Vicdan yurdunda Özgür Özel olmak…

  • GİRİŞ10.12.2025 08:58
  • GÜNCELLEME10.12.2025 08:58

Dünya hem fiziksel hem de mental olarak değişiyor. Ezberler bozuluyor. Kimi yerlerde orman kanunları geçerli… Bazı yerlerde monarşilerin esiri halklar, olup-bitenleri sadece izleyebiliyor. İtirazı olanlar ya yok ediliyor veya yok edilmekten beter hale getiriliyor. Ayakta kalabilmeyi başaranların pek çoğu ya merhametsizlikleri veya kendi dertlerine düşme güdüleriyle kafalarını kuma gömmüş durumdalar.

Türkiye -çok şükür- bu ülkelerin hiçbirine benzemiyor. Kararlı, dik, yarına hazırlanan, bugünü iyi kavramaya çalışan -kim ne derse desin- yeryüzündeki son vicdan sahiplerinin yurdu. Mecelle’nin “âdet muhkemdir” kaidesince anlamaya, dinlemeye, yorumlamaya ve tedbir almaya çalışıyor.

***

CHP lideri Özgür Özel’in bütün bu olup bitenlerden haberi var mıdır; en azından, bu küresel operasyonlar hakkında bir fikri veya yorumu var mıdır, bilmiyorum. Ama sanmıyorum. Zira o, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle “Silivri Postacısı” olduğu günden bu yana hakikatin ipini bırakmış durumda. “Bırakmış” diyorum çünkü daha önce iyi veya kötü siyasî/sosyal soslu bir muhalefet dili kullanıyordu.

Mesela, Suriye hakkında, Ukrayna-Rusya savaşı ile ilgili, toplumda infiale sebep olan birtakım asayiş ve ekonomi olayları gibi güncel konularda cümle kurabiliyordu. Şimdi, bütün enerjisini Silivri’ye teksif etmiş, kurultaylardan arta kalan zamanlarda “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” sloganıyla romantik mitinglere çıkarak varlık göstermeye çalışıyor.

 

Özel’e sormak lazım: “Aylardır meydan meydan geziyorsun. Silivri özneli mitinglerinde milletin sorunları, dertleri, ülkenin içinden geçtiği ateş çemberi, bölgesel hadiseler, küresel komplolar gibi konularla ilgili gündemi sarsacak, yeri yerinden oynatacak ne söyledin, hangi belgeleri gösterdin, ne yaptın?”

Yine Mecelle’de önemli bir kaide vardır: “Beraet-i zimmet asıldır.” Yani aksi ispat edilinceye kadar bir kimsenin suçlu kabul edilmeyeceği (veya suçsuz kabul edilmesi) gerekir. Biz bunun böyle olduğunu biliyoruz. Millet de farkında. Yürüyen bir hukuk süreci var. Bu süreçte ortaya atılan iddialar, iddiaları da içeren belgelerden oluşturulmuş bir iddianame var. Hal böyle iken ve hali fırsat bilerek zaten çarşısı-pazarı yanan millete siyasî bir korku enjekte etmenin kime ne faydası var!

Kaldı ki, “Şek ile yakîn zail olmaz.” Yani odur ki, eğer kesin olarak bilinen bir şey var ise şüphe ile ve kafaları bulandırarak yok sayılmaz.

Ve hatta “…Zan, gerçek nâmına bir şey ifade etmez…” (Yunus, 36).

***

İddiaların zan mı, hakikat mi olduğunu sıradan vatandaşlar olarak biz bilmiyoruz. Bilemeyiz de… Fakat bildiğimiz bir şey var; hırsızlığın, yolsuzluğun -eylemi yapan eğer çok mahir değilse- belgesi olmaz.

Bu söylediklerimizden kesin bir sonuç çıkmasın, aman…

Söylemek istediğimiz şey, artık sıradan bir dava haline dönmüş olan, İBB soruşturması üzerinde bu kadar gürültü çıkarmak, meseleyi bu kadar köpürtmek ve siyasî ranta tevil etmek için üzerinde tepinmek anlamsız ve yorucu…

***

Mesela ben, Özgür Özel’in yerinde olsam, bugünkü vahşi ‘post-truth çağı’nı ve politikasını anlamaya çalışırdım. Bu çağın Lawrence’i olan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın gizli ajandasına kafa yorardım. Çünkü eğer yarın bu ülkede siyaset yapacaksam, muktedir bir lider olacaksam, başıma örülmek istenen çorabın bütün ilmeklerini deşifre etmek zorunda hissederdim kendimi.

Barrack’a neden ‘postmodern Lawrence’ deniyor, anlamak isterdim.

Thomas Joseph Barrack Jr., 78 yaşında. Lübnan asıllı Hristiyan bir Amerikalı. Doğum yeri Kaliforniya. 6 çocuk babası ve çok iyi Arapça biliyor. Hukuk eğitimi aldı. Suudi Arabistan’da görev yaptı. Bu süre içinde petrol ticaretini çok iyi öğrendi. Arkasından emlak işine girdi. Bu sayede ABD Başkanı Trump’la tanıştı ve ona bir otel sattı.

Ben Özgür Özel’in yerinde olsam, bölgeyi karış karış bilen ve değiştirmek üzere görevlendirilen Barrack’ı daha yakın markaja alırdım. Onun, önce “Osmanlı ve ümmet hayranıyım” deyip daha sonra “Ulus devlete karşıyım çünkü ulus devletler bizi engelliyor. İsrail açısından güçlü ulus devletler bir tehdit”, “Ortadoğu’da demokrasi bir işe yaramıyor en iyisi monarşi”, “Adem-î merkeziyetçilik bu bölgede işe yaramadı”, “İsrail kendini tehdit altında hissettiği her yerde karşılık verebilir, bunu her zaman yapabilir”, “Irak’ta bir şey bırakmadık. Hikâye daha sona ermedi”, “Doğu Akdeniz’de yeni bir düzen kurmanın zamanı geldi. 1919 sonrası ulus-devletleşme bölgedeki jeoekonomik düzeni parçaladı ve bu da tarihsel refah yollarını kapattı. Caspuan’ın Akdeniz’e açılan kapısı Yunanistan ve Türkiye’dir” gibi deli saçması hezeyanlarının alt metnini okumak için beynimi yorar, ekibimi çalıştırırdım.

Özel, bir konuda haklı… Haklı olduğu konudaki akıldânesi Machiavelli’nin “Amaca ulaşmak için her yol mübahtır” sözünü -muhtemelen- kendine şiar edinmiş. Ama bir şeyi çok iyi bilmesi gerekiyor; ulaşmaya çalıştığı hedefin zemini onun adımları boyunca tuzaklanmış olabilir. Kayganlaştırılmış olabilir.

***

Özgür Özel’in yerinde olsam, iki gün önce, bağımsızlığını ‘yeniden’ kutlayan Suriye’ye selam çakardım. 61 yıllık Baas rejimini geçen yıl bu tarihlerde yerle bir eden Suriye’nin kahraman evlatlarına sevgilerimi gönderirdim. Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan ve dönmek için çareler arayan Suriyeli kardeşlerimizin yanında mevzi alır, onlarla gönüldeşlik kurmaya çalışırdım. Yüzyılın en önemli devrimi olarak tarihe geçen 8 Aralık 2025’in anlam ve önemini belirten bir kutlama mesajı yayınlardım. KESK’in 30. yılı -o da önemli elbette ama- için cömertçe kullandığı bu hakkın bir kısmını da kapı komşumuz, uzansak tutuverecek kadar yakınımızda olan Suriyeli kardeşlerimizle paylaşırdım.

***

Özgür Özel’in yerinde olsam, bir pergel metaforu ile hareket ederdim. Bir ayağım milletimin dertlerinde; sabit, diğer ayağımla da önce çevremi, sonra ait olduğum kıtamı, en sonunda ise küresel ölçekte proje üretilen, kaos planı için operasyon düzenlenen merkezlerde dolanırdım.

Yine Mecelle’de hem hukuk hem de mantık bilimini içine alan bir kaide vardır: “Sû-i misal, misal olmaz.” Yani, bir hareketi hoş görmek için o hareket gibi kötü olan veya suç teşkil eden başka hadiseler örnek/emsâl gösterilemez.”

Bu örnek için bağışlayın lütfen…

Durumumuzun, “mahalle yanarken saçını tarayan delî” gibi görünmemesi için yeni bir dile, yeni bir akla, yeni bir felsefe, mantık ve kurgu düzenine ve yeni bir anlayışa ihtiyacımız var.

Hepsi bu kadar Bay Özgür Özel ve fakat senin yerinde değilim…

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat