Beyazıt Meydanı’nda CHP’lilerin işi ne?

  • GİRİŞ09.05.2025 09:46
  • GÜNCELLEME09.05.2025 09:48

Takvimler 3 Aralık 1945 gününü gösteriyordu.

Hüseyin Cahit Yalçın, Vatan gazetesindeki makalesinde “Kalkın ey ehl- i vatan” diyerek, halkı komünistlere karşı mücadeleye çağırıyordu.

O gün İstanbul Üniversitesi'nde birileri, elde Vatan gazetesiyle sınıf sınıf dolaşarak öğrencileri organize etti.

Kısa süre sonra Beyazıt Meydanı'nda toplanana ve ellerinde Atatürk ile İnönü resimleri olan on binlerce genç, doğruca Cağaloğlu'na giderek Tan matbaasını yerle bir etti.

Bu olay, Türk matbuat tarihine “Tan baskını” olarak geçti.

*

10 Nisan 1950’de ise İstanbul Radyosu’nda oyun havaları çaldığı esnada yayın aniden kesildi ve “Eski Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak vefat etmiştir” anonsu yapıldı.

Duyurunun ardından, oyun havalarına kaldığı yerden devam edildi.

Bu densizlik, özellikle muhafazakâr gençlerin çok ağrına gitti.

Mareşale gereken tazimin gösterilmemesine içerlenen on binlerce genç, iki gün sonraki cenaze töreninde; askerlerin omzundan aldıkları ve üzerinde Kâbe örtüsünden bir parça olan merhum Çakmak’ın tabutunu Taksim, Karaköy, Türbe üzerinden “tekbirler” eşliğinde Beyazıt Camii’ne getirdiler.

Ezan’ı Muhammedi’nin Türkçe okunduğu o meş’um günlerde, iki müezzin minareye çıkarak, “Allah-ü Ekber” nidalarıyla ezanı aslına uygun şekilde okudular.

Çakmak’ın cenaze töreni “CHP tek parti diktasına” karşı meydan okuma törenine dönüşürken, “şeriat” bahanesiyle harekete geçen kolluk kuvvetleri ise Beyazıt Meydanı’nı hınca hınç dolduran gençleri dipçik darbelerine maruz bırakıp, bir kısmını da tutukladı.

Yaşanan şiddet olaylarına rağmen inançlı gençlerin inisiyatifi ele aldığı bu tören, sadece 1 ay sonra gerçekleşen 14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP’nin ağır bir yenilgiye uğramasının en önemli sebeplerinden biri oldu

*

Aradan geçen 10 yıla rağmen iktidarı kaybetmenin acısını bir türlü atlatamayan CHP ve güdümlü medyası, Bayar-Menderes hükümetine kafayı takmıştı.

DP aleyhinde yürüttükleri dezenformasyonla, ortamı iyice geriyorlardı.

Meclis, 18 Nisan 1960 tarihinde muhalefetin ve yandaş medyasının eylemlerini soruşturmak için Tahkikat Komisyonları oluşturulmasına karar verdi.

Sadece 10 gün sonra…

Prof. Dr. Bülent Nuri Esen'in, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki “Anayasa Hukuku” dersi sırasında, hükümetin Anayasa'yı deldiğini öne sürerek “Ders vermeyi reddediyorum” demesi üzerine bir anda ortalık karıştı.

Dönemin İÜ rektörü Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ın desteğini alan muhalif görüşteki öğrenciler bahçeye çıkarak, “diktatör” nitelemesi yaptıkları merhum Adnan Menderes aleyhine sloganlar atmaya başladı.

Derken olaylar büyüdü ve öğrenciler polisle çatışmaya başladı. Merkez binanın girişindeki geniş holde patlayan tabancalardan çıkan bir kurşun, mermer sütuna çarparak sekti ve Orman Fakültesi öğrencilerden Turan Emeksiz’e isabet ederek ölümüne sebep oldu.

Ertesi gün, yani 29 Nisan'da İstanbul'daki olaylar Ankara'ya sıçradı. Böylece 27 Mayıs 1960 hain darbesinin ateşi Beyazıt Meydanı'nda yakılmış oldu.

