Rubio’ya mı bakacağız? Trump’a mı?
- GİRİŞ25.09.2025 09:13
- GÜNCELLEME25.09.2025 09:34
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurul toplantıları ve Perşembe günü Beyaz Saray’da yapacağı Trump görüşmesi için gittiği ABD’deki söylem ve eylemleri, daha önceki gezilerde olduğu gibi gündem belirleyici bir nitelik arz ediyor.
Bunlardan bir tanesi şuydu:
Erdoğan ABD’de ırkçılık sınırlarında dolaşan ve Başkan Trump’a destek veren en güçlü mecra olarak bilinen FOX News’e çıktı ve orada bulunanların ve bu kanalı izleyenlerin pek hoşuna gitmeyen sözler sarf etti.
“Gazze’de dört dörtlük soykırım var” cümlesi mesela.
“Hamas’ı bir direniş örgütü olarak görüyorum.” Cümlesi örneğin.
Bunlara biraz da, “Erdoğan, Beyaz Saray görüşmesi öncesi sıkışık durumda olabilir, belki bu defa farklı bir şeyler söyler” beklentisiyle sorulmuş olan sorulara verilmiş cevaplar olarak bakılabilir.
Ama bilinen görüş ve duruşundan taviz vermediği gibi, Trump yönetimine dönük eleştirel sayılabilecek ifadeler de kullandı Erdoğan o mülakatta.
Mesela ne dedi?
Mesela şunu söyledi:
“Trump, ‘Rusya-Ukrayna savaşını bitiririm’ dedi. Bitti mi? Hayır. ‘Gazze savaşını bitiririm’ dedi. Bitti mi? Hayır”
Bu sözler üzerine Trump’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, Türkiye’de, Erdoğan’ın ABD gezisini pusuya yatmış fırsat kollar halde izleyen muhalefet çevrelerinin ‘bir umut kötü bir şey olur mu' beklentisiyle karşıladıkları beyanları karşımıza çıktı.
Şöyle dedi Rubio:
"Liderler istediklerini söyleyebilir ama günün sonunda bir çözüm gerektiğinde Beyaz Saray'a gelmek isterler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu hafta Başkan'la görüşmek için Beyaz Saray'a geliyor. Hepsi Trump'la konuşmak, onun sorunu çözmesini istiyor. Gerçek şu ki, bugün bile devam eden toplantılarımız var ve liderler bu toplantıların bir parçası olmak için adeta yalvarıyor. 'Bizi de dahil edin, beş dakika el sıkışma imkânı sağlayın' diye arıyorlar"
Buradaki ‘yalvarmak’ ifadesi, Rubio’nun hadsizliğini ve küstahlığını gösteriyor şüphesiz.
Erdoğan’ın Trump’la yaptığı görüşmelerde Gazze’deki İsrail soykırımını durdurması için söylediği sözleri, kullandığı üslubu, ‘yalvarmak’ olarak nitelemek, Rubio’nun merhametsizliği ve İsrail fanatikliği ile izah edilebilir ancak.
Ama başka bir şey daha var, dikkat çekmemiz gereken.
İçeriğinden bağımsız olarak Rubio’nun niçin böyle yaptığını yerli yerine oturtmak, doğru anlamak adına.
Esasen, etrafındaki bütün adamları gibi Rubio’da, Trump’a ‘yaltaklanmak’ için bunu yapıyor.
Bu böyle çünkü, Trump’ın etrafında ‘kalabilmenin’ birinci şartı bu.
Trump’ın 2016/2020 arasındaki ilk dönemini hatırlayanlar, A takımında olup da kendisini yeterince ‘göklere çıkarmayanların’ akıbetinin ne olduğunu gayet iyi bilir.
Buna da böyle bakmak lazım.
Diğer yandan…
Rubio’nun küstahlığı karşısında Türkiye’de muhalefet çevrelerinden “Hadi cevap versenize” diye özetleyebileceğimiz türden sesler yükseldi.
Erdoğan oradayken ‘Testi kırılsın’ diye yolu gözlemenin bir başka versiyonu oluyor bu da.
Aynı muhalefet çevreleri, Trump’ın Ekim 2019’da Erdoğan’a gönderdiği, konusu Suriye’de YPG işgali altındaki bölgelere Türkiye’nin yaptığı operasyon olan (Barış Pınarı Harekatı) o meşhur mektubu gündeme getirdi.
İçinde ‘aptal olma’ ifadesinin geçtiği ve hala dillerde dolandırılan o mektubun bir ay sonra Erdoğan tarafından Beyaz Saray’da Trump’a iade edildiğini göz ardı ediyor aynı çevreler tabi.
Ama daha önemlisi, Türkiye’nin Trump’ın mektubuna rağmen o operasyondan vazgeçmemesi, bir başka deyişle, Erdoğan’ın Trump’a rağmen orduyu harekete geçirip Türkiye adına önemli kazanımlar getiren o operasyonu başlatması idi.
“Amerikalılar konuşurken, Türkiye’nin sonuca gittiği” türden bir harekat idi o.
Önceki gün, tam da bu tartışmaların ortasında, yani Rubio’nun sözlerinin bizim medyaya yansıdığı günün akşamı New York’tan gelen bir görüntü, yine aynı şekilde ‘testinin kırılması’ için nöbet tutanları hayal kırıklığına uğratacak türden bir görüntü oldu.
Trump’ın İslam ülkelerinin bir kısmının liderleriyle yaptığı toplantıdan yansıyan görüntüyü kast ediyorum.
Trump ve Erdoğan’ı masanın başında, diğer liderleri masanın iki yanında sıralanmış halde gösteren bu fotoğraf, Trump’ın Erdoğan’la alakalı bilinen yaklaşımının değişmediğini göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.
Daha önce Beyaz Saray’da Avrupalı liderleri karşısına dizerek ayar veren, aşağılayan Trump’ın Erdoğan’la ‘eşit hizada’ oturması, unutulmayacak bir fotoğraf karesi olarak akıllarda yerini aldı.
Bir gün önce Fox Haber’de Trump’ın Gazze tezlerinin tam zıddı şeyler söyleyen Erdoğan’ın o masadaki sandalyesinde, aynı gün BM Genel Kurulu’nda “Barış için İsrail’in güvenliğini sağlamak zorundayız” diyen, “Bu zamanda bu söylenir mi” dedirtecek şekilde kendi ülkesindeki 250 milyon kişinin başını öne eğdiren Endonezya Cumhurbaşkanı oturuyor olabilirdi pekala.
Rubio’ya kalsa masa düzenini öyle ayarlamak isterdi, bundan eminim.
Türkiye’de de öyle bir tablo muhalefet çevrelerinin mühim bir kısmında bayram seyran havasında karşılanırdı, ondan da eminim.
Mehmet Acet - Haber7
Yorumlar2