“Boş kalmak” diye ihtiyaç olur mu?

  • GİRİŞ02.11.2025 08:53
  • GÜNCELLEME02.11.2025 09:05

Loren Wade adındaki Kansaslı adam, ‘ABD’nin en yaşlı işçisi’ olarak tarihe geçmişti. 2016 yılında öldüğünde 104 yaşındaydı ve hala bir süpermarkette çalışıyordu. Bir yıl önce, yani 103 yaşındayken televizyon haberlerine konu olmuş, haberciler hala çalışıyor olmasını “ilham verici” olarak nitelemişlerdi.

Yaşlı adam, bu yaşta çalışmasını kendi tercihi olarak açıklıyordu. 65 yaşında posta idaresinden emekli olmuş, “emeklilik bana göre değil” deyip Walmart adlı süpermarkette raf görevlisi olarak işe başlamış.

Loren Wade’nin öyküsü gerçekten takdire şayan. Özellikle de çalışmayı bir zül gibi gören genç nesiller için güzel bir ders niteliğinde. Zaten medya da konunun en çok bu yanını ön plana çıkarmış.

Batı medyası böylesi “çalışkan yurttaş” haberleri yapmaya bayılıyor. Ancak bu öykülerde her zaman gözden uzak tutulan birkaç önemli detay bulunuyor.

Loren Amca’nın emekli olup da çalışmaya devam ettiği tarih, 1977 senesine denk geliyor. Walmart süpermarketinin altın çağı. ABD ekonomisinin orta sınıf için tam gaz çalıştığı 1950-1977 arasını çalışıp biriktirerek geçiren Loren, 1977-1990 arasındaki görece iyi dönemi de aynı şekilde çalışarak geçirmiş.

Bu ne demek?

Özellikle 1950-1980 arasında geçen 30 yıllık süre, çalışanların bir şekilde ev alabildiği ve kalan ömürleri için emekliliklerini garanti edecek sigorta primi ödeyebildikleri bir dönemdi. Bu devri yakalayan kuşak için “emeklilikten sonra da çalışmak” gerçekten bir tercih meselesi idi. Çünkü hem emeklilikte de kendilerini geçindirecek maddi birikimleri vardı hem de ağır çalışma koşulları yüzünden çökmemişlerdi. 65’ten sonra da yola devam edebiliyorlardı.

1980’ler ile beraber durum değişmeye başladı. Hem çalışma koşulları ağırlaştı hem de hayat her geçen sene daha pahalı hale geldi. Kırk yıl sonra geldiğimiz noktada ise insanlar, emekli olabilmeyi bile bir lüks olarak görüyorlar. Pek çok genç insan düzensiz işlerde çalışmak zorunda, doğru düzgün prim gün biriktiremiyorlar ki emekli olabilsinler.

Ya emekli olabilenler? Olanlara da ücretleri yetmiyor. Emeklilikten sonra çalışma devam ediyorlar ama, Loren Amca gibi gönüllü değil, zorunlu çalışma. Almanya’nın pastaneleri, kafeleri 70-80 yaşında garsonlarla dolu. Çünkü emekli aylıkları ile ayın sonu gelmiyor.

Bizde ise durum biraz daha farklı. Bir yanda 40’lı yaşlarında emekli olmuş gencecik adamlar, bir yanda aldıkları aylık yetmediği için iş arayan emekliler. Çoğunlukla iş bulamıyorlar; Türkiye’de genç nüfus kalabalık, gençler bile iş peşinde koşarken onlara sıra gelmiyor.

Yine de haksızlık etmemek lazım. Yaşlılar söz konusu olduğunda Türkiye’nin durumu Batı’ya göre daha iyi. Her yurttaş -emekli olmasa bile- genel sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor. Toplu taşıma ve başka bazı hizmetler yaşlılar için ücretsiz. 65 yaşını geçen insanlara, başka bir gelirleri yoksa, -sırf yaşlı oldukları için- maaş bağlanıyor. Çok küçük bir rakam ama, hiç yoktan iyidir. Hepsinden önemlisi ise geleneksel değerler. Müslüman Türk toplumu, yaşlıları kenara itilecek bir ıskarta veya bir yük olarak değil, el üstünde tutulacak bir kıymet olarak görüyor.

Bizimle kapitalist Batı arasındaki temel ayrım da böylesi değerler üzerinden ortaya çıkıyor.

Şu an “mutlak” kabul ettiğimiz çalışma kültürünün de aslında kapitalist Batı medeniyetinin bir ürünü olduğunu akıldan çıkarmamak lazım. Bu çalışma kültürünün merkezinde insan değil, kar yer alıyor. Bunun için insanları önce mutlu olmadıkları işlerde posaları çıkıncaya çalıştırılmak, sonra da kalan üç beş sene ömürlerinde boşluğa, anlamsızlığa mahkum etmek bir lütuf gibi sunuluyor.

Bizim felsefemiz ise “hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak ve yarın ölecekmiş gibi ibadet etmek” sözü ile özetleniyor. İbadet ile çalışma, mutlak gerçeklik ile nefis imtihanı, ahiret ile bu dünya arasında kurulan anlamlı dengeye dikkat etmek lazım. Yani aslında boş zaman diye bir şey yok! Sevdiği işi yapan, yaptığı iş sebebi ile de hayatı anlam kazanan ve bütün bunları daha yukarıdaki bir inanç seviyesine bağlayan biri için “boş kalmak” neden ihtiyaç olsun ki?

Çalışma kültürü, yaşlılık, emeklilik…  Her konuda olduğu gibi bu başlıkta da önümüze yine bildik kritik soru geliyor: Gelişme yahut ilerleme dediğimiz olgu, sadece Batının kapitalist yolu mudur, yoksa bize özgü yolları üretmek de mümkün müdür?
 

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar18

  • Mustafa 2 saat önce Şikayet Et
    Güzel tedbirler..
    Cevapla
  • Hırsızlık 4 saat önce Şikayet Et
    Batıda yaşlılar en büyük eserlerini 80 li yaşlarda veriyorlar, icatlar yapıyorlar, kitaplar yazıyorlar. Türkiyede emekli sınıfı açlığa mahkum ediliyor, diplomalı hırsızlar bilgiyi tekelleştirip üniversitelere hapsederek, halkın üniversitelerden ve üniversite kütüphanelerinden yararlanmasını engelliyorlar
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • fatih 4 saat önce Şikayet Et
    Her yaşın çalışma temposu vardır. Kişi çalışarak başkasına değil kendi üretmelidir. Başkasına köle olarak çalışmak sömürü düzenidir. ABD de ki vatandaş kapitalizmin kölesi olmuş hâlbuki ki kendi imkanları dahilinde bir şeyler üretse mükemmel olur veya bir kaç kişi birleşip bağımsız ürettim yapabilirler.
    Cevapla
  • Halil SİNANOĞLU 5 saat önce Şikayet Et
    60 yaş isterseniz bilgelik yaşıdır. Biriktirdiğiniz tecrübe ile çok şey yapabilirsiniz. İsterseniz ikinci kariyer dönemi olabilir.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ahmet 91 5 saat önce Şikayet Et
    Mümkündür abi. Yeter ki biz isteyelim. Bu yolu keşfedip yola düşmek elbette Çetin bir süreçtir. Yani yolu üretmekle iş bitmiyor efendim...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat