Halbuki arınma önce kendi nefsimizden başlar ve başlamalıdır.

Ve elbette gerisi gelir, gelecektir.

1447 ile yepyeni bir başlangıç yapalım, haydi Bismillah...

NOT: Leman Dergisi’ni lanetliyoruz, bu tamam, kahrolsunlar, Allah belalarını versin, bu da tamam.

Tamam da dönüp kendimize bakalım; Türk Ceza Kanunu diyor ki: “Din ve dince kutsal sayılan değerlere hakaret edenlere verilen ceza 6 aydan bir yıla kadardır. Bunu da erteliyorum, yani, suçluya ceza vermiyorum.”

Yapmayın Allah aşkına.

Dilimizde tüy bitti, şu cezaları arttırın, arttırın.

Arttırın ki böyle aklımızla, inançlarımızla alay etmeye, hakaret etmeye cesaret edemesinler. Ülkemiz üzerinde kimse ameliyata yeltenmesin, insanımızı provoke edemesinler.

Ceza verin ceza.

Suç işleyene ceza verin.

Göstermelik demeçler vermeyin; magandaya, hırsıza, gıda teröristine, irtikapçıya, kapkaççıya, yağmacıya, fırsatçıya, provokatöre, kalpazana, uyuşturucu mafyasına, inançlara hakaret edenlere, haksız kazanç peşindeki ahlaksıza, dolandırıcıya…ceza verin.

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam 

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Yorumlar7

  • BURHANEDDİNRABBANİ 2 gün önce Şikayet Et
    Eyyy kötü tutkularını atmış RUHUNU faziletlerle donatmış en GÜZEL İNSAN ALLAH CC.senden sende ALLAH CC.DAN hoşnut ve RAZI olarak ALLAH CC.dön,HOŞNUT ve RAZI olduğu HAS kulları arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE(CENNETİN EN ÜST VE ORTA YERİNE)giriniz,KUTSAL DEĞERLERİNİ,AZİZ MİLLETİNİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE SEVEN AZİZ VATAN ve MİLLETİNİN HAS evladı AĞABEYİM.SELAM VE DUALARIMLA ALLAH A EMANET OLUNUZ
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Rutruso 2 gün önce Şikayet Et
    Olmasaydıyımi sordular sana şimdi ya
    Cevapla
  • ömer faruk 2 gün önce Şikayet Et
    Allah razı olsun hocam. iç yolculuğu cook önemli. herkes kendinden bir kötülük giderse dünya anında düzelmeye başlar. Ayrıca lemana verilecek en büyük ceza fert fert bize düşüyor. müslümanım diyen 70 milon nüfus var. herkes peygamberini sevdiğine göre bunun icratı onun gibi adil dürüs namazını kılan orucunu tutan olmaktır.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • celal 2 gün önce Şikayet Et
    çok yerinde tespitler
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Sedat B. 2 gün önce Şikayet Et
    Hocam yazınızı okudum , yazınızdan çıkardığım ibretlik mesaj biz müslümanlar maalesef dinimizin yüceliğinden bi haberiz bırakın inançsızları biz bile bi haberiz, durum acı ve çok vahim . tespitimde yanılmış olmayı çok arzu ederdim ancak etrafımıza şöyle bir göz gezdirdiğimizde gördüğümüz korkunç manzaralar maalesef beni doğruluyor...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat