Uçaktaki soru-cevap faslının ‘aslı astarı nedir’ bir de benden dinlemez misiniz
- GİRİŞ29.09.2025 08:56
- GÜNCELLEME29.09.2025 08:56
Yine aynı terane…
Yine aynı tezvirat…
Yine aynı yafta…
Neyi mi kastediyorum?
Elbette, çok ama çok başarılı geçen Amerika ziyaretinin kamuoyundaki olumlu yansımasını kırmak amacıyla başlatılan eş zamanlı karalama kampanyasını.
BM ZİRVESİNİ VE BEYAZ SARAY ZİYARETİNİ HAZMEDEMEYENLER
"Karalama kampanyası” diyorum zira tam da aynı anda hem trol hesaplar, hem geçmişini unutan gazeteci zevat eliyle gündemi bambaşka bir noktaya çekme hesabı yapıldı.
Troller sosyal medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasında canlı yayında yaşanan görüşmenin bir cümlesini cımbızlayıp yalan bir kurgu üzerinde tepindi.
Aynı kesimler Amerika’da Erdoğan’ı takip eden gazetecilere ağıza alınmadık küfür ve hakaretlerle saldırdı.
Bunlar olurken, bir gazeteci de “Erdoğan’ın uçağındaki basın toplantısının soruları gazetecilerin eline İletişim Başkanlığı tarafından tutuşturuldu” yalanı ortaya attı.
Baştan söyleyeyim.
Bu eş zamanlı iki kampanyanın amacı Erdoğan ve Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki yoğun çabaları neticesinde dünya gündemine oturan Gazze’deki İsrail soykırımını perdelemedir.
İkinci olarak Erdoğan ve ekibinin Washington’da en üst düzey devlet protokolüyle karşılanıp, uzun zamandır gergin olan Türkiye-Amerika ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcının yaşanmasından duyulan rahatsızlıktır.
***
Trollerin bize ve geziye katılan gazeteci arkadaşlara yönelik yalan, iftira ve hakaret dolu paylaşımlarını bir tarafa bırakıyorum. Ama, kime hizmet ettiklerini bir yere not ederek…
BİR DE BENDEN DİNLEYİN; “UÇAKTA SÖYLEŞİLER NASIL OLUYOR” DİYE MERAK EDİYORSANIZ
Sizlerden, antidemokratik uygulamaların yaşandığı 28 Şubat’ın aktif gazetecilerinden biri olan Faruk Bildirici’nin “Mal bulmuş mağribi gibi” yaptığı paylaşımda iddia ettiği meseleyi bir de benden dinlemenizi rica ediyorum.
***
2009 yılından bu yana Sayın Erdoğan’ın hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı olarak çıktığı yurt dışı seyahatlerini takip eden gazeteciler arasındayım.
Yıllarca çıktığımız seyahatlerde, öncelikle bir kez daha belirteyim, otel, yeme, içme, ulaşım gibi tüm masraflar kurumlarımız tarafından; yani bizler tarafından karşılanıyor.
İkinci olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönüş yolunda ya da gidilen ülkede yapılan basın toplantısında istediğimiz soruyu soruyoruz, cevabını alıyoruz.
***
Size isterseniz biraz daha detay vereyim.
Gidilen ülkede, yapılan temaslardan sonra dönüş yoluna geçmeden veya dönüş yolunda basın toplantısı yapılıyor. Koordinasyonu İletişim Başkanlığı yapıyor. Soruların tamamı biz gazeteciler tarafından hazırlanıyor.
Örneğin Kıbrıs meselesiyle ilgili bir soru sormak isteyen arkadaşımız ile Doğu Akdeniz meselesini sormak isteyen arkadaşımızın sorusu birleştiriliyor. Ve iki arkadaştan biri o soruyu soruyor.
Böylece sorular mükerrer olmuyor. Daha fazla soru sorma imkanı doğuyor.
Dün Ahmet Hakan’ın yazdığı gibi İletişim Başkanlığı bu süreçte akışı belirliyor. Yani soruların sıralaması konusunda inisiyatif kullanıyor.
Yoksa soruların içeriği konusunda bir telkin ya da emrivaki ile karşılaşmadığımı buradan açık yüreklilikle söylemek istiyorum.
Hatta şunu da söyleyeyim, gezilerde öyle anlar yaşandı ki akışta olmayan ve bağlam dışı soru soran arkadaşlarımız oldu. Bazen bizzat benim de sorularım oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan o sorulara da içtenlikle cevap verdi.
Kayıtlara geçirmek için söylüyorum. Örneğin Almanya Başbakan’ı Markel’le Berlin’de yapılan son görüşmenin ardından Türkiye’ye dönerken, soru-cevap akışı Avrupa Birliği çerçevesindeydi. Ama o gün ben bizzat, Zengezur Koridoru’nun ne zaman açılacağına ilişkin soru sorarak akış dışına çıkmıştım. Sayın Erdoğan da soruma cevap vermişti.
***
Devam edelim…
Bir de akış çerçevesinde sorulan sorulara verilen cevaplar sırasında yeni sorular oluşuyor. O anda araya girip soru sorduğumuz da çok oldu.
SINIRLI SÜRELİ CANLI YAYINLARDA BİLE HAZIRLANAN AKIŞ DIŞINA ÇIKILDIĞI BİLE OLDU
Buraya bir parantez açayım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birçok kez canlı yayında mülakat yapma şansımızda oldu. O canlı yayınlardan hemen önce de sorular hazırlayıp akış yaptık.
Ama yayın sırasında yine konu bağlamının dışına çıkılan çok soruyu da sorduğumuz oldu. Hatta ilk soru olarak akışın dışında ama son dakika bilgisinden yola çıkıp soru sorduğumuz zamanlar da oldu.
Yine, 2019 yerel seçimlerinin kampanya döneminde Üsküdar’daki Nevmekan’da üniversite öğrencilerinin de katıldığı canlı yayında 4 gazeteciydik. Biz sadece birer soru sorabildik. Çünkü, öğrencilerin peş peşe gelen soruları hem akışı değiştirdi, hem canlı yayın süresini 1 saat daha uzattı.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da ekibinden biri hiçbir öğrenciye “Neden bu soruyu soruyorsun? Bu da nerden çıktı” demedi.
Devam edelim...
“PROMPTER” YALANININ BİR BENZERİNİ UYDURDULAR
Bir canlı yayın sırasında Erdoğan’ın görüş mesafesine konan “bilgi ekranı”nı yayında görülmesi üzerine “Prompter kullanıyor” yalanı ile servis etmişlerdi.
Bugün de uçaktaki basın toplantısında “Erdoğan elindeki kartlardan cevapları okuyor” yalanını ortaya attılar.
Onu da izah edeyim.
Sorulara cevap olarak değil ama, akışın bütünlüğü açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgi notları var. O notlardan teknik ya da rakamsal değerleri okuyarak doğru ve net bilgileri bizimle paylaşıyor.
Tıpkı, canlı yayınlarda görüş mesafesindeki “bilgi ekranı”ndaki bilgileri paylaştığı gibi!
Hatta bazen konunun muhatabı bakana seslenip, “Daha ayrıntılı bilgiyi siz verin” diyerek söz veriyor.
Sahi, kendine ait olmayan, kendi kurmadığı bir cümleyi Erdoğan’a ekibinin kurdurabileceği fikrine nasıl ulaştınız?
Söz konusu isim, istişareyi önemseyen, dinleyen ve fakat kendine ait cümlelerle kendi üslubuyla son noktayı koyan bir siyasetçi bunu hala anlamadınız mı?
NATO ZİVERİSİ’NDE 3 SORU SINIRI GETİRİP, SORULARI DA GAZETECİLERİN ELİNE TUTUŞTURAN BİDEN Mİ SANDINIZ ERDOĞAN’I?
Sizlerle 30 Haziran 2022’de düzenlenen NATO Madrid zirvesinden bir hatıramı paşlamak isterim.
O gün NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’i, İspanya Başbakanı Sanchez’i ve ABD Başkanı Biden’ı canlı olarak salonda izledim. Üç isim de basın toplantısının soru-cevap kısmını 3 soru ile sınırlı tuttu. Sorular ekipleri tarafından gazetecilerin eline tutuşturuldu. Cevaplar eldeki kağıttan okundu. Ve salondan ayrıldılar.
Başkaca soru sormak isteyen gazetecilere sırtlarını dönüp gittiler.
Aynı NATO zirvesinde İspanya Başbakanı’nın ardından salona gelen Erdoğan’ı hem dünya medyasından hem Türk medyasından onlarca gazeteci takip etti. Biz de oradaydık.
Erdoğan, geldi kürsüye çıktı. Ne elinde bir metin vardı ne de önüne bir metin kondu.
Basın toplantısına başlarken şöyle dedi, “İsteyen istediği soruyu sorsun. Ne süre kısıtlaması var, ne soru.”
Ve ardından toplantı başladı. Sayısız soruya cevap veren Erdoğan, gazeteci de seçmedi. Yunanlı gazetecilerden, Alman gazetecilere, İsveçlilerden, Finlandiyalılara, Türk gazetecilere, İngilizlere kadar tümü soru sordu, cevabını aldı.
Biden bunu yapmadı. İspanya Başbakanı Sanchez yapmadı, NATO Genel Sekreteri yapmadı.
UÇAKTA BUGÜNE KADAR “ŞUNU SOR” DİYEN HİÇBİR ALLAH’IN KULU OLMADI
Konumuza dönelim.
Erdoğan, uçakta benim de içinde olduğum gazetecilere belli bir sürede belli bir akış çerçevesinde görüş veriyor. Biz soruyoruz o cevaplandırıyor.
Ama bugüne kadar bana ne İletişim Başkanlığı’ndan herhangi bir isim, ne o uçaktaki herhangi bir hükümet ya da devlet görevlisi “Şunu sor, şunu sorma” demedi.
Biz kendi aramızda soruları topluyoruz. Akışı İletişim Başkanlığı yapıyor. Sonra Sayın Erdoğan ile buluşup görüşmemizi tamamlıyoruz.
***
Ha bir de deşifre işi var.
Arkadaşlarımız bilir yıllarca bu işi ben NTV’den Nermin Yurteri, Posta’dan Hakan Çelik, Hürriyet’ten Hande Fırat, Yeni Şafak’tan Hüseyin Likoğlu yaptı. Hem not alıp hem kayıt yaptık. Sonra bu ikisini birleştirip temize çektik.
Ama şu anda bu işi yani deşifre işini İletişim Başkanlığı yapıyor. Ve metni bize geçiyor.
Açıkçası sınırlı zamanda çok vakit alan bir mesele böylece çözülmüş oldu.
***
Toparlayalım.
Hatırlıyor musunuz, “Saray’daki devasa iftar masası şu kadar lira” diye tartışma başlatmıştı CHP’nin bir önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu.
Sonunda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki “suntadan imal edilmiş” iftar masasının kuruluş görüntüleri paylaşılmıştı.
Yine, “Saray’ın klozetleri altın kaplama” dendiğinde de fotoğraflar paylaşılarak yalanlanmıştı.
Şimdi “Sorular gazetecilere veriliyor. Erdoğan da cevapları kağıttan okuyor” yalanını ortaya attılar.
“O öyle değil” diye biz de izah etmeye çalışıyoruz.
“Bir deli bir kuyuya bir taş atmış, 40 akıllı çıkartamamış” misali.
Böylece enerjimizi boşa harcatıyorlar, yanarım da buna yanarım!
ASKER POSTALI YALAYANLAR BİZE GAZETECİLİK DERSİ VERMEYE YELTENİYOR
Bitirelim…
Daha dün 28 Şubat’ta askep postalı yalayanlar...
17/25 Aralık sürecinde FETÖ’cülerin yalan ve iftiralarını gazete köşelerine taşıyanlar…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’da Filistin meselesini dünyaya mal etme başarısını ve Beyaz Saray’daki kritik zirveyi kotarmasını hazmedememiştir.
Olan budur.
***
Muhatabına Not 1:
“Kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş!”
Bu meseleye “cuk” diye oturuyor. Bilmem anlatabildim mi?
Muhatabına Not 2:
Mahir Kaynak’ın ifadesiyle, yaşanan olay sonrası “Bu kime yarıyor” sorusu üzerinden bir septik duruş sergilenebilir. “Sızma ve sızdırma” hadisesinde olağan şüpheliler bellidir.
Ama burada “Bir taş ile iki kuş vurmak isteyen”e odaklanmak gerekir!
Muhatabına Not 3:
Gazeteci-siyasetçi ilişkisinde, “Başından pay biçen” fıkrasını bilmeyen var mıdır?
Yorumlar8