“Gizli Ele” Karşı Anayasa
- GİRİŞ17.10.2025 09:07
- GÜNCELLEME18.10.2025 12:12
Çarşamba günü Çin - ABD arasındaki “nadir toprak elementleri” kavgasını anlattığım yazıda Türkiye ile ilgili şöyle bir bölüm vardı:
“Doğrusu, bizler de 90’lı yıllarda nadir toprak elementlerini biliyorduk. Tıpkı boru, altını, doğal gazı, nükleeri ve başka kaynakları bildiğimiz gibi. Ancak “gizli bir el” bildiklerimizi uygulamaya koymamızı engelledi, o zamanlar o gizli ele dur diyecek bir siyasi irade de maalesef yoktu..”
Konuyu o kadar isabetli bir zamanlama ile açmışım ki inanın ben de şaşırdım.
Çünkü yazının yayınlanmasının üzerinden birkaç saat geçmeden ajanslara Cumhurbaşkanlığı’nın Beylikova nadir toprak elementleri madenine dair açıklaması düştü. Açıklamada Türkiye’nin bu madenleri hiçbir ülkeye vermesinin söz konusu olmadığı, kendisinin çıkarıp kendisinin işleyeceği söyleniyordu.
Tam da bizim söylediğimiz gibi…
Beylikova’daki rezervin büyüklüğü 694 milyon ton. Çok yüksek maddi değerinin yanı sıra, para ile satın alınmayacak stratejik değere sahip. Günümüzde teknolojik üretim yapan her sektörün NTE’ne ihtiyacı var ama özellikle savunma sanayinin bu madenlere bağımlılığı tartışılmaz.
ABD’nin NTE konusunda kıyamet koparmasının asıl sebebi de bu. Bir F35 uçağının üretimi için 418 kg NTE gerekiyor. Son sınıf bir destroyer gemi için 2,6 ton, Virginia sınıfı bir denizaltı için ise 4,6 ton NTE lazım.
Türkiye, Beylikova’daki madenleri layığı ile çıkarıp işlemeyi başarırsa bu alanda Çin’in ardından ikinci ülke olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda kararlı olduğumuzu söylüyor, ETİ Bor’u işaret ederek “madenleri biz çıkarıp biz işleyeceğiz” diyor.
Beylikova’nın öyküsü tam da geçen hafta tarif ettiğim şablona uyuyor. Ta 1950’lerden beri orada maden olduğu biliniyor. Ama önce Fransızlar, sonra İngilizler, sonra Çinliler bu madenlere çökmek istiyor. Onlar yapamayınca da nedense hiç olmuyor, “gizli bir el” NTE’nin çıkarılmasını engelliyor.
Anlaşılan o ki şimdi Erdoğan iktidarı o gizli eli kırmayı başarmış. Ancak ben yine de her şeyin garanti altında olduğunu düşünmüyorum. Bunlar kıymeti para ile ölçülemeyecek kaynaklar ve dünyadaki rekabet kızıştıkça bu kaynakların değeri daha da artacak. Türkiye’ye dışarıdan müdahale etmeye belki güçleri yetmez ama, içeriden satın alacakları adamlar eli ile türlü dümenler tezgahlayabilirler. Kim “artık böyle şeyler olmaz” diyorsa aşırı saftır. Türkiye, yakın tarihi boyunca ihanetin bin türünü görmüş bir ülke. Tüm siyasi kariyerini paraya sahip olmak ve Batılı efendilerin gözüne girmek üzerine kurmuş adamların eline fırsat geçmeye görsün…. Bir de bakmışsın NTE’lerin üzerine ABD, İngiliz, Çin veya başka bir yabancı gücün battaniyesi örtülüvermiş!
Bunun için mevcut hükümetin kararlığı ve garantileri yetmez. Bu kritik milli servetin, gelecekte oluşabilecek siyasi risklere karşı sağlam yasalar ile güvence altına alınması gerekir. Yeni Anayasa tartışmalarında da bu konu mutlaka masada olmalıdır. Tam bağımsızlık için bir iki yüz yıl daha bekleyecek lüksümüz yok.
BURSA NASIL SUSUZ KALIR?
Bursa’da sistematik hale gelen su kesintileri halkı isyan ettirmiş. Barajlar neredeyse tamamen boşalmış halde. Bu kış da yağışsız geçerse daha büyük sorunlar kapıda bekliyor.
Bursa gibi bir şehirdeki su sıkıntısından söz ediyoruz.. Bu akıl alır şey değil. Çünkü Bursa Türkiye’nin su açısından en zengin dağı olan Uludağ’ın eteklerinde kurulmuş bir şehir. Ecdadımız, bir zamanlar başkent yaptığı bu yeşil şehirde şimdi bizim susuz kalmayı başardığımızı görse gülerdi herhalde.
Açık ki şehir de şehrin su ihtiyacı da doğru düzgün planlanmamış. Daha beteri, Uludağ ve civarındaki koca koca su kaynakları vakti ile Amerikan, Fransız şirketlerine satılırken gelecekte oluşabilecek sıkıntılar hiç hesaba katılmamış.
Nadir toprak elementleri için söylediklerimizin su kaynakları için de aynen geçerli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Gaffar Yakınca / Haber7
Yorumlar22