Orta sınıf hoşnutsuzluğu
- GİRİŞ10.08.2025 09:05
- GÜNCELLEME11.08.2025 10:13
AK Parti’yi bunca yıl iktidarda tutan etkenlerin en başında, Türkiye’deki emekçi sınıfların refahındaki ve toplumsal temsilindeki yükseliş yer alır.
2004 - 2013 arasındaki on yıllık dönem Türkiye’de orta sınıfın büyüdüğü, alt sınıftan orta sınıfa geçişin arttığı, emekçilerin rölatif refahının yükseldiği ve yaşam kalitesinin arttığı bir dönem olarak görülebilir.
2013’ten sonra Türkiye çeşitli siyasi ve ekonomik operasyonlarının hedefi haline geldi. Bunun sebepleri bambaşka bir tartışmanın konusu. Özetle şunu diyebiliriz: Küresel sistemi elinde tutan emperyalistler, çeşitli vesayet organlarından kurtulmaya ve bağımsızlaşmaya kalkan her ulusa türlü çeşitli faturalar kesmişlerdir. Türkiye’ye yönelik operasyonlar da esasen bu faturalardır.
Bu operasyonların bir bölümü boşa çıkarıldı, bir bölümü nötralize edildi… Ancak, önemli bir bölüm de ekonomi ve toplumsal yaşam üzerinde yıkıcı etkiler yaptı.
Dünyadaki başka ülkeler pandemi problemi ile baş etmeye çalışırken Türkiye, pandemiden çok daha ağır iki ek sorunla daha uğraşmak zorundaydı. Biri son yüzyılın en büyük deprem felaketi, diğeri ise sözünü ettiğim sonu gelmez ekonomik operasyonlardır.
Devletin gücünün önemli bir bölümünü deprem bölgesine ayırdığı bir ortamda ekonomik operasyonlar daha da etkili hale geldi. Türkiye, enflasyonun hızla yükseldiği, geçim sıkıntısının başat problem olduğu bir ülke haline geldi.
Sonuçta bugün özellikle büyük kentlerde yaşayan ve daha ziyade beyaz yakalı çalışan olarak niteleyebileceğimiz geniş toplumsal kesimlerin hoşnutsuzluğu ile karşı karşıyayız. Geçmişte Ak Parti programları ile büyütülen bu sosyal sınıf, bugün ekonomik ilişkiler içindeki yerinden şikayet ediyor. Üstüne, mevcut sorunları çözmek üzere devreye alınan yeni ekonomi programı” bu beyaz yakalıları mutlu edemediği gibi bir de mavi yakalıları ve emeklileri de mutsuzlar kervanına dahil ediyor.
Gerçekçi olmak zorundayız. Bugün plaza çalışanlarından atölyelerdeki emekçilere kadar çok geniş bir kesim özellikle ekonomik koşullar sebebiyle yaşamdan mutsuz olduğunu söylüyor.
Ancak mutsuzluğu tahlil ederken de objektif olmamız gerekiyor.
Bir, gerçekten maddi koşullara dayanan mutsuzluk ve hoşnutsuzluk var, bir de söyleme ve tatminsizliğe dayanan. Ahlaki anlamda biri diğerinden farklıdır. Ama ürettiği siyasi sonuçlar itibarıyla ikisi de aynıdır. Dolayısıyla her ikisi de aynı derecede ciddiye alınmalıdır
İkincisine yani algıya dayalı olan mutsuzluğa “fiktif mutsuzluk” diyelim…
Fiktif mutsuzluğun kaynağı şehirlerdeki üst orta sınıftır. Bunlar yaşam kalitelerindeki düşüşü gördüklerinde yahut dünyanın başka yerlerindeki benzerleri ile kendilerini kıyasladıklarında elde edemedikleri refahı bir mutsuzluk söylentisi olarak tüm topluma yayma gücüne sahiptirler.
Sonuçta maddi olarak büyük bir yoksunluk yaşamayan kesimler de bu söylentinin etkisi ile mutsuz olurlar. Çünkü daha kaliteli daha iyi bir yaşamı arzu etmek insanın tabi özelliklerinden biridir. Mutlak yoksulluk içinde olmayan insanların da isteme, talep etme ve mutsuz olma hakları vardır. Hele orta sınıfa arzularına, hedeflerine ulaşma deneyimini tattırmış olan bir iktidar için böylesi bir sorunla karşı karşıya kalmak pek de şaşırtıcı olmayacaktır..
Şimdi gelin Türkiye’deki orta sınıfın genel algısına bir göz atalım…
Dikkat edin Türkiye’deki emekçilerin veya emeklilerin veya yoksulların hayata dair algılarından veya maddi yoksulluklarından söz etmiyorum. Nispeten daha iyi durumda olan orta halli insanların hayata bakışını ele alıyorum. Çünkü biraz önce söylediğim gibi, onların hayata bakışı ve tatmin düzeyi toplumun genelini etkileyen bir ruh haline dönüşüyor.
Sıradan şehirli orta sınıfa mensup genç bir insan için Türkiye adeta bir hapishanedir. Bu sözcüğün çok ağır olduğunu biliyorum ama algı budur. Çünkü orta sınıfa mahsus basit eğlenceleri bile artık yapamamaktadır.
Eğlence ve lüks tüketim, ÖTV benzeri dolaylı vergilerle neredeyse imkansız geldi. Seyahat, içerideki fahiş fiyatlar ve vize sorunları sebebi ile benzer durumda. Gıda ve kira harcamalarındaki “adaletsiz” artışlar ise çok açık.
Bir de bunun üstüne şatafat içinde yaşayan zengin insanların minnacık vergileri ile caka satmalarını düşünün….
Hülasa, Türkiye’nin son yirmi yılında ortaya çıkan “yeni orta sınıf”, şimdi kendini var eden iktidar ile kapışma haline gelmiş durumda.
Muhalefet bu fırsatı ne kadar değerlendiriyor tartışılır. Ama Ak Parti’nin bir sonraki seçimde başarılı olması için hiç değilse bu macerayı yeniden -ve barış içinde- yazması gerekiyor.
Gaffar Yakınca / Haber7
Yorumlar24