Tarih Sezai Karakoç’u doğruladı

  • GİRİŞ08.11.2025 14:47
  • GÜNCELLEME08.11.2025 14:47

Modern batı kültürünün ve kapitalist uygarlığının kuşatması altında zihni karmaşanın yaşandığı, insanımızın yol bulmada güçlük çektiği, batıcı ideolojilerin ön planda ve görünürde olduğu, tartışıldığı, konuşulduğu bir çağdır, yirminci yüzyıl.

Her yüzyılı sırtında taşıyan, renk ve ruh veren öncüler vardır.. Ülkemizde yirminci yüzyıl boyunca Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç gençliğe ufuk olmuştur.

Cağaloğlu, kültür savaşının ateş hattı, düşünce, sanat, edebiyat ve basının merkeziydi. Batıcı düşüncelerin merkezleri de buradaydı. Müslüman aydınlar için Cağaloğlu; Üstat Necip Fazıl ile Üstat Sezai Karakoç demekti. Üretmen Han'da Diriliş, hemen onun karşısında, sokak başında Büyük Doğu ambleminin varlığı, Müslümanlar için Cağaloğlu denilen büyülü dünyanın merkezleriydi.

Sezai Karakoç, Diriliş dergisinin ilk sayısını 1960 yılı nisanında çıkarmıştı. Daha sonra Diriliş Yayınları'nı da kurdu. Sezai Karakoç'un Cağaloğlu'ndaki bürosu, aynı zamanda Diriliş dergisinin ve Diriliş Yayınları’nın da yönetim merkeziydi. 

Ben Sezai Karakoç’la 1982 yılı yazında Diriliş Yayınları’nın Cağaloğlu’nda, Çatalçeşme Sokak'ta Üretmen Han'daki bürosunda tanıştım. Üniversite öğrencisiydim. Erzurum’dan otostop yaparak gelmiştim. Büro, Ayasofya'ya bakıyordu. Derginin, kitapların yayınlandığı, kitapların depo edildiği, kitap ve dergi abonesi, satışı, ve dağıtımının yapıldığı, ziyaretçilerin kabul edildiği ve üstad ile birlikte oturulup sohbetlerinin dinlendiği yer burası idi. Bütün faaliyetler bu bürodan yürütülüyordu.

Sezai Karakoç’u Diriliş dergisi ile tanımıştım. Kitaplarını okumak, baba ocağına dönmek gibiydi; taşları yerine koyup hatırlamanın ve hayal kurmanın imkanlarını gösteriyor, hakikat medeniyetini inşa ederek başka bir dünyada, atalarımızın dünyasında yaşayabileceğimizi anlatıyordu.

Diriliş Yayınları sonra, yine aynı sokaktaki Derin Han'a taşındı; yaklaşık 20 yıl da burada hizmet verdi. Cağaloğlu'nda yarım yüzyıla yakın bir süre Sezai Karakoç dergi idare etti, yazılar yazdı, namazlar kıldı, binlerce onbinlerce misafir ağırladı, görüşmeleri ve sohbetleri hep bürosunda yaptı. Üçüncü Diriliş Yayınları bürosu ise Fındıkzade'de Molla Gürani Caddesi’ndesindeydi.

Sezai Karakoç’un sesi medya ka­nalıyla hiç duyulmadı. O, kendi konuşma alanlarını kendi seçti. Aç­tığı mecralarda daha çok gönüllülere ve kısmen de “Ne diyor?” diye merak edenlere seslendi. Zannedildiği gibi kendi köşesine çekilip in­ziva hayatı da yaşamadı.

Sezai Karakoç'un bürosu, Türkiye'de en çok misafirin ve ziyaretçinin girip çıktığı bir kültür ocağı konumundadır. Ülkemizin dört bir yanından insanlar kesintisiz bir akışla gidip gelirlerdi. Sezai Karakoç'un ziyaretçileri, genel manada aydın sınıftan ve gençlikten oluşurdu. Bu 'Diriliş erleri'  İslam'ı ve kaynaklarını bilen, Gazali, Mevlana, İbn-i Arabi gibi klasikleri, Âkif, Muhammed İkbal, Necip Fazıl Kısakürek gibi öncüleri ve elbet Sezai Karakoç külliyatını okumuş aydınlar ve aydın olma sürecindeki gençlerdir.  

Öğrencilik yıllarında ziyarete gelenler ve mezun olduktan sonra da tayin ya da görevleri icabı Anadolu’da bulunanlardı. İzinlerinde, özellikle yaz mevsiminde her yıl muhakkak gelir­lerdi. Diriliş fikrinin takipçileriydiler. Gelemedikleri vakit telefonla irtibatlarını sürdürürlerdi. Üstat’a fikren bağlıydılar, yapılacak bir çalışmada (dergi, parti) adları anılırdı.. Parti döneminde kurulan il ve ilçe teşkilatları bu kişiler yoluyla hayata geçmişti.

Diriliş Yayınları’nda herkes Sezai Karakoç'a ulaşabilir, en olmadık soruları sorabilir ve muhabbet edebilirdi. Üstad da hiç üşenmeden hepsine cevap vermeye çalışırdı; yeni gelenlerin sorduğu sorular ondan yeni şeyler duyma/öğrenme fırsatı veriyordu. Davaya sahip çıkan herkes Sezai Karakoç'un misafiri olur, sohbet ederdi.

Ben 1987’de evlendim ve İstanbul’a yerleştim. 1990 baş­larında, yeni bir dünya savaşının dillendirildiği hatta başladığına dair işaretlerin iyi­ce aşikâr hâle geldiği günlerde, dünyanın hızla içine yuvarlandığı siyasi ve toplumsal meseleler, uç vermişti. Üstat öngörülerini, değerlendirmelerini bu yönde dile getiriyordu. Diriliş Partisi’ni kurdu. “Türkiye’nin ve İslam âleminin en önemli, ha­yat-memat meseleleri burada konuşulmaktadır.” derdi. O farkındaydı ve anla­tıyordu.. Amerika’nın Irak ve Suriye’yi işgal etmek, Ortadoğu’ya iyice yerleşmek istediğini, İslâm âlemi­nin geç kalmış olsa bile şimdiden hazırlık yapması gerektiğini söylemişti. İslam birliğinin kurulmasını, İslam âlemi için bu birlik olmadan kurtuluş imkânı olmadığını savunuyordu. 11 Eylül 201’den sonra dünyadaki gelişmeler Sezai Karakoç’u doğruladı. Diriliş Partisi bir aydın partisi idi, hem mevcut aydınlara hitap etmek hem de gençlerden yeni aydın kadrolar yetiştirmek amacındaydı.

Sezai Karakoç, peygamberlerin eğitim metodu sohbeti seçmişti. Diriliş Yayınevi'nin havasını soluyan, oradaki sohbetlerde bulunanlar için üstad, yayınevi ve hatıralar ömür boyu anlatacakları hazine değerinde bir servettir.

 

 

Yorumlar3

  • Mustafa Akbal 7 saat önce Şikayet Et
    Makamları cennet olsun haklarımız helal olsun Eser bırakanlardan allahım razı olsun inşallah
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Berk 9 saat önce Şikayet Et
    Okullarda rahmetli Karakoç var mı ?Yok?! O isimler müfredatlara olması gerektiği gibi sindirilmezse -ki şu anki durum böyle- kendimiz çalar kendimiz oynarız.Maalesef.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Yusuf 9 saat önce Şikayet Et
    Sezai Karakoç ve fikir dünyamızı şekillendiren üstadlarımızdan Allah razı olsun mekanları cennet olsun inşallah.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat