“CHP’lilerin en sevdiği yemek, birbirini yemek”
- GİRİŞ08.09.2025 09:00
- GÜNCELLEME09.09.2025 10:00
9 Eylül 1923 yılında kurulan ve yarın 102. yaşına girecek olan CHP’de, “parti içi çekişme” bir “tutku”dur.
Her fırsatta “eleştiri” ve “demokrasi kültürü”ne sahip bir parti olmakla övünen
CHP’liler, kendi aralarında “kavga” etmeden yaşayamaz!
Malumunuz!
Mustafa Kemal, bazı görüş ayrılıkları sebebiyle yakın silah arkadaşı İsmet İnönü’yü “Başbakanlık”tan azletmişti.
1972’deki kongrede İnönü’yü deviren ve “Parti içi muhalefetin hedefi CHP'yi iktidara getirmek değil, parti içinde iktidar olmak” diyen Bülent Ecevit de vaktiyle CHP’deki iç çekişmelerden çok zarar gördü.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından CHP’nin kapatılması üzerine partisi DSP’yi kuran Ecevit, partideki liderlik kavgası yüzünden gına geldiği için “temiz bir sayfa açmak” adına bir daha CHP’ye dönmedi.
Siyasetteki başarısını hizip hareketlerine borçlu olan ve “parti içi demokrasiyi kısıtladığı” öne sürülen Deniz Baykal da ancak kürsü ve delege üzerindeki etkisini koruyarak, gerekirse yumruk yumruğa kavga ederek yoluna devam edebildi.
Girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen oluşturduğu güçlü “delege” yapısı sayesinde partinin başında 13 yıl boyunca kalmayı başaran Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’deki iç çekişmelerden çok çekti.
Bu yüzden sürekli “CHP’yi yönetmenin Türkiye’yi yönetmekten daha zor olduğundan” yakındı.
Kasım 2019’da yaptığı bir konuşmada; “Emin olun, Allah inandırsın, devleti yönetmek CHP'yi yönetmekten çok daha kolaydır” diyerek, partisinde dönen ayak oyunlarından şikâyet etti.
Kemal Bey son olarak 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2’ci tur seçimleri öncesi katıldığı Babala TV Mevzular Açık Mikrofon programında,
“CHP bildiğiniz gibi bir parti değil. CHP’yi yönetmek Türkiye’yi yönetmekten zordur” diyerek, aslında adım adım altının oyulduğunun sinyalini verdi.
Dediği gibi de oldu.
Geçmişte kendisini “baba-oğul” gibi gören Ekrem İmamoğlu’nun başını çektiği “değişimciler”, yıllarca “Pirom” diyerek baş tacı ettikleri Kemal Bey’i en iddialı olduğu yerden, yani “delegeler” üzerinden vurdu.
Cumhurbaşkanlığı seçim hezimetinin ardından isyan bayrağı açarak “sırtından hançerledikleri” Kılıçdaroğlu’nu, belediyelerin kaynaklarını kullanarak satın aldıkları “delegeler” sayesinde kaşla göz arasında koltuktan indirdi.
Fakat bu kez de…
Kurultay sürecinde; otel odalarında, pavyon köşelerinde dağıtılan paralar, bedava verildiği iddia edilen evler, işe alınan yandaşlar sayesinde görevden el çekmek zorunda kalan CHP’liler isyan bayrağı açtı.
İşte böyle bir sözde “parti içi demokrasi kültürüne(!)” sahip olan CHP, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğundan indirildiği günden beri “cadı kazanı” gibi fokur fokur kaynıyordu.
Parti içerisindeki koltuk kavgası almış başını gidiyordu.
Delegelerin iradesinin gasp edildiği, hile ve desise ile yönetimin el değiştirdiği gerekçesiyle yargıya başvuran eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın açtığı ve “mutlak butlan” kararı çıkması beklenen CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptaline ilişkin dava ile iyice gerilen sinirler…
Özlem Erkan isimli partilinin açtığı ve Özgür Çelik ile 196 delegenin görevine son verildiği CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptaline ilişkin davadaki ara karar ile kopma noktasına geldi.
Çelik’in yerine “kayyım” olarak atanan ve “Bunlar değişimci değil çürümüş adamlar” diyerek Özel-İmamoğlu ikilisine öteden beri açıktan saydıran 40 yıllık CHP’li Gürsel Tekin’in bugün İl Başkanlığı binasına gelerek “görevine başlayacağını” bildirmesiyle sadece sinirler değil, dananın kuyruğu da kopmuş oldu..
Göreve geldiği günden beri düzenlediği mitinglerle yandaşlarını sokağa dökmeye çalışan, Saraçhane önündeki eylemlerde “Polisle çatışalım diyenler el kaldırsın” diyerek provokasyona yeltenen Özgür Özel, nihayet aradığı zemini buldu ve Tekin’i bahane ederek;
“Buradan sözümün ve sesimin eriştiği bütün CHP'lileri İstanbul'daki baba ocağına, Atatürk'ün evine sahip çıkmaya davet ediyorum” sözleriyle kaos çağrısı yaptı.
Bunun üzerine harekete geçen ve “Gerilla tipi direniş başlattıklarını” ilan eden bazı CHP’li provokatörler, dün gece “para kuleleri” ile satın alınan il binanın önüne gelerek burada görevli devletin şerefli polisine saldırdı.
Böylece tam 102 yıldır kendi aralarında koltuk kavgası veren CHP’liler bu defa ikbal ve istikballeri için başlattıkları koltuk kavgalarını sokağa taşıyarak, ilk kez ülkenin evlatlarını darp etti.
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır gibi isimler de sözde “demokrasiye sahip çıkma” adına, verilen emirleri yerine getiren emniyet mensuplarına bağırıp, onları çekiştirdi.
Bir dönem birlikte çalışma imkânı bulduğum usta yazar Lütfü Oflaz, CHP’lilerin birbirlerini yiyerek beslendiğini söylemiş ve “CHP’lilerin en sevdiği yemek, birbirini yemek!” tespitinde bulunmuştu.
Lafa geldiğinde “Sosyal demokrasiye iman ettiklerini” söyledikleri halde “koltuk sevdası” için yıllarca birbirlerini yiyen CHP’liler dün geceden itibaren artık bir adım ileri giderek, bu kez ülkenin huzuruna kast etmiş oldu.
Merhum Adnan Menderes’in hükümetlerinde görev alan ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki icraatıyla ün yapan Tevfik İleri;
“Bu memleketin menfaati için temenni ediyorum; Allah hiçbir iktidara, hatta bizzat Halk Partisi iktidarına bile, Halk Partisi gibi bir muhalefet göstermesin. Allah, CHP iktidarını bile CHP muhalefetinden korusun!” demişti.
Dün gece yaşanan ve bugün sürmesi beklenen rezalet ile artık “Allah, sokaktaki masum sivilleri de CHP’nin şerrinden korusun!” duasını etme zamanı geldi.
Zira böyle devam ederse…
Yıllarca kendi aralarında çatışan, birbirleriyle mücadeleyi tatmin aracı haline getiren CHP’liler bu defa parti içi yaşanan koltuk kavgası yüzünden ülkeyi “arenaya” çevirecekler.
CHP’nin kuruluşundan itibaren süregelen “genetik” bir bozukluk olan “koltuk kavgası” artık halkın da huzurunu tehdit ediyor.
Dolayısıyla!..
Yarın 102. yaşına basacak olan CHP’nin bu asırlık hastalığının bir şekilde tedavi edilmesi kaçınılmaz görünüyor.
Zekeriya SAY / Haber7
Yorumlar24