Dijital Bağımlılık: Çağımızın Görünmez Kuşatması

  • GİRİŞ01.09.2025 08:32
  • GÜNCELLEME01.09.2025 08:32

Tarım toplumunda toprak ve emek merkezdeydi; sanayi toplumunda makine ve fabrika. 20. yüzyılın ortalarında televizyon, kitle iletişiminin yeni yüzü olarak hayatımızı değiştirdi. Bugün ise dijital çağın içinde yaşıyoruz.

Her an elimizde tuttuğumuz telefon, saatlerimizi ayrıdığımız bilgisayar, uyku öncesi vaktimizi alan tablet… Hepsi hayatımızın sıradan parçaları hâline geldi. Bu araçların sağladığı kolaylıklar inkâr edilemez. Fakat tam da bu kolaylığın içinde derin bir tehlike yatıyor: dijital bağımlılık.

Bağımlılıkların en tehlikeli tarafı, alışkanlıkla arasındaki sınırın bulanık oluşudur. Sigara, alkol bağımlılıklarında bu sınırı fark etmek kolaydır; eninde sonunda zararı gözle görülür hâle gelir. Vücut tahrip olur, hastalıklar aman vermez hale gelir, anlarsınız ki, fena bir durumdasınız…

Oysa dijital bağımlılık çok daha sinsi bir şekilde işliyor. Bir öğrenci, ders çalışmaya oturduğunda birkaç dakika sonra telefonunu eline alıyorsa, bir genç, arkadaş buluşmasında sohbetten çok ekranına bakıyorsa, bir aile bireyleri aynı mekanda toplanıp birbirlerinin gözlerinin içine bakmak, konuşmak, sohbet etmek yerine sessizce sosyal medyada gezinmeye dalıyorsa, işte orada alışkanlık çoktan bağımlılığa dönüşmüştür.

Dijital bağımlılık, ruh sağlığını derinden etkileyen bir sorundur. Sürekli bildirimlere maruz kalmak dikkat süresini kısaltıyor; insanın zihni derinleşmek yerine yüzeyselleşiyor.

Kaygı, öfke kontrolü sorunları, anlık tatmin arayışları ve özgüven eksikliği, özellikle gençler arasında giderek yaygınlaşıyor.

Sosyal medyanın sanal “beğeni”leri, bir neslin mutluluğunu gerçek başarı ve ilişkilere değil, ekran karşısında alınan geçici tepkilere bağlar hâle getiriyor.

Bir kişinin, telefonuna bakmadığında huzursuz olması, “acaba bir şey mi kaçırdım?” endişesiyle sürekli bildirimleri kontrol etmesi, modern zamanların yeni bağımlılık krizinin göstergesidir. Bu, yalnızca bireysel bir problem değil; toplumsal geleceğimizi etkileyecek bir psikolojik dönüşümdür.

Toplum dediğimiz yapı, bireylerin gerçek bağları üzerine inşa edilir. Aile, arkadaşlık, komşuluk ve cemiyet ilişkileri, kültürümüzün omurgasıdır. Oysa dijital bağımlılık, bu bağları sessizce kemiriyor. Yüz yüze sohbetin yerini sanal mesajlaşmalar, dostane buluşmaların yerini ekran karşısında geçirilen saatler almaya başladı.

Bugün bir grup insanın buluşup telefonlarına gömülmesi sıradan karşılanıyor. Oysa bu manzara, geleceğe dair kaygılarımızı artırmalı. Çünkü toplumun temel dokusu olan muhabbet kaybolduğunda, yalnızca bireyler değil, millet de zayıflar.

Ekranların hükmü yalnızca ruhu değil, bedeni de etkiliyor. Uzun süre ekran karşısında kalanların uyku düzeni bozuluyor; biyolojik saati altüst oluyor. Mavi ışık uykuya geçişi zorlaştırıyor, sabahları yorgun uyanan genç, okulda ya da derste dikkatsiz ve verimsiz hâle geliyor. Aynı şekilde çalışan kişi ise işinde verimsiz oluyor… Hareketsizlik obeziteye, yanlış duruş bozukluklara, göz yorgunluğuna yol açıyor. Yani dijital bağımlılık, sadece vaktimizi heba ettiğimiz sanal dünya sorunu değil, doğrudan bedensel bir hastalık sebebidir.

Dijital bağımlılığı elbette bireysel bir sağlık meselesi ile izah da hata olur. Bu mesele, kültürümüzü ve milli değerlerimizi de doğrudan ilgilendiriyor. Aile, bizim en köklü değerimizdir, varlığımızın temelidir. Sofralarımızda muhabbet, evlerimizde sohbet, dost meclislerinde paylaşılan tecrübeler, kültürel hafızamızı taşır. Eğer bu değerlerin yerini sessiz ekranlar alırsa, nesiller arasındaki bağlar zayıflar.

Nesillerin kendilerinden önceki kuşaklara kulak vermek yerine sosyal medyadaki yüzeysel içeriklere kulak kesilmesi, milli hafızanın aktarımını da tehdit eden bir durumdur. Bizim kültürümüzde değerler, hikâyeler, nasihatler, yüz yüze iletişimle taşınır. Dijital bağımlılık, bu aktarımı sekteye uğratarak yalnızca bugünü değil, yarını da tehdit etmektedir.

Çözüm, teknolojiyi tümüyle reddetmek değildir. Çağımız teknoloji çağı ve bizler bu imkânlardan faydalanmak zorundayız. Fakat mesele, teknolojiyi bir araç hâline getirmekte, ona teslim olmamaktadır. Bunun yolu da bilinçli kullanım alışkanlıkları geliştirmekten geçiyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği ekran süresi sınırlarının ötesinde, aileler kendi evlerinde “ekransız saatler” uygulamalı, çocuklarıyla yüz yüze vakit geçirmelidir. Öğrenciler, ders dışı zamanlarını spor, sanat, kitap ve doğa ile doldurmalıdır.

Dijital detoks adı verilen yöntemler, aslında kültürümüzde zaten var olan “denge” anlayışının modern karşılığıdır. Telefonu yatak odasına sokmamak, sabahları ilk bir saat ekranlardan uzak durmak, haftada bir gün teknolojisiz vakit geçirmek… Bunlar, insanın ruhunu ve bedenini yenileyen küçük ama güçlü adımlardır.

Şunu unutmamalıyız: Dijital bağımlılık bireylerin olduğu gibi, milletin geleceğini de ilgilendirir. Bağımlı nesiller, iradesi zayıflamış nesillerdir. İradesi zayıflamış nesiller ise kolayca yönlendirilebilir, köksüzleşir ve milli değerlerinden uzaklaşır. Bu yüzden dijital bağımlılıkla mücadele, sadece bir sağlık veya eğitim meselesi değil; aynı zamanda bir milli beka meselesidir.

Milletimizin geleceği, ekran karşısında saatlerini harcayan değil; iradesi güçlü, yüz yüze muhabbetin kıymetini bilen, kültürünü özümseyen, zamanı bereketli kullanan gençlere bağlıdır.

Teknoloji, doğru ellerde büyük bir nimettir. Ama bilinçsiz kullanım, onu bir nimetten ziyade felakete dönüştürebilir. Bugün yapmamız gereken, gençlerimizi ekranların esaretinden kurtarmaktır. Onlara zamanın kıymetini, gerçek ilişkilerin değerini, kitapla, sporla, sanatla, tabiatla kurulacak bağın ruhu nasıl beslediğini yeniden öğretmektir.

Çünkü biz, geleceği ekran ışıklarının zararlı parıltısında değil; aile sofralarının sıcak muhabbetinde, dost meclislerinde, köklü değerlerimizin ışığında inşa edebiliriz.

Prof. Dr. Zakir AVŞAR

Yorumlar3

  • Misafir 1 saat önce Şikayet Et
    Geleceğimizi tehdit eden ihraç edilen paket su Anadolu’nun suyunu satıyoruz .
    Cevapla
  • Misafir 1 saat önce Şikayet Et
    Güzel özetlemiş dijital tehlike hem bagımlılık çok tehlike toplum şu an farkında degil ama hastalıklarda çok çok çeşitlilikte çogaltacak hareket kısıtlılıgı yedigimiz radyosyon, vucud bitiyor farkında degiliz sigara alkol uyuşturucucu hafif kalacak yanında
    Cevapla
  • vatansever 1 saat önce Şikayet Et
    Eğitim şart ama mevcut sistem ve kafa ile değil...
    Cevapla
  • benim fikrim 2 saat önce Şikayet Et
    keşke internet ve cep telefonu hiç icat edilmeseydi, 2000 öncesi yıllar, bambaşkaydı
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat