Kurulduğu günden beri milletin mukaddes değerleriyle kavgalı olan CHP’nin yöneticilerinin “din” ve “diyanet”le arasının mesafeli olduğu bilinen bir gerçektir.

Örneğin…

“Tek parti” döneminin Başbakanlarından Recep Peker, “Din bir zehirdir” derken…

CHP’li mevkidaşı Şükrü Saraçoğlu, “Türkiye’den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene lazım” sözleriyle, İslam’ı bu topraklardan silme arzusunu açıkça dile getirmiştir.

İsmet İnönü döneminde ise bu süreç oldukça tuhaf bir hal almıştı.

Bir yandan devlet eliyle İslam’a ve mukaddes değerlerimize karşı amansız bir mücadele yürütülürken…

Diğer yandan “Milli Şef” İnönü’nün, “Gösteriş olmasın diye Cuma namazını Çankaya’da tek başına kıldığı” iddia ediliyordu.

Katı bir “laiklik” savunucusu olan ve bu uğurda başörtülü kadınlara “had bildirmekten” çekinmeyen Bülent Ecevit ise dini pratiklerini kamuoyuyla paylaşmadığı için namazla arası bilinmiyor.

Türkiye’de “Cuma namazına giden ilk Cumhurbaşkanı” ise Turgut Özal oldu.

DPT Müsteşarı iken, devlet işlerinde çalıştığı halde “takunya” giyip “abdest” alıyor ve beş vakit namaz kılıyor diye malum çevrelerce “takunyalı” diye yaftalanan ve “gerici” ilân edilen Özal, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı müddetince namazlarını aksatmamaya çalıştı.

Sırf namaz kılıyor diye “irticacı” ithamlarına mâruz kalan Özal bu durumu;

“Ben hep Cuma Namazı'na gittim. Konumum değişti diye gidememezlik edemem, inancımdır. Başka türlü tefsir edilmesin diye Cumhurbaşkanlığı forsuyla gitmem camiye, özel araba ile giderim” sözleriyle, izah etmeye çalıştı.

Buna rağmen, Özal’ın Bayram namazı kılmasına, Cuma namazını kaçırmamasına ve Hacca gitmesine hep farklı bir anlam yükleyen laikçi kesim onun “gizli bir oyun oynadığından”, eninde sonunda “siyasal İslam yönünde faaliyet göstereceğinden” kuşkulandı.

Sırf inancının esaslarını yerine getirdiği için linç edilen siyasilerin başında ise hiç kuşkusuz Merhum Necmettin Erbakan Hoca geliyor.

Kasım 1987’de, partisinin Mardin mitinginde, kürsünün önüne battaniye serip ikindi namazına durmasını çarpıtan malum medya, “Erbakan’ın açık hava namazı” başlığını atarak, farz ibadetini eleştiri konusu yapmıştı.

Erbakan Hoca’nın bir keresinde Cuma namazını Sultanahmet Camii'nde kılması ise yaşanan izdiham gerekçe gösterilerek, “Namaz şov” olarak yaftalanmıştı.

“Başbakan” olduktan sonra ilk namazını kılmak için parti binasına giden Erbakan ve arkadaşlarının cemaatle namaz kılmasını çarpıtan malum gazeteler, bahçede bulunan “Erbakan” plakalı Mercedes önünde çekilen secde fotoğrafı üzerinden ise benzeri görülmemiş bir kara propagandaya imza atmıştı.

Aynı güruh “Seferi” iken namazın nasıl kılınacağından habersiz oldukları halde, uçakta akşam namazını eda eden Erbakan Hoca ve arkadaşlarına, “Akşam namazı 5 rekât olduğu halde, Erbakan ve heyettekiler 3'er rekât kıldılar!” sözleriyle ders vermeye kalkışmıştı.

Yine aynı kesim…

Normal ezanla, Cuma hutbesi öncesinde okunan “iç ezan” arasındaki farkı bilemeyecek kadar cahil oldukları için, “İmam efendi Başbakan’ı beklemek için ezanı 15 dakika geç okutmuştur” şeklindeki açıklamalarla, cami imamının Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a Cuma namazında “torpil geçtiği” iftirasını atmıştı.

Her fırsatta, Allah’ın emrettiği farz ibadetleri yerine getirmeye çalışan samimi siyasetçileri “takiyyecilik” ile itham eden ve onlara yönelik en ağır ifadeleri kullanan malum kesim ve

güdümlü medyası sıra CHP’li siyasetçilere gelince, benzeri görülmemiş bir hoşgörü örneği sergiliyordu.

Mesela!

Malum kaset sonrası CHP liderliğinden ayrılan eski Genel Başkanlardan Deniz Baykal’ın, Kudüs ziyareti sırasında “Haremüşşerif”te kıldığı namaz, onlara çok “samimi” gelmişti.

Mübarek Ramazan ayında bira içmekte sakınca görmeyen Muharrem İnce’nin, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu dönemde camiden çıkmamasına ve “15 yaşımdan beri her gün Cuma namazı kılıyorum. Bu gizli saklı bir şey değil” şeklindeki “gaf”ına tek kelime etmemişlerdi.

Siyasete girmeden önce Umreye gittiği fakat gösteriş olmasın diye bunu herkesten gizlediği iddia edilen Kılıçdaroğlu’nun “Peygamber soyundan geldiğine” ve “seyyid” olduğuna ise en ufak bir itiraz gelmemişti.

Seçimden önce cami cami dolaşan, kâh Yasin-i Şerif okuduğu videoları kah umre ziyaretindeki ihramlı fotoğraflarını paylaşan ve Kastamonu, Bursa gibi illere yaptığı ziyaret programına “Cuma namazını kılacağı caminin adını ve namaz saatini” yazan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun seçim ayarlı takiyyelerinden karısı Dilek İmamoğlu bile rahatsız olurken…

Yıllarca İslam’a kin kusan ve dindar siyasileri hedef alan zillet medyası, İmamoğlu için “Huzur Duası” manşetleri atmıştı.

Her seçim öncesi, CHP’de tavan yapan takiyyeciliğe tek kelime etmeyen seküler azınlık…

Ufukta sandık olmadığı bir dönemde, Sivas’ın Divriği ilçesindeki ecdat yadigârı Ulu Cami’de Cuma namazı kılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i secdede görmekten son derece rahatsız oldu.

CHP’nin resmi sosyal medya hesaplarından paylaşılan o görüntüler, bazı partililerce “şekilcilik” ve “parti çizgisine ihanet” olarak yorumlanırken…

Kimi CHP trolleri ise;

“CHP’nin bu tür görüntülere ihtiyacı yok”, “Cami pozlarıyla kimin gönlünü kazanacaksınız?” serzenişinde bulundu.

Bazıları da…

CHP tabanından gelen bütün bu eleştirileri göğüsleyerek bildiğinden şaşmadığı ve camiye giderek Cuma namazı kıldığı için Özgür Özel’i “tebrik etti…”

Tabii!

Bence asıl “samimiyet testi” önümüzdeki Cuma günü yaşanacak…

CHP lideri Özgür Özel, parti tabanından ve kiralık trollerden gelen bütün bu eleştirilere rağmen bu hafta da farz ibadet olan ve sadece cemaatle kılınabilen Cuma namazını eda etmek için camiye gidebilecek mi?

Yoksa o da tıpkı “Gösteriş olmasın diye Cuma namazını Çankaya’da tek başına kıldığı” iddia edilen İsmet İnönü gibi sırf CHP’lileri kızdırmamak için bir sonraki seçimlere kadar artık camiye gitmeyi bırakacak mı?

Bekleyip göreceğiz…

Zekeriya SAY / Haber7