Avukat Rezan Epözdemir, pazar sabahı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 4 farklı suçlama ile ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında Londra’ya gitmeden gözaltına alındı…

Avukat Rezan Epözdemir’in gözaltına alınma gerekçeleri arasında rüşvet suçlaması ile beraber “FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Yardım ve Siyasal ve Askeri Casusluk” suçlaması da yer alıyor.

Epözdemir’in ofisinde ve evinde yapılan aramalar sonucunda 200 bin dolar, yaklaşık 2 milyon 500 bin lira (1 milyon 560 bin TL ve 930 bin TL) değerinde senetler ve dijital dökümanlar ele geçirildi.

Senetlerde imzası bulunan isim ise çok enteresan…

Rüşvet suçlaması ile Yargıtay’da yargılaması devam eden Savcı Cengiz Çallı’nın senetlerde imzası bulunuyor.

Rüşveti aldığı iddia edilen Savcı Cengiz Çallı Yargıtay’da, rüşveti verdiği iddia edilen şahıs da yerel mahkemede yargılanırken, aracılık ettiği iddia edilen Rezan Epözdemir’in ismi nasıl olduysa whatsapp yazışmalarından ‘bir şekilde’ silinmiş.

Rezan’ın ‘ezan’ı gitmiş sadece ‘R’si kalmış…

İhbar üzerine soruşturma derinleştirilmiş ve Bakırköy Adliyesi ‘yetkisizlik’ nedeniyle soruşturmayı Çağlayan’a göndermiş…

HTS-BAZ kayıtları ve yazışmalarla çeşitli tespitler yapılmış durumda…

Benim asıl dikkat çekmek istediğim konu Epözdemir’in ilginç bağlantıları…

Galatasaray Adası olarak bilinen o dönemki ismi ile Su Ada’da 2014 yılında yapılan toplantı sonrası Amerika’nın Türkiye’ye yönelik operasyonel birçok hamlesi ile karşı karşıya kalmış olmamız…

Ayrıca Epözdemir, küresel yapının yayın organlarına da rahatlıkla demeç verebiliyor.

Epözdemir, 2019 yılında “Küresel emperyalist yapının yayın organlarından” biri olan Washington Post’a verdiği ya da ‘verebildiği’ demeçte ‘Türk Yargısı’nı şikâyet ediyor…

Haberin içeriği aynen şöyle;

“2011'de Avrupa Birliği'ne katılmaya çalışan Türkiye İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladı fakat yasayla ilgili muhafazakâr kesimin tepkisi var. Ayrıca AKP hükümetinin, 'İslami hükümetin kadının toplumdaki geleneksel rolünü pekiştirmek için yıllardır devam eden çabaları sebebiyle yasa zarar görüyor”

Hükümete yönelik iddiaları da oldukça garip. Özgür Özel’in 2013 yılında söylediği, “2023’te Türkiye’de kadınlar araba dahi kullanamaz hale gelecek” ifadelerine çok benziyor.

Bu yapının yayın organı ‘herhangi bir Türk avukata’ sayfalarını açar mıydı?

Bilemiyorum…

İlginç…

Kokladığım hava şu; Avukat Rezan Epözdemir ile ilgili soruşturma genişlediğinde, Türkiye ekonomisine ciddi darbe vuran Halkbank davasının Amerika’da ‘hangi çabalar’ ve organizasyonlarla açıldığı da karşımıza çıkabilir.

Ve bu organizasyon içerisinde duyabileceğimiz isimler de birçok kişiyi şok edebilir…

Epözdemir içeriden ya da dışarıdan iş birliği yaptıklarıyla beraber ‘yargı’ üzerinden Galatasaray’ın flaş ismi Osimhen transferine “2 milyon 500 bin Euro verebilirim” diyebilecek seviyeye geldiyse, insanların haklarının yenmesine vesile olduysa ve ‘adalet’e olan güvenin sarsılmasına neden olduysa, yargı süreci sonunda buna sebep olanların topyekûn bir biçimde ortaya çıkarılması ve kimsenin gözünün yaşına bakılmaması gerekir.

Bize düşen görev de bunun takipçisi olmak…

İSTANBUL, BİR KEZ DAHA GAZZE İÇİN UMUT IŞIĞI OLDU

Cumartesi akşamı on binlerce İstanbulluyla Beyazıt’tan Ayasofya Meydanı’na ellerimizde fenerlerle yürüdük…

Sosyal medya hesaplarımızdan da paylaştık…

Ciddi ölçekte bir grup, fiziken yanımızda olamasalar da gönüllerinin bizimle birlikte olduğunu ifade eden yorumlar yazdı…

Ancak bir güruh var ki; ağızlarındaki ishali klavyeye dökmüş gibi idi…

Aslında onlara söylenecek çok şey var ancak birkaç satır içerisinde kalarak portrelerini çizmeye çalışacak ve inanıyorum ki içinizdekileri dile getirmiş olacağım.

Ey klavye kahramanları,

Eleştiri oklarınızı rahat koltuklarınızdan fırlatırken, o insanlar vicdanlarının çağrısıyla sokaklara dökülüyor, Gazze'deki masumların feryadına ses, umutlarına ışık oluyor.

İsrail'in soykırım ve açlık politikalarına karşı barışçıl bir yürüyüşü eleştirmek mi kahramanlık?

Asıl utanç, zulme sessiz kalanlarda!

Sessiz dahi kalamayıp, ses çıkaranlara çatanlarda!

Tarih, kınayanları değil direnenleri ve dayanışma gösterenleri yazacak.

Eğer samimiyetsizlik arıyorsanız, aynaya bakın!

Çünkü Gazze'de çocuklar ölürken klavye başında yargı dağıtmak, en büyük ikiyüzlülüktür.

Biz elimizle, dilimizle Gazze’ye umut olmaya çalışacağız, çalışanlarla birlikte olacağız…

Siz istediğinizle birlikte olabilirsiniz…

Düzenleyen, gelen ve gönülleri Ayasofya’da olanlara sonsuz şükranlarımla…

BEN BUNDAN SONRA ‘ŞENER HOCA’CIYIM

Bu başlığı attım ancak kastım sadece kendi uzmanlık alanına dair tespitleriyle ilgili…

Siyasi ve ideolojik yaklaşımını kastetmiyorum.

Ancak 1999’dan bu yana çektiği fotoğrafların rasyonelliğine baktığımızda Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un söylediklerinin gerçekleştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Üşümezsoy’un öngörülerinden de depreme dayanıklı olmayan binalarla ilgili alınacak önlemlere yönelik ‘rehavet içerisinde olunmalı’ anlamı çıksın istemem.

Ancak ‘olanı en doğrusu ile söylemek’ kıymetli…

En küçük sarsıntıda yıkılma ihtimali bulunan evlerin büyük depremleri beklemesine gerek yok.

Zaman kaybetmeden yenilenmeli…

İstanbul’da sadece 100 bin konutun yerle bir olması içinden çıkamayacağımız bir sorun anlamına gelebilir.

Bu nedenle ‘en rehavete gelmeyecek konu kesinlikle deprem’dir…

Ferhat Murat / Haber7