Çiftlik mi, vatan mı?

  • GİRİŞ17.09.2025 09:07
  • GÜNCELLEME18.09.2025 10:37

Gebze’de çocuklarını okula götüren babaya saldıran insan müsveddesini gördünüz. Daracık bir sokakta, altındaki 30 milyon liralık lüks otomobille sürat yapıyor. Belli ki aceleden değil keyiften… Çünkü geri dönüp kendisini uyaran insana saldıracak kadar vakti var.

Adamcağız, kocaman araç çocuklarına çarpmasın diye ne yapacağını şaşırıyor. Sonra da çocuklarının gözü önünde bu sefil yaratığın hakaretine, saldırısına maruz kalıyor.

Bu manzara karşısında hepimiz isyan ettik, tüm ülke ayağa kalktı. Bereket, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı çok hızlı davrandılar. Ahlaksızı tutup kodese tıktılar.

Evet, devletin müdahalesi içimize bir nebze su serpiyor ama, asıl sorunun böyle çözülemeyeceğini görmemiz lazım.

Hepimiz biliyoruz, saldırgan en çok birkaç ay hapis cezası alacak, onun da yatarı yok, elini kolunu sallayarak hayatına devam edecek. Hatta belki gücünü kullanıp o saldırdığı babadan, kamera görüntülerini yayınlayan insanlardan intikam almaya kalkacak…. Çünkü zengin, çünkü gücü var… Ve çünkü ahlak, edep gibi çizgileri yok!

Adını koyalım, bu yaşanan istisnai bir durum değil, sık sık karşımıza çıkan bir rezillik.

Şehirlerimiz, parayı nasıl kazandığı, gücü nereden aldığı belli olmayan, ama her nasılsa gemisini yürüten çakal sürüleri ile dolu. Altlarında son model araçları, bellerinde silahları, hatta bazılarının yanında özel korumaları, canlarının her istediğini yapıyorlar.

Kartvizitlerine bakarsan hepsi “iş insanı”… Ne tip işler çeviriyorlarsa artık, kırk yıllık sanayicilerin kazanamadığı parayı üç beş yılda kazanıyorlar!

Satın aldıkları adamlarla, ilişki içinde oldukları siyasetçilerle, devlet memurları ile her biri kendi çapında bir derebeyine dönüşmüş. Onlar için kanun yok, onlar için ahlak yok, onlar için helal haram çizgisi yok. Dedim ya, çünkü kolay yoldan kazanılmış paraları, sırtını dayadıkları ağababaları var….

Bu adamların tehlikesi gündelik yaşam ile sınırlı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Asıl tehlike toplumu çürütmeleri ile ilgili…

Bir düşünün bakalım, kim bilir her gün buna benzer kaç olay yaşanıyor? Kaç insan bu yamyamların haksızlığına uğruyor? Kaç insan uğradığı haksızlık ve zulüm yüzünden isyan ediyor, kaç insanın devlete ve düzene güveni sarsılıyor? Her gün kaç genç bu olaylara şahit olduğu için gelecekten umudunu kesiyor? Her gün kaç çocuk ahlakın önemsiz olduğunu, önemli olanın güç olduğunu düşünüyor?

Biz genellikle büyük suç olaylarını konuşuyoruz. Ama toplumdaki adalet duygusunu o ağır cezalık suçlardan ziyade gündelik yaşamdaki böylesi haksızlıkları sarsıyor. Alın teri ile para kazanıp namusu ile yaşayan insanlar, kıymet görmediklerini düşünüyor. Topluma, insana, değerlere saygısı olan, kanunlara uyan, vatana millete sadakatle bağlı ortalama vatandaş, güvensizliğe sürükleniyor. Öz vatanında kendini parya gibi hissediyor.

Helal para kazanmak gençlerin gözünde değersizleşiyor. Namusu ile yaşayan ana babalar rol model olmaktan çıkıyor. Onların yerini kısa yoldan köşeyi dönen, kural tanımaz, ahlaksız yamyam takımı dolduruyor.

İşte bunun için asıl tehlike, çürümenin toplumu esir alması ve süreklileşmesidir. Değerlerini bu şekilde paraya ve güce kurban eden bir toplumun sonu pek iyi olmaz.

Hasbelkader denk gelen bazı eylemleri cezalandırmakla bu işi çözemeyiz. O eylemi yapacak cesarete sahip insan nasıl ortaya çıkıyor, buna odaklanmak gerekir. Faizin, stokçuluğun, fahiş fiyatlamanın, kaptıkaçtı al satçılığın, tokatçılığın ve hatta mafyanın meşru sayıldığı bir toplum, tabii ki böylesi haşeratlar üretir.

Hülasa, bu iş hafife alınacak bir kriminal vaka değil, esasen toplumun ölüm kalım mücadelesidir. Okullar, camiler, devlet kurumları, siyaset, hukuk, sivil toplum, televizyonlar, gazeteler, internet… Hepsi bu mücadeleye omuz vermeli, hepsi erdemli insanın önünü açmak, ahlaksızın önünü kesmek için seferber olmalıdır.

En kritik soru, ancak böyle bir mücadele ile cevap bulabilir: Bu ülke, zorbaların ahlaksızların çiftliği mi olacak, yoksa namuslu insanların vatanı mı?

Ve bu soru, şu yangın yeri coğrafyada var olma kavgamızla doğrudan ilgilidir.

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar239

  • Ali 1 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık yazınız yine çok önemli tespitler içeriyor.
    Cevapla
  • Hasan 1 ay önce Şikayet Et
    Ben Nirveçde yaşıyorym, gidip normal bir daire alsam peşin ve kaynağı yoksa devlet diyecek bu paranın kaynağı. Türkiyede bırak daireyi luks bir villa alsam kimse bu paranın kaynağı ne demez bana. Burda kendi paranı Türkiyeye gönderirsen 400 tl geçerse banka der bu parayı niye gönderiyirsun. Döviz alsan kimlik istiyor ve kayıt ediyor döviz aldı diye. herkesin mal varlığı araştırılsın
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Özcan 1 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık, ne güzel duygularımıza tercüman olmuşsunuz. Bu tip insanların vatanımıza hiç bir faydası yok. Ne vergi öderler, ne insanlara bir faydaları olur, yurdumuzun başına bir hal gelse ki Allah korusun ilk kaçanlar bunun gibi soysuzlar olur. Kendilerini bir halt zannederler. Yüce devletimiz inşallah bu ve bunun gibi asalakların soyunu tüketir.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Adalet Talepçisi 1 ay önce Şikayet Et
    Doğru söylüyorsunuz. %80 - 20 kuralı vardır ve ben bu kurala inanıyorum Bir yerde işlenen suçların %80 inini hep %20 ler işler, trafik kazalarının %80 inini hep aynı %20 ler yapar. Yani toplumdaki suçların çoğuna hep aynı kişiler karışıyor. Suçta ısrarcı olanlara aynı kanunlar uygulanmamalı katlanarak gitmeli
    Cevapla
  • Halil İbrahim 1 ay önce Şikayet Et
    Sayın yakınca, Bu kadar çabuk ve zahmetsiz kazanılan paranın kaynağını bulmak çok önemlidir. Gençlerimize geleceğimize enjekte edilen hain bir virüs bu davranışlar. Bu şekilde herhangi bir kamera kaydına girmemiş bir başkasına anlatılması bile utanç görülmüş yüzlerce olay var. Bu olayın terörün mahiyetinden uzak olmadığı farklı bir çeşidi olduğunu kabul etmek gerekir.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat