Siyasetin gıdası kan, ruhu ihtirastır!
- GİRİŞ30.04.2025 09:12
- GÜNCELLEME01.05.2025 09:52
Süleyman Demirel (1 Kasım 1924-17 Haziran 2015), Cumhuriyet sonrası Türk siyaset hayatının en önemli figürlerinden biri oldu. 1960 darbesinden sonra, Demokrat Parti’nin devamı sayılan Adalet Partisi’nin lideri olarak iktidar olduğunda da muhalefete düştüğünde de siyaset üretmeyi, şaşırtmayı sürdürdü.
Onun çok önemli bir sözü vardı: “Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz ‘iyidir’ derim. İki kelimeyle anlatın derseniz ‘iyi değildir’ derim.” Bu söz o günlerin başı dumanlı Türkiye’sini özetliyordu. Ya bugün? Bugün Türkiye’yi tek kelimeyle anlat diye sorsalar nasıl cevap veririz; iki kelimeyle anlat diye sorsalar nasıl?..
Yine Demirel, 24 Aralık 1978’de (bazı kaynaklarda 100’e yakın insanın hayatını kaybettiği Maraş olayları sonrası söylediği kaydedilir), “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz, böyle bir şey söylemiyorum, devlet cinayet işleyenin yakasına yapışmak zorundadır” demişti.
Konumuz elbette Süleyman Demirel’in Türk siyaset hayatına kazınmış ironik aforizmaları değil…
***
Geçen hafta İstanbul ve çevre illeri sarsan 6.2 büyüklüğündeki deprem sonrasında oluşan siyasî iklim, bana nedense, Demirel’i hatırlattı. Muhalefetin böylesine hayatî bir meselede ortaya koyduğu siyaset yapma tarzı saçmalıklarla, çelişkilerle ve acemiliklerle dolu. Atılan her pası gole çevirmeye çalıştıkça dibin dibine doğru çekildiklerinin farkında değiller…
Düşünün…
Cumhuriyet’in kurucu partisi, yeni Türkiye’nin siyasî felsefesini taşıma görevi yüklenmiş en eski siyaset kurumu CHP yolsuzluklar, hırsızlıklar ve daha birtakım olumsuzluklar nedeniyle hiç olmadığı kadar ekseninden kaymış durumda. Gemiyi rotasına oturtmaya çalıştıkça alabora sınırına yaklaştığının farkında değil…
***
1999 depremi sadece İstanbul’u değil, bütün Türkiye’yi sarsmıştı. Muhtemel bir büyük depremin ‘milli güvenlik sorunu’ anlamına geldiği konusunda uyarılar yapılmış, farklı iktidarlar döneminde bu uyarılar tekrarlanmıştı. Geçen hafta yaşadığımız deprem yeniden aynı dikkati kuşanmamız gerektiğini hatırlattı.
Deprem günü aracımı bıraktığım İSPARK görevlisinin sözü kulaklarımda: “Vay arkadaş! Başkan, Silivri’yi şimdi de depremle salladı!”
Şaka mı, inanç mı, aymazlık mı?
***
CHP lideri Özgür Özel’in, İBB’ye yapılan ikinci dalga operasyonunu fırsat bilerek yaptığı şu deprem açıklaması ile İSPARK görevlisinin ‘duygusu’ arasında sizce bir fark var mı: “Bu arkadaşlarımızı alıp içeriye atmak, felakete karşı, depreme karşı İstanbul’u savunmasız bırakmaktır. Bu sabah güneş doğarken İstanbul’un muhafızlarını gözaltına alan Erdoğan’a sesleniyorum; ne yapıyorsun sen? Bu saatte, bu vakitte yılan sokmaz adamı. Böyle bir günde, deprem kapıdayken sen bu uzmanları topluyorsan, gerçekten sen bu İstanbul’a da bu millete de dost değilsin..”
***
Ekrem İmamoğlu, 2019 seçim kampanyası sırasında, İstanbul’un, deprem dahil sorunlarını “5 yılda çözerim” (“Deprem meselesi hayalci kimse olamaz ama 5 yıl çok hızlı hareket edilip çözülebilecek düzeyde, her yıl 20 bin, 5 yılda 100 bin konut… İstanbul’u 5 yıl içinde depreme hazırlarım” mealinde şeyler söylemişti) sloganı ile 2024 kampanyasında sorunların çözümü için “100 yıl lazım” (“Ben ne yapabilirim, İstanbul’da deprem olursa dua edeceğiz, 1 yılda ne yapacağım ya da 3 yılda ne yapabilirim, 5 yılda ne yapabilirim. İstanbul’un deprem sorunun çözmek için bize 100 yıl lazım”) sözünü hatırlayalım.
***
Başkan ve bazı belediye çalışanları “suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap”, “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak” iddialarıyla tutuklu.
Özgür Özel, İstanbul’un sorunlarını 5 yılda çözeceği vadiyle seçime giren, seçimi kazandıktan hemen sonra baş sorumlusu olduğu şehrin sorunlarına yoğunlaşmak yerine gözünü Cumhurbaşkanlığı koltuğuna diken İmamoğlu için siyaset üretmeye çalışırken milli güvenlik sorunu olarak tanımlanan ‘deprem’ gerçeğini kullanması kelimenin tek anlamıyla aymazlık…
Yukarıdaki açıklamalar kendisine ait değilmiş gibi, İmamoğlu’nun da, deprem sonrası cezaevinden yayınladığı mesajda “19 Mart sabahı millet iradesine yapılan darbenin ekonomiye trilyonlarca lira maliyeti oldu. Bu kadar büyük bir bütçe ile yaklaşık 1 milyon yapıyı yenileyebilir ya da en az aynı miktarda güvenli konut üretebilirdik” diyerek milletin aklıyla alay etmesi başka bir arızalı ruh hali...
6 yıllık başkanlığı döneminde başta deprem olmak üzere şehrin trafik, su, altyapı, park gibi kronik meseleleri konusunda kılını kıpırdatmayan bir İmamoğlu gerçeği ile karşı karşıyayız.
İBB Deprem ve Doğal Afetler Komisyonu Başkanı Kadem Ekşi, İmamoğlu’nun “Deprem Seferberlik Planı”nın işi boş, anlamsız bir slogandan öte gitmediğini açıkladı. Başkanın hiçbir toplantıya katılmadığı gibi alınan kararlarla ilgilenmediğini de ifade eden Ekşi, “2021’de kentsel dönüşüme ayrılan kaynak yüzde 1,59. Önceki dönem yüzde 5 buçuk idi. Gerçekten sınıfta kaldılar” sözü hem Özel’i hem de İmamoğlu’nu açığa düşürüyor.
***
Bir söz vardır: “Siyasetin gıdası kan, ruhu ihtirastır!”
Bunu son bir aydır daha iyi anlamış durumdayız.
Depremi merkeze aldık, almalıyız da...
Bu arada jammer komedisini, otel lobilerindeki kameraları kapatarak yapılan ‘top secret’ toplantıları, gizemli ziyaretleri, para kulelerini filan hiç konuşmuyorum bile…
Temiz topluma ihtiyacımız var.
Her alanda temiz toplum…
Alzheimer olmak üzere olan bir milletin acilen bu kaostan çıkması gerekiyor.
ÖZCAN ÜNLÜ / Haber7
Yorumlar11