Doğru analiz ve Ukrayna barışı

  • GİRİŞ26.11.2025 09:14
  • GÜNCELLEME26.11.2025 09:29

Doğru analizin önündeki en önemli engel “pozisyonelliktir”. Pozisyonelliği, “kişinin fikirlerini ait olduğu gruba veya siyasi fikre göre şekillendirmesi” olarak tanımlayabiliriz. Bu yanlış mıdır? Tabii ki hayır. Bilakis, fikir üretimi dediğimiz iş, esasen böyle bir referans çerçevesi ile ortaya çıkar. Ancak fikir üretiminin ilk basamaklarında pozisyonelliğin kesinlikle olmaması gerekir.

Fikir üretim sürecinin beş basamağını -tarihçilerden ödünç alarak- sıralayalım: Tarama, Tasnif, Tahlil, Tenkit ve Terkip. Bu kademelendirme 5T olarak bilinir ve daha ziyade tarihçiler arasında rağbet görür ama, tüm fikir süreçlerine teşmil edilebilir.

Uzatmadan söyleyelim… İlk üç basamak, yani tarama (bilgi toplama), tasnif (bilgiyi sınıflandırma) ve tahlil (analiz) mutlaka tarafsız bir gözle, mevcut pozisyonlardan olabildiğince uzak yapılmalıdır. Pozisyonunuz ve beklentileriniz, ancak tenkit (eleştiri) ve terkip (sentez) kademelerinde devreye girebilir.

Bu kadar teknik detayı neden anlatıyorum?

Çünkü bazı yorumcuların pozisyonelliğinden yoruldum. Malumunuz haftanın 4-5 akşamı televizyonlardaki analiz programlarına çıkıyorum, güncel gelişmeleri canlı yayında değerlendirmeye çalışıyorum. Kimi yorumcuların olayları analiz ederken duygularına kapılmalarını, açık gerçeklikten fersah fersah uzaklaşmalarını hayretler içinde izliyorum.

Hepsi birbirinden değerli akademisyenler, askeri uzmanlar, gazeteciler… Bazen kişisel pozisyonlarının gölgesine o kadar esir oluyor ki gerçekliğin neredeyse tamamen zıttı değerlendirmeler yapabiliyorlar.

Sıkça yaşadığım bir durum ama en son örneğini Ukrayna’ya ilişkin ABD barış planında gördüm.

ABD ve Rusya, 28 maddelik bir barış planı üzerinde çalışıyorlar. Nasıl olmuşsa bu plan basına sızdırılmış. Avrupalılar ve Trump karşıtları, “Rusya yaptı” diyor. ABD hükümeti ve Rusya ise Avrupa’yı görüşmeleri sabote etmekle suçluyor.

Henüz taslak olmakla beraber 28 madde, karşılıklı tavizler sonucunda savaşın bitmesini hedefliyor. Cephedeki askeri durum, olduğu hali ile ele alınmış. Yani herkes bulunduğu yerde kalacak. Rusya, işgal ettiği bazı bölgelerden çekilecek fakat, bunun karşılığında hak talep ettiği bölgeleri alacak veya silahsızlanmasını sağlayacak. Ukrayna ordusu 600 bin kişi ile sınırlandırılacak ve Ukrayna’nın NATO’ya girmemesi garanti edilecek. Bunların karşılığında Rusya 100 milyar dolar savaş tazminatı, ABD’ye bazı ortaklık imtiyazları ve Ukrayna’ya saldırmama garantisi veriyor.

Pek çok yorumcu “bu plan Rusya’nın lehine” diye havaya zıplıyor.

Anlayamadıkları iki nokta var…

Birincisi Rusya’nın lehine olan şey plan değil, sahadaki gerçeklik.

Ukrayna yönetiminin yanlış tercihlerinin sonunda Rusya, ülkenin %30’unu fiilen işgal etti. Rus ordusu her geçen gün ilerleyişini sürdürüyor, anlaşmanın yapılmadığı her saat Rusların lehine çalışıyor. Üstelik her gün kabaca 100 - 200 Ukrayna askeri cephede ölüyor. Ukrayna ekonomisi iflas etmiş halde. Devlet savaş için ne kaynak bulabiliyor ne de insan. Ukraynalı gençler “ölüm” anlamına gelen askerden kaçmak için her tür numarayı yapıyor.

Savaş için Ukrayna’ya gaz veren Batılılar ise iş silah vermeye gelince hayli isteksiz davranıyor.  Rusya’ya karşı Avrupa’nın koç başı rolünü üstlenen Ukrayna, altından kalkamayacağı bir bedelin altına giriyor.

Yani esasen Rusya’nın kazandığı ve bir noktada durdurulmazsa daha çok kazanacağı bir çatışmadan söz ediyoruz. Trump’ın sunduğu anlaşma, Rusya’ya bir ikramda bulunmuyor, askine Rusların daha çok toprak kazanmasının önüne geçmeye çalışıyor.

Anlaşılamayan ikinci nokta ise masada sadece ABD ve Rusya’nın olması.

Artık barış masasında Avrupalılar yok. Çünkü o şanslarını ta 2022’de Türkiye’nin bin bir emekle inşa ettiği barış sürecini sabote ederek kaybettiler. Bugün Trump açıkça “Avrupa, umurumda değil” diyor. ABD Dışişleri Bakanı Rubio, “Avrupa’nın alternatif barış planı diye bir şey değerlendirme konusu değil” diye dalgasını geçiyor…

Masada Avrupalılar yok… Ama, daha önemlisi Ukrayna da yok! Evet, bu Rusya ile ABD arasında yapılan bir anlaşma ve Ukrayna’ya söz hakkı verilmiyor.

Boşuna hayret etmeyin… Ukrayna, 2014 yılındaki turuncu devrim ile beraber tüm söz hakkını Batılılara devretmişti zaten.  Seçilmiş hükümeti darbe ile deviren Maidan ayaklanması, ülkeyi önce iç savaşa sonra da Rusya ile açık bir çatışmaya sürükledi. Bu sırada ülkenin başına ABD kim isterse o geçti. Şimdi Trump, basit gerçeği ortaya koyuyor, “Ukrayna’yı zaten bizim atadığımız adamlar yönetiyor, kararları biz veririz onlar da itiraz edemezler” diyor.

Bu gerçekleri gören bir göz, Ukrayna’nın anlaşmayı zorunlu olarak kabul edeceğini de görebilir. Gelin görün ki pozisyonellik, pek çok yorumcuyu hızlıca “Ukrayna asla böyle bir anlaşmayı kabul etmez” sonucuna götürüyor.

Ben de Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yanayım. Bence de Rusya, Ukrayna toprağında işgalcidir. Ama bu benim fikri vaziyetimdir. Kalkıp analizimi de buna göre yaparsam hem kendim yanılır hem de kamuoyunu yanıltırım.

Nitekim “Ukrayna asla bu anlaşmayı kabul etmez” diyenlerin şimdi yanıldığını görüyoruz. İlk gelen haberler, Ukrayna tarafının küçük değişikliklerle anlaşma metini kabul ettiği yönünde!

Öte yandan şimdi de Rusların metni reddetme ihtimalinden söz ediliyor. Yani anlaşma metni geçersiz de olabilir ama, Ukrayna’nın değil Rusların reddetmesi sebebi ile!

Gaffar Yakınca / Haber7

Yorumlar2

  • Bülent DUMAN 27 dakika önce Şikayet Et
    inşallah barış olur
    Cevapla
  • Ercani 1 saat önce Şikayet Et
    Ukrayna Kiev dahil Topluca Rusyaya baglansin kabul etsin , yoksa Abd sömürgesi olacak yada parca parca yokolacaklar. en azindan ruslar ile tarihi gecmisleri var halklari anlasirlar .Abd Irak gibi cökerse gecmis olsun bir yandan rusya.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat