Ahlak ve hukukta modernleşme

  • GİRİŞ02.08.2025 09:14
  • GÜNCELLEME03.08.2025 09:39

Hukuk, toplum hayatı bakımından önem arz eden olayları ve oluşumları, toplumsal değerler ve felsefi kabuller çerçevesinde düzenlemektedir. Hukuk, bu düzenleme işini, olması gerekene ilişkin toplumsal değer yargılarından bağımsız olarak yapamaz. Dünya görüşü, varlık tasavvuru ve düzen fikri vardır, hukukun temelinde. 

Sosyal hayat, düzen kuralları tarafından; din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları (örf-adet) ve hukuk kuralları tarafından şekillendirilmektedir. Birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri çerçeveleyen, biçim ve ruh veren, derinlik kazandıran ve etkileşime yol açan düzen kuralları felsefi düşüncenin ana konularından biridir. 

TOPLUMSAL GERÇEKLİK VE HUKUK

Biliniyor ki olması "gereken"e ilişkin değer yargıları, toplumsal değerler ve tercihler, her zaman "olan" ile veya "toplumsal gerçeklik" ile bire bir örtüşmez. Mevcut "durum" ile olması gerekeni gösteren "kural" arasında bir açıklık bulunur. 

Üstelik hukuk, gerekli görülen ya da ihtiyaç duyulan düzenlemeyi yaptıktan sonra da, olay ve oluşumların giderek artan hızını ve karmaşıklığını takip etmekte veya uyum sağlamakta zorlanır. Bunun sonucunda, hukuk ile toplumsal gerçeklik arasındaki mesafe daha da açılır. 

Bu hukuk ile toplumsal gerçeklik arasında mesafenin oluşması durumu tarih boyunca çok tartışılmıştır. Hukukun nispeten statik bir nitelik taşıyan yapısı, toplumsal yaşam alanındaki değişmeleri, dinamik gelişmeleri ve akışları izlemekte zorlanır. Bu alanda sürekli olarak ortaya çıkan oluşumları, tek başına hukuk yoluyla çerçevelemek pek mümkün olamaz. Böyle bir durumda, ahlaki değerlerin, ilkelerin ve kuralların devreye girmesine ihtiyaç duyulur. 

Ancak modernleşme sürecinin ortaya çıkardığı sonuçlar karşısında, ahlakın da hukukun da bu ihtiyaca tek başına yeterince cevap verebileceğini ileri sürmek zor görünmektedir. Hukuk tek başına sosyal düzeni kuramaz ve  yürütemez. Ahlak sistemi çökünce hukuk da zorlanır; toplum sadece cezalar ağırlaştırılarak ve cezaevlerini çoğaltarak düzene sokulamaz. Ahlak sisteminin iyi işleyişi, hukuk sistemini de verimli kılar; toplumdaki uyum ve bütünleşme dava dosyalarını azaltır. Ahlak ve hukuk arasındaki bu ters orantı modernleşme sürecinde bozulmuştur.

AHLAK VE HUKUKTA MODERNLEŞME 

Modernleşme sürecinde; daha önce bir arada bulunan siyaset, ekonomi, aile, din ve eğitim gibi temel toplumsal yaşam alanları birbirinden farklılaşmıştır; modern toplumda kamusal ve özel yaşam alanları birbirinden ayrılmıştır. 

Modernleşmenin dayattığı materyalizm, pozitivizm ve pragmatizm, düzen kurallarına müdahale etmiştir. 

Modern toplum, din karşısında bilime üstün bir değer vermektedir; peygamberlerin yerini bilim adamları almaya başlamıştır. Dinsel ağırlıklı geleneksel hukukun ve din adamlarının yerini, akıl yoluyla konmuş seküler hukuk kuralları ve modern hukukçular almıştır. Hukuk devleti, yasaların genelliği, tarafsızlığı ve kanun önünde eşitlik ilkeleri temelinde şekillendirilmiştir. 

Modern toplumda sosyal düzen kuralları bozulmaktadır; hukuk dışındaki toplumsal normlara ve değerlere verilen önem azalmakta, bu bağlamda hukuk, içinde bulunduğu sosyo-kültürel çerçeveden soyutlanarak veya sosyo-kültürel değer alanı gözden uzak tutularak, insanın akla ve sosyal bilime dayalı çabalarıyla ortaya konan kurallar bütünü olarak anlaşılmış ve bu nitelikteki hukuk yoluyla toplumsal yapının istenen bir şekilde biçimlendirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

Sosyal hayatın, egemen otorite, yani devleti yöneten iktidar tarafından yürürlüğe konan pozitif hukuk yoluyla giderek hukuksallaştırılması; daha doğrusu gücü yeten yetene bir dünyada hukukun seçkinlerin halkı terbiye ettiği kırbaca dönüşmesi; kişisel ilişkiler ve etkileşimler temelinde ortaya çıkan ahlaki değerlerin, normların ve duyarlıkların gelişmesini büyük ölçüde engellemeye başlamıştır.  

‘Kanun önünde eşitlik ilkesi’nin arkasına saklanan güçlünün haklılığına dayalı biçimci hukuk anlayışının öne çıkması, geleneksel bağları, görenekleri inançları, değerleri, bireysel duyguları ikinci plana atmıştır.

Modernleşmeyle birlikte toplumun neredeyse tüm etkinlik alanlarında; fabrika, okul, üniversite, hastane, kamu bürokrasisi gibi devasa örgütlerin ortaya çıkması ve bu örgütlerin insanların ne yapacaklarını ve bunları nasıl yapacaklarını belirler hale gelmesi, sosyal ilişkiler ve etkileşimler çerçevesinde gelişebilecek ahlaki sorumluluk bilincini olumsuz bir şekilde etkileyerek kayıtsızlık eğilimini artırmaktadır. Nemelazımcılık yaygınlaşmaktadır..

Moder toplumda işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı bürokratik örgütlenmenin artması ve bu tip örgütlenmenin beraberinde getirdiği kurallara ve standartlara büyük önem verilmesi, insanlar ve gruplar arasındaki sosyal mesafenin giderek artması, gayri şahsi' ve resmi' nitelikteki ilişkilerin öne çıkması, ahlaki kaygıların ve sorumlulukların gelişmesine uygun bir ortamın oluşmasını engellemektedir.

Modem sosyal hayatta sürekli ve istikrarlı bir dengeden ziyade; devamlı bir yeniden yapılanma, kendi kendini yenileme ve yeniden yaratma söz konusudur. 

Böylesine dinamik ve kararsız denge durumundaki bir yapıda, sadece nispeten statik karakterdeki hukuk yoluyla toplumsal düzenin sağlanabileceği düşünülemez. 

Sayısız ilişki ve etkileşimin yaşandığı, birçok olay ve oluşumun ortaya çıktığı, her an öngörülemeyecek yoğunlukta kararların alındığı ve eylemlerin yapıldığı toplumsal yaşamı, yalnızca bilinçli insan müdahalesiyle ortaya konan rasyonel hukuk kurallarıyla çerçeveleyebilmek pek mümkün gözükmemektedir.

Apaçık görülmektedir ki giderek karmaşıklaşan ve çeşitlenen sosyal hayat gerçekliği karşısında, modernitenin dayattığı homojenleştirme, hukuksallaştırma ve etikselleştirme projesi yetersiz kalmaktadır. 

Bu ahlak ve hukukta modernleşme durumu karşısında; insanları grupları örgütleri kurumlar ve toplumlar arasında etkileşimin ve iletişimin nasıl artırılabileceği ve bu bağlamda ahlaki değerlerin ve normların nasıl oluşturulabileceği hususu üzerinde düşünmek ve tartışmak gerekmektedir.

Mustafa Yürekli / Haber7

Yorumlar2

  • KGB 1 hafta önce Şikayet Et
    125.ci madde ,Hakaret suçu 2017 ,18 ,19 yılından sosyal medyada yazdığin bir kelimeni alıp 2024 yılında çıkarılan yasa ile 2025 yılında binlerce kisiye dava açıp yüklü paralar gasp ediliyor ,125.nolu yasa suistimal edilerek yasadışı insanların kendi rızası dışında uydurma tutanaklar ile özellikle Akp ve Mhp seçmenine tuzak kuruluyor ,Bu işi organize eden Savci ,Avukat ve polisler var.
    Cevapla
  • Sivaslı 1 hafta önce Şikayet Et
    Ali imran suresi 149 ayet ey iman edenler kafirlere itaat ederseniz sizi tersine çevirirler öyle bir değişikliğe uğrarsınız ki tam bir kayıp hüsran içinde kalırsınız bu değişiklik yüz yıl önce oldu islam hukuku ile idare edilen ımparatorluğu yıktık yerine hıristiyan ülkelerden devsirilen kanunlarla idare edilen huku ile idare edilen turkiye yi kurduk
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat