Terörsüz Türkiye sürecinde görev alan Meclis Komisyonu’nun görevi ay sonunda bitecek.

Siyasi Partiler Komisyon’a raporlarını sunuyor. MHP ve DEM’in raporları tamam. Ak Parti’ninki ise tamamlanmak üzere.

Komisyon’un Meclis Genel Kurulu’na önereceği yasal düzenlemeler MHP’li Fethi Yıldız’ın işaret ettiği üzere “şart”a bağlı.

Şart belli!

Örgütün tüm unsurlarıyla silahlarını bıraktığının MİT, Emniyet ve güvenlik güçlerince ilan edilmesi!

SDG İÇİNDEKİ PKK’LILAR TASFİYE EDİLMEZSE…

Peki Suriye’nin kuzey doğusunu işgal eden SDG ne olacak?

***

Terörsüz Türkiye, Terörsüz bölgeden ayrı düşünülemeyeceğine göre…
Ve başından bu yana SDG içindeki YPG’nin… Özellikle de Kandil ve Kuzey Irak’tan Suriye’ye geçerek YPG’ye katılan PKK’lıların tasfiye edilmemesi durumunda sorunun devam edeceği açık.

***

SDG’nin silahlı biriminin yüzde 75’nin Suriye ordusuna katılımı konusunda tamam dediği geri kalan yüzde 25 kesimi ise bölgesel polis gücü olarak konumlandırmak istediği söyleniyor.

Bu duruma, Türkiye’de de bazılarının “tamam” dediğine ilişkin tevatürler ortalıkta dolaşıyor.

Buna bir de SDG’nin bazı şehir ve bölgelerde “ademi merkeziyet”ten söz ettiği eklenince…

Durum, Suriye sahasında kötüleşmiş görünüyor.

DEAŞ SAHAYA SÜRÜLDÜ, YEŞİL HORTLATILDI

Üstüne bir de PKK ele başı Öcalan’ın kulağına karsuyu kaçıran “Yeşil beni aradı” diye manşet atılmışsa… “Öcalan’ı öldürmeye Bursa’da tutuklu PKK’lıyla birlikte gittik” diye operasyon çekilmişse… 

Ve eş zamanlı olarak Suriyelilerle ilk kez devriyeye çıkan Amerikan askerlerine DEAŞ tarafından saldırı düzenlemişse…

Krizin derinleştiğini söylemek hiç de yanlış olmaz.

2 Amerikan askerinin ölümünden sonra Trump’ın Şara’ya hala güvendiğini söylemesi önemli. DEAŞ’a büyük bir operasyon yapılacağına işaret etmesi de Şara’ya olan desteğin teyidi.

Ne var ki İsrail’in SDG’ye desteğinin artık ulu orta konuşuluyor olması tehdidin ciddiyetini gösteriyor.

“HEDEFİ ŞAŞIRMAZ, ELİ TİTREMEZ”

Tam da böyle bir atmosferde dün Milli Savunma Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından bir fotoğraf paylaşıldı.

“Hedefi şaşmaz, eli titremez…” mesajıyla birlikte.

Fotoğraf, kamuflajlı bir keskin nişancımıza ait!

***

Geçtiğimiz hafta Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı’mızın Şam’a yaptığı ziyareti hatırlayın

Bir de buna Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “10 Mart mutabakatı”nı hatırlattığı konuşmayı ekleyin.

Yine aynı konuşmada, DEAŞ’la mücadele eden tek NATO ülkesinin Türkiye olduğunu hatırlattığını da aklınızın bir köşesinde tutun.

Bütün bunların yanına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın SDG’nin tutumuna işaret ederken “Ayak direnmesi halinde krize dönüşecek risk” ifadesini kullanmasını yabana atmayın!
Diyor ki Erdoğan,

“DEAŞ belasıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak Suriye hükümetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart Mutabakatı'nın uygulanması için de gerekli telkinlerde bulunuyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın serin kanlıca yaptığı bu uyarının ne anlama geldiğini anlamak içinse şu cümlesine bakmak gerek;

 “Suriye'nin parçalanmasından, bölünmesinden, milli birlik ve bütünlüğünün zafiyete uğramasından kimin çıkar sağlayacağı açıktır.”

Yani?

Yanisi, İsrail’in bölünmüş bir Suriye istediğinin ve buna Türkiye’nin karşı çıktığını bir kez daha söylüyon.

YA 10 MART MUTABAKATINA UYULACAK YA DA OPERASYON İLE TASFİYE EDİLECEK

O halde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve üniter yapısına sürekli atıf yapan Türkiye’nin…

10 Mart mutabakatına uyulmaması halinde…

 Şam ile birlikte SDG ve özellikle içindeki YPG’ye yönelik… 

Dahası YPG içindeki başta KCK Yürütme Kurulu Üyesi terörist Fehman Hüseyin ve ona bağlı PKK’lılara yönelik operasyon seçeneği güçlenir.

Süre daralıyor!

SDG ipe un seriyor!

Türkiye, Suriye’deki YPG’nin de tıpkı PKK gibi kendi lağvetmesini bekliyor.

Aksi halde, silahlı müdahale seçeneği artık an meselesi!

Demedi demeyin.

Hasan Öztürk / Haber7