Raşit Küçük Hoca İle Hayat Hikayesini Konuştuk-34

  • GİRİŞ05.10.2025 09:25
  • GÜNCELLEME07.10.2025 09:31

Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.

Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.

Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.

İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.

BAŞBAKAN DEMİREL İLE GÖRÜŞMEMİZ

FK: Dernek hizmetleriniz aynı hızla devam etmiş miydi Hocam?

RK: Okul bitene kadar hiç aksamadan kesintisiz olarak o hizmetler devam etmiştir. Mesela Manisa Demirci İmam Hatip Lisesi’nin yapılması için Demirel’e Ankara’dan bir heyet gidiyormuş, heyette eksiklik varmış, beni de Demirelci yapıp oraya götürdüler.

İlk defa o zaman çıktım Başbakan Demirel’in yanına.

Bizi görüştürmesi için önce Demirci’de koleji olan kardeşi Hacı Ali Demirel ile görüştük, randevuyu o aldı. Hatta esprili bir şeyi de unutmam; giderken bir arkadaş dedi ki “Şimdi, Hacı Ali Demirel size bir şeker ikram eder. Şekeri çok serttir, ağzına atarsan erimez, konuşacak fırsat bulamazsın. Konuşacaksan onu ağzına atma”. Dediği gibi de oldu ve şekeri ikram etti. Ama tabi bu şekeri ağzımıza almadığımız için konuşabildik.

Demirel’e çıktık, o sıralar seçim de yakın. Ben de Konya Yüksek İslam Enstitüsünde son sınıf talebesiyim. Benim mezuniyet diplomamda imzası olan, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü de yapmış Orhan Oğuz Hoca, Milli Eğitim Bakanı. Şimdi Demirel’e çıktık, bize “Mümkün değil” dedi. Ama biz önceden dersimizi çalışmıştık. “Mahvoluruz, oy çıkmaz, gibi şeyler deyin” demişlerdi bize köyde... Dedik ki “Böyle diyorsunuz ama Demirci bu konuda artık iyice hassas. İmam Hatip açarsanız belki bütün oylar Adalet Partisi’ne gelecek ama İmam Hatip açılmazsa, çevresine de tesir edecek şekilde oy kayıplarına sebep olacak” dedik. İlginçtir, biraz gözyaşı da döktü, açıkçası bunu da söyleyeyim, yani gözünden yaş geldi, “Yapamıyoruz” falan dedi.


FK: Aceba askeriyeden baskı mı vardı ?

RK: Evet Anladığım kadarıyla her zaman olduğu gibi askeri baskılar var. Milli Güvenlik Kurullarında vesairede bu konu konuşuluyor galiba. Ama gözyaşı da olsa biz yine bastırdık. Sonra Orhan Oğuz’u aradı telefonla, “Orhancığım Demirci’ye de İmam Hatip’i açalım da bu son olsun” dedi. Demirci İmam Hatib öyle açıldı.

Sonra Demirel’in bu gözyaşını rahmetli Necip Fazıl’a anlattım, dedim ki “Biz gitmiştik İmam Hatip için, Demirel ağladı, ‘Yapamıyoruz, edemiyoruz’ diye.” Dedi ki “Ağlamasına inanmayacaksın öylelerinin, riyanın en kötüsüdür, gözyaşı da anane ve geleneğidir onun.”

 

İMAM HATİP VE YİE’LERİN TÜRKİYE’DEKİ ROLLERİ

FK: Şimdi bulunduğumuz noktadan bakınca; Der ekleriyle, vakıflarıyla, diğer sosyal ve ekonomik yapılarıyla bu okullar son derece önemli görevler yapmış. İmam Hatip ve diğer benzeri okullardan söz ediyorum, ne dersiniz Hocam?

RK: Bu tespitinize katılmamak mümkün değil.

Bakınız bu okullar için şunu söylemek lazım ki, sadece İmam ve Hatip yetiştiren okullar olmadılar hiçbir zaman. Bunlar, dini de bilen, dindar insanlar yetiştiren ama içinde Kur’an okumayı iyi becerebilenlerin İmam-Hatip de olduğu yerler oldu. Bunu, bu gerçeği hep göz önünde bulundurmak lazım. Türkiye onu tam halledebilmiştir diyemem. Aslında İmam ve Hatip yetiştiren, özellikle işi bu olan okullara ihtiyaç var.

1974’te Erbakan Hoca’nın koalisyon döneminde İmam Hatip Okulu isminin İmam Hatip Lisesi adına dönüşmesi kararlaştırılmış, Millî Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem’in döneminde de uygulanmıştır.

Bugünkü durumda Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bunun için gayret ediyor. Mesela, özellikle buna tahsis edilmiş okullar oluşturmaya çalışıyor. Ayrıca sadece Hafız olan öğrencileri okutan okullar olması isteniyor ve zannederim iki veya üç tane oldu. Bu daha da artmalı, böyle olmalı. İnşaallah o zaman daha dengeli bir hale gelir Türkiye.

Türkiye’de, laik-anti laik, batıcı-batıcı olmayan veya Sünnî-Alevî kavgasının olmayışında, İmam Hatiplerin ve Yüksek İslam Enstitülerinin önemli rolü vardır.


FK: Tabi bu yanıyla da çok önemli katkıları inkar edilemez.

RK: Her ne kadar tarihimizden getirdiğimiz bir kardeşlik, bir birikim olsa da Cumhuriyet döneminin birtakım kışkırtmaları karşısında bunların fiiliyata dökülmeyişinde ve tahriklerin başarılı olmayışında, benim yine âcizane kanaatim, bu okullarımızın önemi çok büyüktür.

Ayrıca İstanbul ve Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nün ilk yıllarındaki mezunları, Türkiye’de, gerek bilimsel hayata, gerek dini hayata büyük faydalar sağlamışlardır.

Bu okullar, barışı, uhulet ve suhuletle bir arada yaşamayı geliştirebilmiştir.

(Devam Edecek)

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam 

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat