CHP İstanbul İl Başkanlığı Krizi: Hukuki, Siyasi ve Örgütsel Bir Analiz
- GİRİŞ05.09.2025 09:07
- GÜNCELLEME05.09.2025 09:07
Siyasette CHP İstanbul İl Başkanlığı seçimlerine düşen şaibe ve buna yönelik açılan davada mahkemenin ara kararı üzerinden yaşanan kriz, yalnızca bir parti içi süreç olarak değerlendirilmemelidir.
Bu durum, hukuk devleti ilkesinin uygulanması, siyasi partilerin demokrasi yaklaşım ve anlayışı, örgütsel meşruiyet açısından kapsamlı bir inceleme gerektirmektedir. 8 Ekim 2023’te gerçekleştirilen CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi sonrası ortaya çıkan ihtiyati tedbir kararı, siyasi ve hukuki boyutlarıyla siyasetin kritik bir alanında örnek teşkil etmektedir.
Hukuki Boyut: Ara Kararın Niteliği ve Dayanakları
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ihtiyati tedbir kararı, partideki seçim sürecine ilişkin iddiaların ciddiyeti ve delil yoğunluğuna dayanmaktadır. Karar, İstanbul il teşkilatında mevcut yönetim organlarının geçici olarak görevden alınmasını ve yerine görevli heyet atanmasını öngörmüştür.
Mahkeme, HMK 389 ve devamı maddelerine dayanarak, kesin delil gerekmeksizin “yaklaşık ispat” temelinde karar vermiştir. Bu bağlamda, oyların menfaat karşılığı yönlendirildiği iddiaları, savcılık soruşturması ve bilirkişi raporları ile desteklenen ses kayıtlarıyla dosyada yer almıştır. Dolayısıyla kararın geçici niteliği, hukuki olarak doğrudur, bununla birlikte, parti yönetimi açısından gerçekler perdelenerek, siyasi bir müdahale algısı oluşturulmak istenmektedir.
Ancak burada kritik husus şudur: Hukuk devleti ilkesinin temelinde, mahkeme kararlarının uygulanması zorunluludur. Kararın fiilen engellenmesi veya mahkemece görevlendirilen heyetin görevlerini yerine getirmesinin önlenmesi, TCK m.265 kapsamında “görevi yaptırmamak için direnme” suçunu gündeme getirebilir ve parti açısından hukuki, idari ve maddi yaptırımlara yol açabilir.
Parti İçi Meşruiyet ve Örgütsel Etkiler
Kriz süreci, CHP içerisinde seçilmiş yönetim ile atanan heyet arasında ciddi bir meşruiyet tartışması yaratmıştır. Mevcut yönetim, dava açanlar parti üyesi, göreve getirilen heyet keza partili olmasına rağmen mahkeme kararını sürekli “siyasi müdahale” olarak nitelendirmekte ve fiili direnç göstermektedir. Bu durum, parti içi demokratik süreçlerin sekteye uğramasına ve örgütsel kapasitenin etkin kullanılamamasına yol açmaktadır.
Örgütsel açıdan bakıldığında, görevlendirilen heyet ile mevcut yönetim arasında koordinasyon eksikliği, kongre ve kurultay sürecinin aksamasına neden olmaktadır. Parti içi delegelerin sürece müdahale etmesi, görevlendirilen heyet üyelerinin görevine erişimin kısıtlanması ve parti il binasının, mekânlarının, maddi imkânlarının, toplantı salonlarının kullandırılmaması gibi eylemler, parti içi meşruiyet sorununu derinleştirmektedir. Söylemsel direnç fiilî müdahale biçimine dönüşmekte, bu durum örgütsel kırılganlığı artırmakta ve izah edilemez bu hal tabanda güven kaybına yol açmaktadır.
Hukuk Devleti ve Demokratik İlkeler Açısından Değerlendirme
Hukuk devleti ilkesine göre, partiler kendi iç meselelerinde bile yargı kararlarına saygı göstermekle yükümlüdür. CHP’nin mevcut duruşu, bu bağlamda eleştirilebilir bir noktadadır. Parti yönetimi, mahkeme kararlarını sürekli olarak siyasi müdahale olarak nitelendirirken, fiilen karara direnmektedir. Bu davranış, hukuki sorumlulukların yanı sıra, parti içi etik ve demokratik mekanizmaların işleyişini de riske sokmaktadır.
Siyaset bilimi perspektifinden yaklaştığımızda, parti söylemi ile fiil arasındaki uyumsuzluk, hem örgütsel istikrarı hem de seçmen güvenini zedelemektedir. İstanbul gibi stratejik öneme sahip bir ilin teşkilat yapısının kilitlenmesi, yalnızca CHP’nin seçim stratejilerini değil, ülke siyasetinin genel dinamiklerini de etkiler.
Siyasi ve Toplumsal Sonuçlar
Kısa vadede, CHP’de mevcut yönetimi destekleyen taban, kriz karşısında kenetlenebilir ve parti içinde dayanışma oluşturabilir. Ancak uzun vadede yargı kararlarının fiilen tanınmaması, hem partinin hukuki itibarını hem de demokratik söylemin meşruiyetini zedeler. Örgütsel açıdan bakıldığında, görevlendirilen yönetim ile koordinasyon eksikliği ve mevcut yönetimin fiilî direnişi, parti içi kırılganlığı artırmakta ve faaliyetleri aksatmaktadır.
Uzun vadede, ceza davası veya yargı süreçleri lehine sonuçlanmazsa, İstanbul teşkilatında ve genel merkezin mevcut yönetiminde ciddi otorite boşluğu ve tabanda güven kaybı oluşturacaktır. Bu durum, CHP’nin siyasi söylemi ile fiilî davranışları arasındaki tutarsızlığı görünür kılmakta ve partiye ciddi maliyetler doğurmaktadır.
Kriz yönetimi açısından CHP’nin mevcut stratejisi sürdürülebilir değildir. Parti, söylemsel direnişi hukuka uyum ile dengelemediği sürece, hem yargısal yaptırımlar hem de örgütsel ve toplumsal güven kaybı ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu çerçevede makuliyet önem taşımaktadır, bunun için de;
Hukuka Uyma: Mahkeme kararlarına fiilen riayet etmek, parti içi demokratik meşruiyeti ve hukuki güvenliği sağlamanın temelidir.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Parti, seçim süreci ve örgütsel kriz yönetimini şeffaf biçimde yürütmeli, iç ve dış denetim mekanizmalarını güçlendirmelidir.
Siyasi Söylem ile Fiil Arasındaki Uyumu Sağlama: Siyasi eleştiriler demokratik hak kapsamında olabilir; ancak fiilî olarak yargı kararlarını engellemek, parti stratejisine ciddi zarar verir.
Örgütsel Kapasiteyi Artırma: Kayyum heyeti ile koordinasyonu sağlamak ve delegelerin süreci aksatmasını önleyici mekanizmalar geliştirmek, parti içinde istikrarı güçlendirir.
CHP İstanbul İl Başkanlığı krizi, sadece parti içi bir mesele değil, Türkiye’de hukuk devleti ve demokratik işleyiş açısından önemli bir sınavdır. Mevcut Parti yönetiminin, söylemsel direnç ve fiilî müdahaleyi devam ettirdiği sürece, hukuki ve siyasi maliyetlerle karşılaşması kaçınılmazdır. İstanbul özelinde yaşanan bu krizden çıkış yolu, hukuka saygılı, şeffaf ve disiplinli bir yaklaşımı benimsemekten geçmektedir. Siyasi itirazlar demokratik hak kapsamında değerlendirilebilir; ancak fiilî direnç ve yargı kararlarının görmezden gelinmesi, CHP açısından hem hukuki hem stratejik açıdan ciddi riskler yaratmaktadır.
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Yorumlar1