Gümüşlü Kümbet'in mesajı

  • GİRİŞ06.07.2025 09:05
  • GÜNCELLEME06.07.2025 09:05

İşgal ve isyanların memleketi sarstığı 1920 yazının ortalarıydı. Milli kuvvetlerin mühim bir kısmı isyan bölgelerine kaydırılmış, Batı Cephesinde gedikler açılmıştı.  

Bu boşluğu fırsat gören Yunan ordusu, 12 Haziran günü üç koldan umumi taarruza geçti. İngilizler de Mudanya ve Bandırma’ya çıkartma yaparak destek oldular. Akhisar, Salihli ve Soma’nın ardından kuzeyde Balıkesir, Kırmasti ve Karacabey düştü.

Cephe hattının çökmesiyle ricat eden asker Bursa’ya çekildi. Ordu Komutanı ve Vali, eldeki kuvvetlerin yetersiz olduğunu düşünerek savunma yapmadılar. Birlikleri Eskişehir’e gönderip sessizce şehri terk ettiler.

Bursa, fethinden yaklaşık altı asır sonra işgal edildi. Takvimler 8 Temmuz Perşembe’yi, vakit öğleden sonra 15.00 sularını gösteriyordu.

Tütün tüccarı Petro Avramidis’in başında olduğu üç kişilik gayrimüslim eşraf, Yunan Komutanını karşıladı. Birlikte belediye binasının önüne geldiler. Binanın balkonundan beyaz bayrak sallandırılmıştı.  Yunan Kumandan atından indi. Mermer basamaklardan yukarı çıktı. Direğe asılı Türk bayrağını indirilip yerine Yunan bayrağı çekti.

Binayı gören evlerin perdelerine gizlenmiş kadınlar sessizce gözyaşı döktüler.

..............

Bursa’nın işgali memlekette derin bir teessür uyandırdı.

En çok da Büyük Millet Meclisinde...

Haberin duyulmasıyla birlikte Meclis toplantısına yirmi dakika ara verildi. Başkanlık kürsüsü siyah bir örtü ile kapatıldı. Bu örtü, zafer kazanılıp Bursa’nın geri alınmasına kadar kaldırılmayacak, bir matem ve utanç göstergesi olarak orada kalacaktı. Ardından hararetli tartışmalar oldu. Soru önergeleri, gizli oturum teklifleri, iddialar, ithamlar birbirini izledi. Garp Cephesi Komutanını, Milli Müdafaa Vekilini ve Erkan-ı Harbiye riyasetini eleştiren konuşmalar yapıldı. Bursa’yı savunmasız bir şekilde terk eden ordu kumandanı ile valinin Divan-ı Harbe verilerek cezalandırılmaları istendi.

Bursa’nın işgali, cephelerin kurulup Meclis’in açılmasıyla canlanan direniş umutlarına da darbe vurmuştu.

Antalya mebusu Hamdullah Suphi’nin dediği gibi, “Zavallı halkımızın bin mahrumiyet, bin eza ile oluşturduğu muazzam ve heybetli kanaat, bu hezimet neticesinde zir ü zeber olmuş, Anadolu müdafaası denilen şeyin cihan nazarında bir göz korkuluğu olduğuna dair kanaat uyandırmıştı.”

Benzer tartışmalar ülkenin her tarafına yayıldı. Gazetelerde elem ve endişe yüklü yazılar yayınlandı. Ümitsizliği en büyük düşman olarak gören milli şairimiz Mehmet Akif bile derin bir yese kapılmış, o günlerde yazdığı “Bülbül” isimli şiirinde Bursa’nın işgalini Osmanlının batışı olarak görmüştü. 

Mütarekeyle birlikte gelen işgal haberleri hep üzüntüyle karşılanmıştı ama bu defaki çok daha ağırdı. Bursa sıradan bir şehir değildi. Bursa demek, Osmanlı demekti. Kuruluşun ilk çekirdeği burada atılmış, beylikten devlete uzanan büyük yürüyüş buradan başlamıştı. O günlerin ruhuydu. Altı padişahın, onlarca şehzadenin, âlimin, ilim-irfan ehlinin mezarı oradaydı. Türk-İslam kültürünün nadide eserleriyle bezenmiş, Yeşil Türbesi, Muradiye’si, çinileri, kemerleri, camileri, hanları ve medreseleriyle medeniyetimizin numunesi olmuştu. 

Bursa, işgalin bütün acılarını yaşadı. Şehrin münevverleri, fikir ve kanaat önderleri birer-ikişer yakalanıp zindanlara atıldı. Evler yağmalandı, silahlar toplandı, tarım alanları talan edildi. Dut ağaçları yakılarak ipek üretimine darbe vuruldu.  Şehre giriş çıkışlar kapatıldı. Rum ve Ermeni çeteler kenar mahalle ve köylere baskınlar yaparak halka zulmetti. Bine yakın şehit verildi.

Bu esnada yaşanan iki hadisenin tesiri çok daha derin oldu.  Bunlardan biri Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun’a ait mezarın tahrip edilmesiydi. Asıl adı Holifera olan Nilüfer Hatun, Yarhisar Tekfurunun kızıydı. Osman Gazi döneminde Müslüman olup Orhan Gazi ile evlenmişti. Trakya Fatihi Süleyman Paşa ile Murat Hüdavendigar’ın anneleriydi. Yunanlılar, altı asırlık maziye rağmen onu unutmamış, buldukları ilk fırsatta da kendilerince cezalandırmışlardı. 

İkinci hadise, Osman Gazi’nin türbesinde sergilenen küstahlıktı.Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos’un 25 yaşındaki oğlu Yüzbaşı Sofokles, yanına aldığı bir manga asker ve bir fotoğrafçı ile birlikte Osman Gazi’nin türbesine girmiş, sandukaya sırtını verip kolunu parmaklıklara dayayarak zafer pozu vermiş, rövanş hissinin dayanılmaz cazibesiyle Atina’ya göndermişti.

Fotoğrafın Türk ve Yunan gazetelerinde neşredilmesi büyük yankı yaptı. Rivayete göre, Karadeniz sahillerinde kurulması planlanan Rum Pontus Devletinin başına geleceği söylenen Sofokles, fotoğrafı çektirmeden önce, sandukayı tekmelemiş, kılıcını çekip “Hey koca Türk! Kurduğun devleti yıktık, sahibine iade ettik. Kalkıp karşıma geç ki, seninle vuruşup tekrar öldüreyim!” diye bağırmıştı.

Rivayet kısa zamanda yayıldı. Askerî birliklerden, cephe gerisine kadar bütün ülkede duyuldu. İşgale karşı nefretin ve galeyanın önemli sembollerinden biri oldu. 

Gazeteci Ruşen Eşref, Hakimiyet-i Milliye gazetesinde şöyle yazdı:

“Bursa, bizden maddeten uzaklaşan Mekke’nin, Medine’nin içimizde kalan son timsaliydi. Bugün, Peygamber’in merkadi ile birlikte Türk milletinin merkadleri de ağyar eline düştü. 

Osman Gazi İznik’te medrese kurdurdu idi. Ziyafetinde millete yemeği kendi elleriyle dağıttı. Sofraların mumunu kendi yaktı. Venizelos’un veledi ise hakaret edip sandukasına dayanarak resim çektirdi. Bu acı hatırayı bu millet unutacak mı?”
..............
Ne işgalin acısı unutuldu ne sergilenen hoyratlık...

Bursa, iki yıl, üç ay, üç gün süren işgalin ardından 11 Eylül 1922 sabahında kurtarıldı. Belediye binası önündeki direğe yeniden Türk bayrağı çekildi. Meclis kürsüsüne asılan siyah örtü kaldırıldı. Şehre giren birliklerimiz Tophane yokuşunu tırmanıp Osman Gazinin türbesine koştular.

Türbedeki saygısızlığın bedelini “Küçük Asya” felaketiyle ödeyen Sofokles Venizelos, soluğu Atina’da aldı. Askerliği bırakıp siyasete girdi. Yıllar sonra ülkemizi ziyaret etti. Bu esnada ne hissetti bilmiyoruz ama aldığı ders tarihe miras kaldı. 

Zekeriya Yıldız / Haber7

Yorumlar41

  • Misafir 6 saat önce Şikayet Et
    Ne farkeder şimdi içeride torunları aynısını yapıyor.isimleride musluman turk ismi
    Cevapla
  • Bekir 6 saat önce Şikayet Et
    500 yıl seni valiyle yönetmiş adama yaptığı harekete bak eziğin. Onu da İngiliz yatağına girip yapmış havalara bak. Ayina, mora Türk toprağıdır demek lazım onlar İstanbul bizim diyorlarsa
    Cevapla
  • Yanlız Kurt 6 saat önce Şikayet Et
    Allah bir daha o kötü günleri bizlere göstermesin
    Cevapla
  • M.hazır 7 saat önce Şikayet Et
    Kimi ziyaret etti ülkede!!
    Cevapla
  • Misafir 7 saat önce Şikayet Et
    Sofeklos un Osman beyin sandukasında Çektirdiği resmin aynısını İşgalden sonra Mustafa Kemal Atatürk yanındakiler ile birlikte çektirip gazetelerde yayınlamıştır. Osman bey torunların burada dimdik ayakta dediğide rivayet edilir.Keşke bunlarıda yazsaydınız
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat