Belediye Reisi

  • GİRİŞ23.11.2025 09:06
  • GÜNCELLEME23.11.2025 09:08

Birinci Meclis, savaşın bitimiyle birlikte yenilenme kararı aldı.

1923 yılının Haziran ve Temmuz aylarında sandık kurulacak, ikinci dönem milletvekilleri seçilecekti.

1908 tarihli İntihab-ı Mebusan Kanununun esas alındığı seçimler iki dereceliydi. Önce “müntehib-i sani” denilen ikinci seçmenler belirlenecek ardından az sayıdaki bu seçmenler milletvekillerini belirleyeceklerdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi kanunda küçük bazı değişiklikler yapmış, seçmen yaşını 18’e indirip, her 20 bin erkek seçmen başına bir mebus seçilmesini kararlaştırmıştı.

O yılın sonbaharında Halk Fırkasına dönüşecek olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu seçimlere tek parti olarak girdi.

Gazi Paşa, muhalefet istemiyordu.  Lozan’ı onaylayacak, Cumhuriyeti ilan edecek, hilafeti kaldıracak, İstiklal Mahkemelerinin yeniden kurulmasını sağlayacak, yeni anayasayı yapıp devrimleri yasalaştıracak olan yeni Meclis önemliydi. Yakın çevresine “kız gibi meclis yapacağız” demişti.

Milli Mücadelenin başkumandanı ve yeni Türkiye’nin lideri olarak işi sıkı tutup bütün listeyi bizzat tespit etti. Bunun için Ankara’da bir büro kurdu, vilayetlere müfettişler gönderdi, istemediği hiçbir ismin listeye girmemesi için her tedbiri aldı.

Ne var ki bunca tedbir ve denetim, bazı muhalif isimlerin bağımsız mebus olarak seçimlere girmesini engelleyemedi.

Bu isimlerin başında Gümüşhane’den Kadirbeyoğlu Zeki Bey geliyordu.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi üyelerinden olan Zeki Bey, Erzurum Kongresine de Trabzon delegesi olarak katılmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın ordudan istifa etmesine rağmen kongreye askerî üniforma ve padişah kordonuyla katılmasına itiraz etmiş, o günden başlayarak muhalif bir isim olarak sivrilmişti.

Bu seçimlerde Gümüşhane dört mebus çıkaracaktı. Gazi, dört ismi de belirleyip Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin il başkanına bildirmişti. İl Başkanı Osman Bey, aynı zamanda belediye reisiydi. Üstelik Zeki Beyin de akrabasıydı. Mevcut listenin delinmesinin Paşa’yı kızdıracağını düşünüp korktu. 29 Mayıs günü bir telgrafla durumu Ankara’ya bildirdi. “Aleyhte cereyanların merkezi haline geldik” diyerek tedbir alınmasını arz etti. Ardından Zeki Beyin adını vererek ikinci bir telgraf daha çekti. Onun Müdafaa-i Hukuk Grubu aleyhine çalıştığını, seçim bildirgeleriyle fesat çıkardığını iddia etti. “Zeki tedip edilmedikçe” yani Gümüşhane’den sürülmedikçe seçimleri kazanmanın mümkün olamayacağını söyledi.

Beklenen cevap çabuk geldi:

“Her neye bağlı ise Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namzetlerinin ekseriyeti kazanmalarının sağlanması matluptur ve mültezemdir.”

İl Başkanı Osman Bey, telgrafı kaptığı gibi önce Valiye ardından jandarma komutanına koştu.

Seçim sandığının kurulduğu ilk ilçe Kelkit’ti. Seçmen çoğunluğunun olduğu bir yerdi.  Buradan çıkacak sonuç diğer ilçeleri hatta illeri etkileyebilirdi. Oylamanın başlamasıyla birlikte çarşı pazar bir anda jandarma birlikleriyle doldu. Oyların kullanıldığı belediye binası askerler tarafından çepeçevre sarıldı. Jandarma Kumandanı, Kaymakam vekilini de yanına alarak belediyeye gitti. Oy vermek için sıraya dizilmiş olan ikinci seçmenlerin karşısına geçip şöyle dedi:

“Biz buraya seçimi yaptırmak için geldik. Seçimler bizim yanımızda yapılacak ve her seçmenin kullandığı pusulaları göreceğiz. Hükümetin istediği adaylardan başka hiç kimseye oy vermeyeceksiniz.”

Salonda bulunanlar ürkek ve mütereddit nazarlarla önce birbirlerine sonra da belediye reisine baktılar. Kelkit Belediye Reisi Hacı Alaattin Bey, yaşlı bir adamdı. Oturduğu sandalyeden sakince kalktı. Cebinden çıkardığı küçük bir kitapçığı Kumandan ve Kaymakam Vekiline göstererek şöyle dedi:

“Efendiler! Bu kanuna göre burada bulunamazsınız. Halk kendi vekilini kendisi seçecek. Kanun böyle diyor. Karışırsanız suç işlemiş olursunuz.”

Hiç kimse böyle bir tepki beklemiyordu. Ortalık buz gibi oldu. Reis Bey, aynı kararlılıkta sözlerine devam etti:

“Hükümet istediğini seçecekse bunca ahaliyi tedirgin edip mahsul zamanı burada toplamaya ne gerek vardı?  İdare meclisi, kendi arasında toplansın kimi istiyorsa yazıp göndersin, biz de bu eziyetlere katlanmayalım.”

Jandarma kumandanı, oralı bile olmadı. “Emir böyle” diye üsteledi. “Oylar kullanılacak ve hükümet kimi istiyorsa o seçilecek. Biz de göreceğiz.”

Bundan sonrası Reis Bey için sözün bittiği yerdi.  Bir elindeki kitapçığa baktı, bir kumandan paşaya bir de hadisenin nereye varacağını merak eden ahaliye... “Madem öyle, biz de seçimlere katılmıyoruz” diyerek kapıya yöneldi. Çıkıp gitti. Diğerleri de onun peşinden koştular. Salon bir anda boşaldı. Seçim sandığının başında hiç kimse kalmadı.

Kumandan ve Kaymakam arkalarından baka kaldılar. Seçimin yapılmama ihtimalini düşününce de telaşlandılar. İkna etmek için arkalarından koştular. Çabaları sonuç vermeyince de postaneye gittiler. Durumu Mustafa Kemal Paşaya bildirip ne yapmaları gerektiğini sordular.

Paşa, medeni cesaret sahibi bu hamiyetli insanı merak etmişti. Derhal postaneye çağrılmasını istedi. Evinden çağırıp getirdiler. Makina başında ilginç bir muhabere oldu.

Paşa, “Hacı Bey” diye hitap ettikten sonra niçin böyle davrandıklarını sordu. Hacı Alaattin Bey de saygı ve hürmet dolu ifadelerle cevap verdi:

“Paşam, ellerinizden öperim. Zeki Bey, Umumi Harpte ölümüze tabut, dirimize beşik oldu. Bizi her türlü felaketten kurtardı. Harpten sonra da açlıktan ölüm derecesine gelen ahalinin imdadına yetişti. Bize hem yiyecek hem de tohumluk temin etti. Eğer bizi istemiyorsanız birer kağnı bir de massamız vardır. Yer gösterin gidelim. Biz vekil olarak Zeki Beyi istiyoruz.”

Paşa merak etmişti. “Massa” nedir?” Diye sordu. “Hayvanları sürmek için kullandığımız iki metre uzunluğunda bir çubuktur” dedi.

Kelkit Belediyesinin yaşlı reisi, medeni cesareti kadar samimiyetiyle de Ankara’yı etkilemeyi başarmıştı. Görüşme sonrası seçimlerin serbestçe yapılması için talimat geldi:

“Çekiliniz ve seçimleri serbest bırakınız. Bu nispette azimkâr olan bir halka fazla tazyik yapılamaz...”

Seçimler yapıldı. Gümüşhane, üçü Halk Fırkasından, biri bağımsız dört mebusunu Ankara’ya gönderdi.

Kadirbeyoğlu Zeki Bey, hemşerileri ile kurduğu gönül bağının mükâfatını almış, en yüksek oy oranıyla Meclis’e girmişti.

Aynı zamanda İkinci Meclisin de yegâne bağımsız mebusuydu. Kendisi gibi bağımsız olan Eskişehir Mebusu Emin Bey, seçildikten hemen sonra Halk Fırkasına geçince tek başına kalmıştı. 1927 seçimlerine kadar muhalif mebus olarak Meclis’te bulundu. Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili oylamada ret oyu veren tek mebus oldu. 1924 yılında Karabekir’in kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına geçti. Fırkanın kapatılması üzerine yeniden bağımsız kaldı. Ardından siyaseti bırakıp köşesine çekildi. 1952 yılında vefat etti.

Kelkit Belediye Reisi Hacı Alaattin Beyin bir örneği daha var mıydı bilinmez... Ancak onurlu hatırası Kelkit sokaklarında hâlâ anlatılır. 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat