Siyasette hiçbir hediye karşılıksız değildir, özellikle de gönderen Trump ise. ABD Başkanı'nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için sarf ettiği "savaş kahramanı" övgüsü ve "Nasıl olur da hiçbir neden olmaksızın tüm gün mahkeme salonunda oturmaya zorlanabilir?" çıkışı, basit bir dostluk gösterisinden çok daha fazlası. 

Bu, Gazze'deki kanlı savaşın kaderini belirleyecek, Netanyahu'nun siyasi geleceğini ise rehin alacak bir hamlenin ilk perdesiydi.

Netanyahu, aylardır iki cephede savaşıyor. Biri, on binlerce Filistinlinin hayatına mal olan ve İsrail'i uluslararası alanda yalnızlaştıran Gazze cephesi. Diğeri ise 2020'den beri bir gülle gibi ayağına bağlı olan, Kudüs'teki mahkeme salonlarında devam eden yolsuzluk davaları. Netanyahu için Gazze'deki "mutlak zafer" söylemi, siyasi ikbalini ve koalisyonunu ayakta tutmanın tek yolu. Ancak bu savaş, onun kişisel özgürlüğünü tehdit eden davaların gölgesinde ilerliyor.

İşte tam bu noktada Trump, bir iş insanı içgüdüsüyle denklemin diğer tarafını görüyor. Netanyahu’nun en zayıf noktası, yani yolsuzluk davaları, Gazze’de bir ateşkesi dayatmak için mükemmel bir koz. İsrailli muhalif siyasetçi Yair Golan'ın iddiası bu yüzden tesadüf değil.. Golan, "Netanyahu, ateşkes ve esir takası anlaşmasına varmak için hakkındaki yolsuzluk davasının iptalini şart koşuyor." demişti.

NETANYAHU KENDİNİ KURTARMANIN PEŞİNDE

Bu iddia, son günlerde yaşanan baş döndürücü diplomatik ve hukuki trafiği anlamlandırmamızı sağlıyor. Bir yanda Mısır ve Katar, ABD ile birlikte "60 günlük ateşkes" için mekik dokuyor. Diğer yanda İsrail basını, Trump ile Netanyahu'nun "2 hafta içinde ateşkes" konusunda anlaştığını yazıyor. Peki bu anlaşma nasıl sağlanacak?
Cevap, bu hafta Kudüs Bölge Mahkemesi'nde yaşanan gizli duruşmada saklı. Netanyahu, davasının ertelenmesi için talepte bulunuyor. Hakimler bu talebi iki kez reddediyor. Sonra ne oluyor? Netanyahu, Mossad Direktörü David Barnea ve Askeri İstihbarat Başkanı Shlomi Binder ile birlikte, planlanmamış bir duruşmada hakimlerin karşısına çıkıyor. İstihbarat şefleri, hakimlere "stratejik istihbarat incelemesi" sunuyor ve daha önce iki kez reddedilen erteleme talebi, bu sunumun ardından kısmen kabul ediliyor.

Mahkemeyi bir anda ikna eden bu "stratejik" bilgi neydi? Büyük ihtimalle, ateşkes müzakerelerinin ne kadar hassas bir noktada olduğu ve bu süreçte başbakanın tam konsantrasyonunun ulusal güvenlik meselesi olarak sunulmasıydı. Yani Netanyahu, Gazze savaşını ve ateşkes pazarlıklarını, kişisel davasını erteletmek için bir kalkan olarak kullandı.

ZORUNLU ANLAŞMA KAPIDA MI?

Yaşananlar tam anlamıyla Trump'ın stiline uygun. Kendisine daha önce yapılanları cadı avı olarak niteleyen Trump, Netanyahu'nun durumunu da aynı kefeye koyarak bir kader ortaklığı oluşturuyor. "Buna izin vermeyeceğiz," derken aslında şunu söylüyor: "Ben senin arkandayım ve bu hukuki baskıyı üzerinden alabilirim. Ama bunun bir bedeli var." Bu bedel, Trump'ın seçim öncesi vaat ettiği büyük bir diplomatik zaferi barındırıyor: Gazze'de savaşı bitiren lider olmak.

Netanyahu köşeye sıkışmış durumda. Bir yanda, savaşın devamını isteyen aşırı sağcı koalisyon ortakları var. Diğer yanda, hem uluslararası baskı hem de Trump'ın sunduğu davalarını bitirme vaadiyle gelen ateşkes baskısı. 

İsrail Başsavcısı'nın savaş bitene kadar yargılamanın ertelenmesini kabul etmeyeceğini açıklaması, Netanyahu'nun seçeneklerini daraltıyor. 

Davalardan kurtulmanın tek yolu, belki de savaşı bitirecek o anlaşmayı imzalamak olacak.

Bartu Eken / Haber7