753 yıldır Rûmî'nin Türk yurdunda aşk ve vuslat gecesi: Hak âşıklarının benzersiz buluşması
- GİRİŞ13.12.2025 08:59
- GÜNCELLEME13.12.2025 08:59
Konya, Türkiye’nin o mübarek şehridir ki Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri ruhani hayatının en parlak yıllarını burada geçirmiş ve ilahî aşkının nuru bugün bile bu topraklarda parlamaktadır. Her yıl 17 Aralık gecesi Konya adeta manevî bir kandile dönüşür. Bu geceye Şeb-i Arûs denir — Rûmî’nin dünyevî perdeden sıyrılıp Hakikat’in huzuruna ulaştığı mübarek saat. Rûmî buna “ölüm” dememiş; her zaman vuslat gecesi, buluşma gecesi demiştir.
753 yıldır bu gece Türk topraklarında ilahî aşkın en büyük sembolü hâline gelmiştir. Dünyanın her yerinden — Amerika, Avrupa, İngiltere, İran, Arap dünyası ve Asya’dan — binlerce Allah âşığı Konya’ya akın eder: devlet adamları, âlimler, düşünürler, dervişler ve gönül sahipleri… Hepsi tek bir amaç için toplanır:
Allah’ın muhabbetini hissetmek, o aşkta derinleşmek ve bu aşkı dünyaya yaymak.
Bu gece Konya’nın şehri nura bürünür; sokaklar susar, kalpler aydınlanır ve atmosfer yavaş yavaş şu mesajı fısıldar:
“Bu buluşma gecesidir… Âşıkların vuslat gecesi…”
İşte o an Rûmî, beden âleminden ayrıldı fakat ruhu, kokusu, ışığı ve aşkı Türk topraklarına ebediyen nakşoldu. Bu yüzden Konya’ya Kâbe-i Aşıkân denir — Allah aşkında birleşen, din, ırk ve dil farklarını aşarak bir araya gelen gönüllerin mekânı.
Şeb-i Arûs’un Sırrı — Şems ve Rûmî’nin Buluşması, Marifet ve İlâhî Nurun Tecellisi**
Şeb-i Arûs’un asıl sırrı, Rûmî’nin hayatındaki o mübarek ana dayanır:
Şems-i Tebrîzî Hazretleri’nin onun kalbinde ilâhî aşkın kapısını açtığı ana.
İlim nura dönüştü, nur aşka dönüştü; aşk ise bugün hâlâ insanlığı sulayan ilahî bir nehir oldu.
Rûmî, aşk yolculuğunu bir cümlede şöyle özetler:
“Ben mutluyum… Rabbimi seviyorum ve Allah’ın bütün kullarını seviyorum.”
Semâ — Sessiz Dua, Sözsüz Zikir, Kalbin ve Rûhun İlâhî Tavafı**
Şeb-i Arûs’un en ince ve en manevi hâli Semâdır.
Bu bir dans değildir — bu bir dua, bir zikir, sessiz bir yakarıştır.
Dervişler hakikatin merkezinde dönerler:
Bir el semaya — Allah’ın lütuf ve ihsanının sembolü.
Diğer el yere — mahlûkata hizmetin işareti.
Beyaz tennure, nefsin ölüşünün sembolüdür.
Dönüş, ruhun Allah’ın nurunda tavaf edişidir.
Her dönüş kalpten şu sessiz ilanı yükseltir:
“Senden başka kimsem yok…”
Konya’daki Bu Toplanma — Yedi Asırlık Canlı Bir Mucize**
1273’ten bu yana 17 Aralık gecesi hiç solmamıştır.
Her yıl yeni bir nurla, tazelikle ve derin manalarla geri döner.
Rûmî bedenen ayrılmış olsa da ruhu hâlâ Konya’nın nefesinde hissedilir.
Mesnevî’si, hikmetleri, şiirleri ve öğretileri —
Sanki bugün söylenmiş gibi canlı, taze ve parlaktır.
Rûmî, Allah’ı arayan her kalpte,
Aşkla parlayan her ruhta hâlâ yaşamaktadır.
Rûmî’nin Vuslat Sözleri**
“Bu dünyadan ayrıldığım an — son değildi.
O bir buluşmaydı…
O bir vuslattı.
Gülümsedim; çünkü sevgilime kavuşmuştum.”
Şeb-i Arûs — Allah aşkının şairi için bir ölüm gecesi değil,
insanın uyanış gecesidir.
O uyanış ki kalp her şeyde Allah’ı görmeyi ve hissetmeyi öğrenir;
Ve insan, Yaradan’ın aşkıyla mahlûkatı birleştirmenin hakikatine erişir.
753 Yıldır Konya’da Süren İlâhî Aşkın Şahadeti**
753 yıldır Konya’da devam eden bu aşk dalgası şöyle fısıldar:
Ölüm karanlık değil — nurdur.
Ölüm yok oluş değil — bekadır.
Ölüm matem değil — vuslat ve sevinçtir.
Bu gece yeryüzü susar,
Gökyüzü vuslat ezgisi söyler,
Ve hak âşıkları ilahî aşkın vecdiyle
Konya’da pervaneler gibi toplanır,
Ruhani huzura kavuşurlar.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol