Kuzey Kıbrıs Erdoğan’ı yine bağrına bastı
- GİRİŞ06.05.2025 08:47
- GÜNCELLEME06.05.2025 08:47
Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle kendisinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ‘Cumhuriyet Yerleşkesi’ açılışına ve TEKNOFEST 2025 KKTC ödül töreni programlarına katılmak için Yavru Vatan’daydık…
KKTC’nin tarihinin en önemli günlerinden birine şahitlik etmenin gururunu yaşadık.
Harekatın gerçekleştiği 1974, ülkenin kurulduğu 1983 yıllarından sonra Cumhuriyet Yerleşkesi’nin açıldığı 2025 şimdiden tarihte yerini aldı.
Çok stratejik bir noktaya TOKİ eliyle inşa edilen KKTC Cumhuriyet Yerleşkesi, Ada’nın diğer yarısından da rahatlıkla görülebilir bir noktaya inşa edilmiş.
Rum Kesimi’ne 600 metre mesafede bulunan lokasyonuyla Kuzey Kıbrıs’a geçen tüm Rumların hayranlıkla bakacağı yerleşkede KKTC devlet mekanizması tek çatı altında toplanmış.
Cumhurbaşkanlığının yanı sıra başbakanlık, meclis ve bakanlıklar bu alanda bulunuyor.
Ada’da federasyon hayalleri kuranların hayallerini suya düşürecek şekilde hayata geçirilen yerleşke aynı zamanda şu mesajı da net bir biçimde ortaya koyuyor; “Türkiye ve KKTC iki devletli çözümün dışında bir alternatifi kabul etmiyor ve yatırımını da buna göre yapıyor.”
Türkiye’nin ‘millî teknoloji hamlesi’ olma özelliğinin yanı sıra artık ‘yumuşak güç’ mekanizması olarak da öne çıkan TEKNOFEST’te Kuzey’e getirdiği büyük coşku ve özgüvenin yanında dosta güven, düşmanlara da korku salıyor…
Havaya kalkan Akıncı, Bayraktar TB2 ve Türk Yıldızları’na Türk kardeşlerimiz coşkuyla alkış tutarken Rumlar kafalarını endişe ve tedirginliğe kaldırmış olmalı…
Cumartesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde çok net mesajlar verildi…
Türkiye’yi karıştırmak için ‘topunuz gelin’ denilerek kastedilenler bugün Rum Kesimi’nin arkasında saf tutadursun ‘KKTC’nin Anavatanı Türkiye Cumhuriyeti tek başına hepsine bedel’ olduğunu uluslararası kamuoyuna bir kez daha hatırlatmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuzey Kıbrıs’ta halkın büyük ilgisiyle karşılaştı.
Yollarda kendisini 3-5 saniye bile olsa canlı görebilme umuduyla ellerinde bayraklarıyla bekleyenlerin heyecanından bunu çok net bir biçimde algılamak mümkündü…
TEKNOFEST’e katılmak için yollarda artık gidecek yer kalmamış ve insanlar zahmetli yolculuğa rağmen hem Erdoğan’ın konuşmasını canlı dinlemek hem de gurur tablosuna ortak olmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı.
Gitmeden önce Ada’yı karıştırmak isteyen güruhun ne ölçüde destek bulduğu da kafamızdaki sorular arasındaydı lakin sahada neredeyse hiç karşılığı olmadığını, marjinal bir azınlık olduğunu da tespit etmiş olduk.
Ayrıca cumartesi gününe kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne sert eleştiriler yönelten muhalif bir televizyon kanalının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını ‘canlı’ olarak yayınlaması Kuzey Kıbrıslı gazeteci arkadaşlarımızı ciddi manada ‘şok’ etmişti.
Bize söyledikleri havanın ciddi manada değişmeye başladığı idi…
Erdoğan, KKTC ziyaretiyle özgüven, gurur ve huzur duygularını Ada’da muhkemleştirirken aynı zamanda dezenformasyonları da çöpe atmış oldu.
Gezi dönüşü sorularımızı yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne olan bakış açısını da çok net bir biçimde ortaya koydu.
Erdoğan, “Tarihten ibret almayan topluluklar, benzer akıbetleri tekrar tekrar yaşamaya mahkumdur. Kıbrıs'ta barış dilini bozan, gelecek nesilleri de tehlikeye atan her açıklamayı, ben şiddetle kınıyorum. Biz, Kıbrıs Adası'nda barış ve huzur için bugüne kadar, üzerimize düşeni hep yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerimiz bilerek hareket ettik ve bu değişmeyecektir. Ada’nın huzurunu bozan, hassasiyetlerini kaşıyan, kargaşa çıkartmayı arzulayan yaklaşımlara da müsaade etmeyiz. Terör yoluna başvuranlar, Kıbrıs Türk'ünü yok sayanlar, karşılarında daha güçlü bir Türkiye bulacaklarını bilmeleri lazım. Kıbrıs Türklerinin haklı davalarının en büyük destekçisi olmaya devam edeceğiz. Ne Türkiye eski Türkiye ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti eski Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne dünya eski dünyadır. Bunları artık çok çok iyi bilmelerinde fayda var” diyerek konuya noktayı koydu.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a bu tarihi güne şahitlik etmeme ve bu gururu yerinde yaşamama vesile oldukları için şükranlarımı sunuyorum.
ŞİDDETİN TARAFI OLMAZ
Özgür Özel’e yapılan saldırıyı kınıyorum.
Şiddet kime karşı yapılırsa yapılsın buna karşı durmak gerekiyor.
Saldırganın ve eğer varsa arkasındaki bağlantıların da ivedilikle ortaya çıkarılması büyük bir önem arz ediyor.
Birileri (hemen her olayda en öne atlayanlar) yaşanan her olayda provokasyon mevsimini açmaya çalışsa da sağduyu ve soğukkanlılıkla hareket etmek en doğrusu…
Saldırgan ifadesinde; “CHP’nin yemek kartlarından yararlanmak istediğini, üye olmadığı için yararlanamadığını ve bu nedenle sinirlerine hâkim olamadığını” ifade etmiş.
Taksim’de kaldığı oteldeki görüntüler, öncesinde kendi adına açılan sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımlar bu saldırının ‘anlık’ gelişen bir olay olmadığı izlenimini ağır bastırsa da araştırmalar sonucunda gerçek mutlaka tespit edilecektir.
Saldırıdan birkaç dakika sonra gördüğümüz gerçeklerden biri de ‘siyaset simsarlarının’ ve ‘dezenformasyon simsarlarının’ çok rahatlıkla tespit edilebileceği turnusol dönemlerden geçtiğimiz…
Sezgin Tanrıkulu’nun ortamda olmamasına rağmen saldırganın söylediğini iddia ettiği “Osmanlı Torunuyum” cümlesini “kameralar ve mikrofonlara koruma ekibi bantlamadığı” için rahatlıkla duyduk…
Böyle bir cümle söylenmemiş.
Acaba bu polis olmayan oteldeki kameraları bantlayan korumalar “yalan söyleyenlerin” ağızlarını mı bantlasa?
Koruma kadrosundaki zafiyetin nedenlerinin araştırılması, zafiyetin nedenlerinin de somut biçimde tespit edilmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum.
Polislerde bir ihmal varsa ortaya çıkarılmalı…
Koruma düzeyinin düşürülmesi talimatını kimin verdiği önemli…
Özel, böyle bir talimat vermiş olabilir…
Aksi durumda bu kadar yakınına tanınmayan biri yaklaştırılmaz…
Lakin çorba nedeniyle kameraları bantlama işleminin koruma polisleri tarafından yapılmadığı da bu olay vesilesiyle netleşmiş oldu.
Bunu sonra daha detaylı yazarız…
Bandı eline alanlar hazır bant ellerindeyken yalan haber yapan ‘muhalif’ medyayı da bantlasalar…
2004’te iki çocuğunu öldüren saldırganın hukuk geriye doğru işletilemeyeceğinden dolayı önceki ceza infaz düzenlemesi döneminde hüküm giydiğini basit bir araştırmayla bulabilecekleri halde cezaları iki katından fazla artıran AK Parti Hükümetleri’ni suçlaması da ‘dezenformasyon simsarlığına’ bir başka örnek teşkil etti…
Hatta araştırma yaparken bu infaz artışının CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in grup başkanvekilliği döneminde sert biçimde eleştirdiğini de bulabileceklerini düşünüyorum.
Ama niyet meselesi…
Şiddete kalkan elin nereden geldiğinin önemi yok…
Şiddeti yapanın dili, dini, ırkı, mezhebi olmaz…
Tabi bu şiddet Özgür Özel’in liderleşmesi adına kurgulanmış bir stratejik planın parçası değilse…
Öyleyse konuyu daha farklı değerlendirmek gerekir.
Ferhat Murat / Haber7
Yorumlar2