Kıbrıs’ta 28 Şubat zihniyeti sevindi!
- GİRİŞ21.10.2025 09:25
- GÜNCELLEME21.10.2025 09:58
Durum gayet net…
KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimini “başörtüsü yasağını kutlayanlar” kazandı.
İlk turda ve açık farkla kazandı.
Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Rum Tarafı’nın hoşuna giden tavır ve lâflarıyla ünlü Kişi az daha kazanıyordu.
Cumhur İttifakı’nın desteklediği Aday Ersin Tatar, ikinci turda güç belâ alabildi seçimi.
Bu önemli bir uyarıydı.
Yavru Vatan’ın Anadolu’dan “kalben” kopmakta olduğunu gösteren çok önemli bir uyarı.
Ne yazık ki o seçimin sonuçlarından ders çıkartılmadı.
Türkiye’deki “kültürel iktidarı olmayan siyasal iktidar”, neredeyse tamamı Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın sırtında bırakılan yüklerle uğraşıyordu.
Medyanın, sözde iktidarı destekleyen medyanın büyük bir bölümü “köşeleri müdafaa ve muhafaza” etme derdindeydi.
KKTC ile ilgilenmek, “tehlikelere” dikkat çekmek bizcileyin az sayıdaki gazeteciye kalmıştı.
Görünen köy kılavuz istemiyordu.
Perşembenin gelişi pazartesiden belliydi.
Ve işte sonunda olanlar oldu, seçimi federasyoncu zihniyet kazandı.
Hem de ilk turda ve açık farkla kazandı.
Efendim, “sağ seçmen” sandık başına gitmemiş de ondan olmuş.
Bana ne, kime ne!
Sandığa gitmemek de bir tercih değil mi?
İsteseydiler giderlerdi ama gitmediler!
Türkiye’deki son yerel seçimlerin sonucunu da büyük ölçüde sandığa gitmeyenler belirledi.
Elleri “CHP’li adaya oy vermeye” gitmeyenler, tavırlarını kendilerince böyle gösterdi.
Şimdi hangi noktadayız?
Seçimi kazanan “Kişi” elbette Türkiye ile didişecek değil.
Elbette Türkiye’ye kafa tutmaya kalkacak değil.
Bunu yapamaz, elbette yapamaz.
Elbette Türkiye’yi öncelikle dikkate almak ve adımlarını Türkiye’ye göre atmak mecburiyetinde.
Benim üzerinde durduğum mesele bambaşka.
Ben şu sorunun cevabını istiyorum:
Türkiyemiz, Enosis soykırımcılarından şehit kanlarıyla kurtardığı Kıbrıs’ı nasıl oldu da bu kadar ihmal etti?
Nasıl oldu da işlerin bu noktaya gelmesine izin verdi?
Ada’da nelerin olduğu, kimlerin ne dümenler çevirdiği bilinmiyor muydu?
Oralarda cirit atan etki ajanlarının Yavru Vatan’ı Anavatan’dan kopartmak için neler yaptıkları; medyanın, sivil toplum örgütlerinin nasıl yönlendirildiği bilinmiyor muydu?
En azından ben biliyordum bunları…
Ve sürekli olarak yazıyor, imkân buldukça ekranlardan haykırıyordum.
Sosyal medya hesabımdan da sürekli olarak “ikaz” paylaşımları yapıyordum, etiketleye etiketleye.
KKTC denince aklımıza gelmesi gereken şehitlerimiz, gazilerimizdi.
Milli davamızdı.
Beka meselemizdi.
Ne yazık ki…
Kıbrıs medyamızın gündemine daha çok kumarhaneleriyle batakhaneleriyle geldi.
Bin türlü kirli işin döndüğü mekânlarıyla geldi.
Çılgın yılbaşı eğlenceleriyle, konserleriyle geldi.
Kara para aklama işleriyle geldi.
Biz, oralara fırsat buldukça gidip bunları yazdık, çizdik.
Cami için vakfedilen arazilerin üzerlerinde her türlü pisliğin döndüğü “işletmelerin” faaliyet gösterdiğini…
Bu arazilerin kirli heriflere kiralandığını belgeleriyle ortaya koyduk.
Siyonistlerin oralardan sürekli olarak daire, arsa, tarla satın aldıklarını, şirketler kurduklarını söyledik, yazdık, durduk.
KKTC’deki “manevi yıkım”a karşı tedbirler alınmadığı takdirde neler olabileceğini defalarca anlattık.
Oralarda LGBT zihniyetini eleştirmenin yasak olduğunu, bunu yapanların yargılandığını, hapis cezaları aldığını gözler önüne serdik.
KKTC’de faaliyet gösteren az sayıdaki Yerli ve Milli Sivil Toplum Örgütü’nün desteklenmesi, fondaş örgütler karşısında bu kadar çaresiz ve etkisiz bırakılmaması gerektiğini defalarca dile getirdik.
Oralardaki “İşgalci Türkiye,. Kıbrıs’tan defol!” pankartları açan zihniyetin iyice güçlenmemesi için atılması gereken adımları konu hakkında derinlemesine araştırmalar yapan uzmanlarla birlikte gündeme taşımaya gayret ettik.
“Kıbrıs 2. Filistin Olmasın!” dedik.
“Manevi Vatan Elden Gitmesin!” dedik.
“Manevi Vatan’ın zemini kayıyor!” dedik.
“İlahiyat Kolejleri”ne destek verdik ama bunların asla yeterli olmadığını söyledik.
Özellikle Kıbrıslı gençler üzerinde “Rumlarla fıstık gibi anlaşırız, yeter ki Türkiye aradan çekilsin!” propagandasının ne kadar etkili olduğunu vurguladık.
Türkiye’nin çok daha fazla yerli ve milli Anadolu insanının vatandaşlık alması için bastırması gerektiğini belirttik.
O kadar ki…
Haber7.Com’daki bir yazımıza “Uyan ey medyamız, gafletten uyan!” başlığını attık.
Çok az kişiyi uyandırabildik.
*
KKTC’deki seçimin sonucu, KKTC vatandaşların büyük bir bölümünün Anavatan Türkiye’den “kalben” uzaklaştığını ortaya koydu mu koymadı mı?
Üzerinde biraz tefekkür lütfen…
KKTC’de yaşananlardan Türkiye’deki “muhafazakârların”
-Türkiye için de- çıkartması gereken birçok ders var.
Bakalım, bu sefer ders çıkartabilecekler mi?
Bakalım, tehlikenin farkına bu sefer varabildiler mi?
Serdar Arseven / Haber7
Yorumlar42