Bütün bunlar Türkiye ABD’yi yanına çektiği için mi oluyor?

  • GİRİŞ23.12.2025 08:16
  • GÜNCELLEME23.12.2025 08:16

Suriye’de son 10 günde, neresinden baksanız “Buna dört dörtlük provakasyon denir” diyeceğiniz gelişmeler yaşanıyor. 

10 gün önce 1’ tercüman, 2’si asker olmak üzere 3 Amerikalının bizdeki Rus Büyükelçi Karlov’un uğradığı suikaste benzer bir hadise ile öldürülmesi…

Aynı günlerde SDG kontrolündeki bir petrol rafinerisinde çıkarılan yangın…

Neye karşı, yahut neyin önünü kesmek için yapıldı bu provokasyonlar sorusu geldi değil mi akıllara? 

Bu soruya dönük benim izlenimim şu: 

Türkiye’nin ABD ile uzun müzakereler sonucu, Suriye sahasında büyük ölçüde ‘senkronize’ bir noktaya gelmesi, başka bir deyişle, Ankara’nın Washington’daki yönetimi epeyce yanına çekmiş olmasına karşı gösterilen bir refleks olarak okudum bu olayları. 

Dün, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a yaptıkları çıkarma ile eş zamanlı olarak Halep’te YPG unsurlarının Suriye güçlerine saldırmasını da böyle bir refleksin devamı olarak görüyorum. 

HAKAN FİDAN’IN ŞAM’DAN VERDİĞİ MESAJLARA DİKKAT!

Bakan Fidan’ın Suriyeli mevkidaşı Şeybani yaptığı basın toplantısında kurduğu bir cümle var: 

“SDG’nin belli faaliyetlerini İsrail ile koordinasyon içerisinde götürüyor olması gerçeği, aslında Şam ile yürütülen görüşmelerde de şu anda büyük bir engel teşkil etmekte.”

Bu cümleyi ben, son günlerde gördüğümüz yukarıda saydığım türden provakasyonlara dönük bir ‘ima’ olarak algıladım. 

Türkiye ile ABD arasında Suriye özelinde oluşan ‘senkronizasyonu’ bozmaya dönük girişimlere karşı Ankara adına gösterilen bir refleks de diyebiliriz buna. 

ABD İLE TÜRKİYE SURİYE KONUSUNDA BÜYÜK ÖLÇÜDE ANLAŞTI…

Washington’dan bakınca durum şudur: 

Birkaç kere yazdık, tekrar edelim…

Trump yakın ekibine, “Beni Suriye’de Türkiye ile karşı karşıya getirmeyin” diye talimat verdi. 

Biraz kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla diye de bakabiliriz bu talimata. 

Buradaki ‘gelin’ İsrail oluyor. 

Onlara da “Beni Türkiye ile karşı karşıya getirecek bir tutum izlemeyin” mesajı veriyor Trump. 

Peki, sadece Trump mı? 

ABD’nin kurumsal yapısında da benzer bir yaklaşım var artık denebilir mi? 

Evet, denebilir. 

Eski, Biden dönemindeki Pentagon, Biden dönemindeki CENTCOM yok mesela. 

Onlar da SDG’ye “Biz buralarda artık olmayacağız Şam’la ve Ankara ile bir şekilde anlaşın” mesajını çoktan vermiş durumda. 

Yani, kurumlar da Trump’ın henüz Ortadoğu geneline teşmil edebilecek durumda olmasa da, Suriye özelinde Başkan’ın yakalaşımına uyum sağlamaya, aynı ifadeyle ‘senkronize’ olmaya başlamış durumda. 

Bu işler için mesai harcayan çevrelerden şöyle şeyler duyuyoruz: 

“Trump Suriye’yi Türkiye’ye yazmış durumda.” 

Bu durumu İsrail de görüyor tabi. 

Bu durumu Yunanistan da görüyor tabi. 

Hem Yunanistan’da, hem İsrail’de bu yeni durumun getirdiği bir huzursuzluk hali var. 

Kendini çok belli eden…

Bu huzursuzluk, derinliği olmayan arayışlara, işbirliklerine itiyor iki tarafı da. 

Avrupa’dan sonra (2020 yazı Doğu Akdeniz krizi) Yunanistan’ın Türk fobisinden nemalanma sırası İsrail’e gelmiş diye düşünesi geliyor insanın. 

Washington ile Ankara arasındaki pozitif atmosferden en fazla rahatsız olan bu iki ülkenin Başbakanlarının ve heyetlerinin Kudüs’te önceki gün bir araya gelmelerini de, bu yakınlaşmaya karşı bir ‘refleks’ olarak okumak pekala mümkün. 

Öte yandan…

SDG ile Şam arasındaki 10 Mart anlaşmasının uygulanması konusunda Türkiye ile ABD’nin anlaşması demek, SDG açısından İsrail’e yaslanmak dışında başka kaçamak yolların kalmadığı anlamına da geliyor. 

Hakan Fidan’ın İsrail/SDG ilişkilerini mütemadiyen gündemde tutması, oradaki işbirliğini afişe etmesi, bu işbirliğinin taraflarını rahatsız ediyor. 

Tahmin ediyorum, Fidan’da bunun farkındalığıyla böyle konuşuyor zaten. 

Mütemadiyen…

Dışişleri Bakanı Fidan’ın aynı bağlamda Ağustos ayında yaptığı bir açıklamadan bir kesit aktarıyorum şimdi de: 

“(SDG’yi kast ederek) Suriye ile yaptığımız anlaşma da, bu anlaşmada yazan maddeler de bizi bağlar bir nitelik taşımıyor, diyorlar. İkincisi, Türkiye’de yürüyen süreç de bizi ilgilendirmiyor, diyorlar. Peki sizi ne ilgilendiriyor? Bölgenin aziz Kürt kardeşlerini İsrail’in maşası olmak mı ilgilendiriyor sizi?”

Yazının sonunda…

Türkiye ile ABD arasındaki Suriye yakınlaşmasının somut neticelerle ilerleyeceğine dair bir takım beklentilerin olduğunu da ifade edebilirim. 

Yıl sonu gelmeden ya da yıl bitmeden, 10 Mart anlaşmasının uygulamasına dönük somut adımların atılması beklentisi hala var. 

Provakasyonlara rağmen, gümrük kapılarının devri, petrol sahalarının devri gibi konularda birtakım adımların atılması söz konusu olabilir. 

Mehmet Acet - Haber7

Yorumlar3

  • Misafir 23 dakika önce Şikayet Et
    Türkiye'nin dediği olacak.Suriyede Terörist istemiyoruz.Bolgede Terörist istemiyoruz.Cografyada Maşa olmamalı.Teröristler Artik Devriniz kapandı.
    Cevapla
  • Şeref 1 saat önce Şikayet Et
    kervan yürür Allah cc izniyle
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • ali 1 saat önce Şikayet Et
    inşaallah
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat