Akran teröründe sorumlu kim?

  • GİRİŞ25.07.2025 09:21
  • GÜNCELLEME25.07.2025 09:21

Son aylarda ülkemiz medyasında yer alan akran şiddeti haberleri artık “zorbalık” tanımını aşmış durumda. Bu vakalar, nasıl bir güvenlik sorunuyla veya tehditle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde gösteriyor. Yaşananlar basit şakalaşmalar ya da çocukluk hataları değil; sürekliliği olan, bilinçli, organize ve sonuçları ağır eylemler olarak karşımıza çıkıyor.

Bir takım kışkırtıcı hareketlerin, alay, tehdit, dışlama veya grup halinde linç girişimlerinin yerini, ölüm tehditleri, bazıları ölümle sonuçlanan kesici-delici aletli saldırılar, boğma, darp vb. almaya başladı. 2024 yılında 2023’e oranla vakaların % 52 artış gösterdiğine, sorunun maalesef okul öncesinden liseye hatta üniversiteye kadar yayılmış durumda olduğuna, 2024 yılının 11 ayında 185 bin 899 çocuğun, akran zorbalığı nedeniyle psikolojik danışmanlık hizmeti aldığına ilişkin korkutucu haberler var. Okullarımız git gide daha fazla çeteleşmeye, silah veya bıçak taşıyan sözüm ona güç arayışındaki alfa özentisi tiplere sahne oluyor. Yakın gelecekte bizi ne bekliyor, bilmiyoruz!

“Akran zorbalığı” kavramı, bu gerçekleri hafifleterek görünmez kılıyor. Sorumluluk bilincini zayıflatıyor. Toplum olarak bu konuda açıkça taraf almayı; anne-baba, öğretmen ve yöneticiler olarak harekete geçmeyi alarm düzeyinin gerisine, daha basit bir aşamaya indirgiyor. Okulların, sokakların, parkların ya da sosyal medyanın çocuklarımızın fiziksel ve psikolojik teröre maruz kaldığı yerler haline gelmemesi için soruna maksimum ciddiyetle yaklaşılmalı.

Eğitim faaliyetleri yetersiz. Çocuklar ne yapacağını, yani bu tür bir şiddetle karşılaştıklarında nasıl aksiyon alacaklarını bilmiyor. Veliler çocuklardan gelen sinyalleri alamıyor, dolayısıyla harekete geçemiyorlar. Okul yöneticileri ve öğretmenler yer yer sorunu ciddiyetle ele almayı okul düzenine kurban edebiliyor. Sarsılan öğretmen otoritesi, yapanın yanına kâr kalıyor, olan kurbanlara oluyor algısı, her gün yeni bir bela ile uğraşmak zorunda kalan rehber öğretmenlerin hem sayıca hem de belli bir süre sonra formasyon bakımından yetersiz kalması! Hangi birini sayalım?

Akran terörü vakalarında fail olan çocukların davranışları genellikle evdeki durum her neyse onun yansımasının bir ürünü. Sadece çocuklar değil, ebeveynler de bu şiddet zincirinin bir halkası olarak görülmeli. Bazı aileler, çocuklarının davranışlarını savunmakla kalmıyor, okul yönetimine karşı cephe alıyor. Ebeveynlerin “Benim çocuğum yapmaz” diyerek sorumluluktan kaçmaları, “benim çocuğuma karışamazsınız” şeklinde kabadayı bir tutum sergilemeleri ya da “çocuk çocukla şakalaşır” diyerek olayı hafife almaları bu terörü kartopu gibi büyütüyor.

Kısacası akran terörü, sadece çocukların değil, ebeveynlerinin de sorumluluğu. O nedenle bu konuda daha net bir duruş sergilenmeli ve ebeveynlerin bu tür olaylardaki hukuki sorumlulukları gözden geçirilmeli. Çocukları şiddete yönelten ya da şiddeti normalleştiren aileler için sosyal hizmet müdahalesi ve eğitim zorunlu hale getirilmeli, sorumluluktan kaçan ebeveynlere hukuki yaptırımlar uygulanmalı. Akran terörüyle mücadelede ebeveyn sorumluluğu etik bir mesele değil; hukuki bir zorunluluktur.

Okulların zamanında müdahale etmemesi veya edememesi, öğretmenlerin müdahalede çekimser kalması, aynı zamanda şiddetin “çocuklar arası oyun” olarak görülmesi de ayrı bir sorun. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Olan, bu yüzden okula gidemeyen hatta gidemediği için evde dijital bağımlı hale gelen, şiddetin getirdiği baskıyı kaldıramayıp ruhsal bunalıma giren veya intihar eden, karşı karşıya kaldığı şiddeti başkasına yansıtma yoluyla büyüten çocuklara oluyor.

Son aylarda basına yansıyanlar, bu meselenin artık münferit bir şiddet olarak ele alınamayacağını gösteriyor. Çözüm çabaları bu nedenle daha bütüncül ve kapsayıcı bir çerçeve içermeli.

- Sınıf içi gözlem‑mentor sisteminin kurulması,

- Okullarda düzenli “anonim” zorbalık tarama anketlerinin yapılması ve sonuçlarının öğrenci, veli ve öğretmenle paylaşılması,

- Şiddet olaylarının “vaka analizleri” gibi sınıf içi etkinliklerle sorgulanması,

- “Akran savunucuları”nın görevlendirilmesi,

- Şahitlerin desteklenerek sessizlik eğiliminin kırılmasının sağlanması,

- Şiddet derecelendirme sisteminin kurulması,

- Disiplin yönetmeliğinin tekrar gözden geçirilmesi,

- Sosyal medyada çocuklar arasında yayılan “dalgaya alma kültürü” ile korku kültürüne yönelik etkin mücadele hayat kurtarıcı olabilir.

Empati-Sempati eğitimleri de önemli tabi ama öncelik aynı zamanda öğretmenin elinden alınan saygınlığını geri kazandırmaya ve öğretmen otoritesini yeniden güçlendirmeye verilmeli.

Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7

Yorumlar16

  • Masal 7 saat önce Şikayet Et
    değerli hocam bir anne olarak bu konuya değinmiş olmanız beni çok mutlu etti.konunun yeterince üstüne gidilmiyor.çocuklarımızı gönül rahatlığıyla okula bile gönderemiyoruz artık.gündemi meşgul eden gereksiz konuları bir an önce sonlandırıp okullarda açılmadan somut adımlar atılmalı .
    Cevapla
  • Çiftyürek 15 saat önce Şikayet Et
    hapis cezası getirilmeli, ana babaya da hapis cezası verilmeli.
    Cevapla
  • Hüseyin Aydın 15 saat önce Şikayet Et
    Şöyle bir bakıyorum herkes iyi bir öğretmen arıyor öğretmenlerde iyi öğrenci arıyorlar hiç düşünmüyorlarki ben evladıma doğduğu günden okula başlama zamanına kadar iyi bir veli oldummu harama helale dikkat ettim mi ilk öğretmen Efendimiz Hz muhammed s a v sünneti üzere yaşadım mı çocuk söylenen ziyade gördüğü yapar kısacası biz kendimizi düzeltmeliyiz ki ÇOCUKLARIMIZ düzgün olsun.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • 1111 16 saat önce Şikayet Et
    Öğretmenin elinde hiç bir yaptırım gücü yok. Çocuğu yanlış yaptığında bile uyarmak suç oldu. Çocuk ve veli her zaman haklı hale geldi.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Vatandaş 17 saat önce Şikayet Et
    Kesinlikle katılıyorum. Çok net bir yazı inşallah Devletimin sorumluluk makamlarındakiler de okumuştur. Çocuğunuz bir maddi borca girse ana baba olarak ödemek zorundasınız ama işlediği suçlarda hiçbir sorumluluk yok. Çocuk ta zaten çocuktur diye serbest. Mağdurun hakkını kim savunacak. Bu eğitime musallat olmuş bir güvenlik problemidir. Hiç küçümsenecek bir yanı da yok.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat