Türkiye yangın konusunda yetersiz mi?
- GİRİŞ29.07.2025 09:22
- GÜNCELLEME29.07.2025 09:22
Türkiye, 2025 itibarıyla 27 yangın söndürme uçağı, 105 helikopter, 14 İHA, 6 bine yakın kara aracı ve 25 bini aşkın personelle yangınla mücadelede Avrupa’nın en hazırlıklı ülkelerinden biri olmasına rağmen ülkede ‘her yangın çıktığında adeta sevinen’ ve hep aynı ezber cümleleri dile getirenler var.
Bugün ‘yangın sevicilerin’ ortaya attığı iddiaların ‘aslına’ bakacağız…
Öncelikle şunu belirtmem lazım; yangın çıktıktan sonra sosyal medya platformlarında ivedilikle yayınlanan birçok paylaşım içeriğinin önceden hazırlandığını düşünüyorum.
Adeta kara propaganda stratejisi önceden hazırlanmış bu paylaşımların benzerini 2021 yılında da görmüştük.
Mesela bunlardan biri ‘Bursa’ya acil hava desteği’ yazılı görselin paylaşımı. Bu görsel, yangının başlamasından birkaç saat sonra yaklaşık bir milyon hesap tarafından paylaşıldı.
Birçok insan da iyi niyetle yardım etme güdüsü nedeniyle sorgulamadan ‘o paylaşımı’ gerçekleştirdi.
Ya da soruyu şöyle soralım…
O paylaşımlar yapılmadığında devlet, Bursa’daki yangını fark edemiyor ve eylem planını hazırlayamıyor mu?
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü ekiplerinin geliştirilen yapay zekâ destekli sistemler aracılığıyla yangını 2 dakikada tespit ederek, ilk müdahalesini 11 dakikada gerçekleştirdiğini biliyor muydunuz?
Ayrıca 776 gözetleme kulesiyle birlikte güçlü bir müdahale kapasitesi oluşturulmuş durumda...
Yani yangınlara müdahalede yetersizlik iddiası doğru bir iddia değil…
2002 yılında ilk müdahale süresinin 40 dakika olduğunu da ifade etmiş olalım…
“Efendim Avrupa’da yangınlar çok hızlı söndürülüyor” diyenler de var…
Öncelikle bu kıyaslamaları yangının coğrafi, meteorolojik ve operasyonel koşullarını dikkate alarak yapmak gerekiyor ancak ‘Avrupa’da da birçok yangın eğer yüksek sıcaklık, düşük nem ve şiddetli rüzgâr gibi etkenler söz konusu olduğunda kısa sürede söndürülemiyor.
Mesela bu ay içerisinde Fransa’da Pireneler’deki yangın üç gün boyunca kontrol altına alınamadı ve yangında bin 200 hektar orman alanı zarar gördü.
Yine geçtiğimiz günlerde İspanya’nın Katalonya bölgesinde 20 bin hektar alan yangından etkilenmiş, yangın birkaç gün boyunca devam etmişti.
Haziran ayında Yunanistan Chios’ta aynı anda başlayan 5 ayrı yangın 3 gün süresince kontrol altına alınamamıştı.
İskoçya Dava’da haziran ayındaki yangınlar 2 gün boyunca sürmüş ve bazı yollar ulaşıma kapatılmıştı.
Bu örnekler gösteriyor ki; yangının süresi yalnızca müdahale kabiliyeti ile ilgili değil, rüzgâr hızı, nem oranı, bölgenin eğimi gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebiliyor.
Türkiye, benzer şartlardaki birçok yangına bu ülkelerden çok daha kısa sürede müdahale ederek, kontrol altına alabilme kabiliyetine sahip bir ülke…
“Orman işçilerinin kişisel donanımları yok. Azerbaycan’dan gelenlerin kıyafetleri daha donanımlı” diyerek dezenformasyonlara imza atanlar da var.
Orman yangınları ile mücadelede gerekli olan koruyucu donanımlar her yıl düzenli olarak Orman Genel Müdürlüğü’nce temin edilerek personellere teslim edilmiş.
Bakanlık yetkililerine sordum…
Sadece bu yıl yangın sezonu öncesi 26 bin 127 takım yanmaya dayanıklı elbise ve 30 bin 919 çift bot satın alınarak personele dağıtımı gerçekleştirilmiş.
Ayrıca Orman Genel Müdürlüğü’ne ait arazöz ve iş makinalarında yanmaya dayanıklı koruyucu ekipmanların her zaman kullanıma hazır halde bulundurulduğu belirtildi.
“Gece görüşlü uçaklarımız olsaydı. Gece müdahale yapılabilirdi” de her yangında duyduğumuz ‘klişe’ cümleler arasında yer alıyor.
Geceleri gündüz yapıldığı sayıda ve rahatlıkta müdahale yapabilen ülke var mı?
Yok.
Gece çıkan veya gece devam eden yangına havadan müdahale çok büyük riskler ve kısıtlı teknik imkânlar barındırıyor.
Yetkililerle yaptığım görüşme sırasında yangınla mücadele için gece yapılacak söndürme amaçlı uçuşlarda ise net bir rota ve yükseklik olmadığını öğrendim.
Arazi, eğim, yükseltiler, ağaçlar, teller ve direkler, hava koşulları gibi birçok değişken uçuş yapma olanağını olumsuz etkiliyor.
Yani yangınla mücadele eden pilotlar, gündüz olduğu gibi gece saatlerinde aynı şekilde uçamazlar.
Çünkü gece uçuşları, pilotların gece görüş gözlüğü kullanarak gerçekleştirdiği özel koşullar gerektirir.
Ancak şehir ışıkları, araç farları ve özellikle yüksek enerji yayan orman yangını alevleri, gece görüş gözlüklerinde aşırı parlama ve yansımalara neden olur.
Bu durum, pilotların görüşünü ciddi şekilde zorlaştırır.
Bu nedenle gece uçuşlarında görüş seviyesi, yüksek ışık kaynakları, yangında oluşan alevlerin ışığı nedeniyle son derece düşük olarak gerçekleşiyor.
Uzmanlar, gece uçuşuyla yapılan müdahalelerin yangını söndürmeye olan etkisinin de oldukça düşük olduğunu söylüyor.
Buna neden olarak da; yangına havadan müdahale uçuşları sahada durmaksızın çalışan, yangını söndürmede asli unsur olan kara ekiplerine destek amaçlı yapıldığı belirtiliyor.
Gece uçuşları genelde askeri uçuşlar, yolcu taşıma ve nakliye amaçlı yapılan uçuşlardır.
Bu uçuşlar da sadece belirli rotalarda ve yüksekliklerde yapılır.
Can güvenliği de dikkate alınarak gece uçuşuyla yangınlara müdahale yöntemi tercih edilen bir yöntem değildir.
Ülkemizin de beş adet gece görüş kabiliyetine sahip helikopteri bulunuyor.
Bunlar da risklerinden dolayı ancak çok kritik durumlarda kullanılıyor.
YANAN AĞAÇLARIN YERİNE YENİLERİ DİKİLMİYOR MU?
Anayasa ve 6831 sayılı Orman Kanunu gereği yanan orman alanlarının başka bir amaçla kullanılması zaten yasak.
Yasa gereği yanan alanların tamamı yeniden ormanlaştırılmak zorundadır.
Türkiye rakamlara bakıldığında zaten bu alanda somut adımlar atmış durumda…
2021’deki Muğla’da çıkan yangınlardan etkilenen 50 bin 440 hektarlık alanın 12 bin 423 hektarı arazinin taşlık kayalık olması veya örtü yangını geçirmesi nedeniyle işlem dışı kalmış geri kalan 38 bin 17 hektar sahada çalışma yapılmış ve 2 milyon 700 bin fidan dikilmiş…
Doğal tohumlama çalışmalarıyla birlikte bu sayı 10 milyonu aşmış durumda...
Yine 2021 yılında Antalya Manavgat’taki yangın sonrası bölgede 5 milyon 300 bin fidan dikildi.
Orada da doğal tohumlama çalışmalarıyla birlikte bu sayı 15 milyonu aşmış...
2023’te Çanakkale’de, 2020’de Hatay’da, 2019’da İzmir Karabağlar’da, 2022’de Balıkesir Edremit’te çıkan yangınlar sonrasında da aynı uygulamaya imza atıldı.
Ayrıca Bakanlık, her yıl 500 milyon fidan ve tohumu toprakla buluşturuyor.
23 yılda 7 milyar 500 milyon adet fidan ve tohum toprakla buluşturulmuş.
Bu konudaki son bilgi; Türkiye en çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa’da birinci dünyada ise dördüncü sıradadır.
“Yani yanan ağaçların yerine yenileri dikilmiyor” ifadesi de koca bir yalan…
YANGINLAR KASITLI MI ÇIKARILIYOR?
Bazı sosyal medya paylaşımlarında, orman yangınlarının rant ya da terör amacıyla organize şekilde çıkarıldığı iddia ediliyor.
Kasıt şüphesi bulunan durumlarda ise Cumhuriyet savcılıkları derhal soruşturma başlatıyor.
Bursa’da çıkan yangınların şehrin güneyinde ve kuzeyinde eş zamanlı başladığı uydu görüntüleri ile tespit edildi.
Bursa’daki yetkililerden aldığım bilgiye göre Bursa Emniyet Müdürlüğü gerekli çalışmaları yapıyor.
Harmancık’taki yangını çıkardığı değerlendirilen ve ifadesinde 'ömür boyu hapse girmek için bu suçu işlediğini' belirten kişinin, Hava Kuvvetleri'nden ihraç edilen FETÖ üyesi eski astsubay Ufuk Aytekin olduğu anlaşıldı.
Afyonkarahisar plakalı bir araçla olay yerine giderek benzin bidonlarıyla ormanı kasıtlı olarak tutuşturan bu şeref yoksunu FETÖ'cünün yurt dışı bağlantıları araştırılıyor.
Ufuk Aytekin’in ayrıca İyi Parti’nin Bursa Harmancık Gençlik Kolları Başkanı olduğu iddia edildi.
Sonrasında İyi Parti Bursa İl Başkanlığı bu iddiayı yalanadı…
Telefonunu da alevler arasına atarak kendisiyle irtibat kuran kişileri saklamayı amaçladığı değerlendiriliyor.
FETÖ ve arkasındaki güçler ellerine geçen her fırsatı değerlendirmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz hafta Hakmar ve Tatbak şirketlerine yönelik yürütülen soruşturma kapsamında FETÖ tehlikesinin halen devam ettiğini yazmıştık.
Bu yangınlarda da doğal yollarla çıkma ihtimalinin yanı sıra FETÖ’nün, daha doğrusu arkasında onu besleyen yapıların olma ihtimali de bulunuyor.
Çok dikkatli olmak gerek…
102 yıla yaklaşan cumhuriyet tarihinin en geniş hava ve kara gücü oluşturulmasına rağmen ülkeyi aciz gösterme çabasına girenler yangına bir kova su taşımıyor ancak Türkiye düşmanlarının değirmenlerine su taşıyor.
Şu anda 27 uçak, 105 helikopter ile bu alanda dünyanın önde gelen hava filolarından birine sahip bir ülkeyiz.
2002’de 73 ton olan su atma kapasitesi, 2025’te 438 tona yükselmiş durumda…
Dünya’da orman yangınlarıyla mücadelede insansız hava aracı kullanan iki ülkeden birisi Türkiye’dir.
Ülkemiz, dünyada sadece beş ülkede bulunan yangın yönetim aracı OTAĞ’a sahip...
Kara filosuna bakıldığında da son yıllarda envantere giren araçlarla birlikte güçlü bir filo kuruldu.
Bin 786 arazöz, 2 bin 742 ilk müdahale aracı, 831 iş makinesi halihazırda hizmette bulunuyor.
2002 yılında kara aracı sayısı 937 iken, bugün beş kattan fazla artışla 5 bin 359’a yükseltilmiş.
2025 yılında emekli olan 3690 personelin yerine 8500 yeni personel alımı yapılmış.
Orman yangınlarıyla mücadelede araç ve ekipman alımı tasarruf tedbirlerine de gidilmemiş.
Zaten bu işin tasarrufu olmaz.
Bu yıl yalnızca Türkiye’de değil, dünya genelinde orman yangınlarının yaygın ve yıkıcı şekilde etkili olduğu bir yıl oldu.
Birileri sürekli ülkesini karalamak için çaba sarf etse de Türkiye, hem teknolojik altyapısıyla hem de kurumsal yetkinliğiyle yeşil vatanımızı korumak için bilimsel temelli bir yaklaşımla canla başla çalışıyor.
Ferhat Murat / Haber7
Yorumlar35