*

16 Şubat 1969’da yaşanan ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen sağ-sol çatışmasının fitili de Beyazıt Meydanı’nda ateşlendi.

“Sol” kanadı temsil eden on bin kadar öğrenci ve işçi, o gün saat 14’te Beyazıt Meydanı’nda toplanmış, yapılan konuşmalardan sonra Taksim’e yürümüş ve mukaddesatçı gençlerle çatışmıştı.

Taksim’de pazar gezmesi yapan 37 yaşındaki evli ve bir çocuk babası Ali Turgut Aytaç ise kaldırımdayken “kim vurduya” gitmişti.

*

Beyazıt Meydanı, 16 Mart 1978’de ise çok kanlı bir hadiseye tanıklık etti. Sağ-sol çatışmasının yaşandığı, Türkiye’nin “siyasi cinayetlerle” sarsıldığı o meş’um günlerde, İstanbul Üniversitesi’nin ana kapısından toplu olarak çıkan sol görüşlü öğrenciler, sağ görüşlü öğrencilerle kavgaya tutuştu. Bir anda patlayan bombayla 7 öğrenci hayatını kaybederken, 200 kadar öğrenci de yaralandı.

*

1990’lı yılların sonunda, mütedeyyin kesimin üzerine karabasan gibi çöken 28 Şubat’ın o karanlık günlerine geldiğinde, Beyazıt Meydanı bir kez daha hareketli günlere tanıklık etti.

28 Nisan 1960 günü, “Tahkikat Komisyonları” bahanesiyle Beyazıt Meydanı'na çıkarak Adnan Menderes’e başkaldıran o solcu öğrenciler arasında yer alan Tıbbiyeli Kemal Alemdaroğlu, aradan geçen yaklaşık 40 yılın ardından büyümüş ve İstanbul Üniversitesi’nin Rektörlük koltuğunda oturmuştu.

Beyazıt Meydanı ise yasakçı rektör Alemdaroğlu’nun okula almadığı başörtülü kızların toplanma ve hak arama alanı haline gelmişti.

*

Mütedeyyin gençlerin haklarını aradığı, karanlık odakların güdümündeki solcuların “Hürriyet Meydanı” diye kutsadığı ve genellikle darbecilerin gözde partisi CHP’nin illegal yoldan iktidar aradığı yer olan Beyazıt Meydanı, önceki gün belki de tarihinin en utanç dolu gününü yaşadı.

Doğru ya da yanlış, yıllarca fikirlerin ve ideolojilerin çarpıştığı o tarihi meydanda, Özgür Özel’in talimatıyla toplanan bir avuç CHP’li…

Kurduğu suç örgütü ile İstanbul halkının 560 milyar lirasını buhar eden ve “yolsuzluk”, “rüşvet”, “irtikap” gibi yüz kızartıcı suçlardan tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun rezaletlerini aklamaya çalıştı.

İmamoğlu’nun sahte diplomasının İstanbul Üniversitesi veri tabanından silindiği günün ertesinde gerçekleşen rezil mitinge gelen eylemcilerin ellerinde diploma taşımaları ise ayrı bir utanç verici hadiseydi.

Tabii meydandaki Filistin bayrağına bile tahammül edemeyen CHP’lilerin rezaletleri bununla sınırlı değildi.

Bundan 75 yıl önce, Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenaze namazı sırasında ilk kez okunan Arapça ezan ile iktidarlarını kaybeden CHP’liler, tam da ayette bahsedildiği üzere yatsı ezanı okunurken acayip sesler çıkararak ilahi çağrıyı bastırmaya çalıştı.

Yetmedi…

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, yolsuzluğu aklama mitingi sonrasında İstanbul Üniversitesi’nin tarihi giriş kapısındaki Fetih Suresi’nin 3. ayeti ve Sultan Abdülaziz’in tuğrasını silerek yerine Romen rakamlarıyla “1943” yazdığı rezil bir görseli paylaştı.

Beni üzen olaylardan bir tanesi de geçmişte çok acıların yaşandığı ve bu yüzden en koyu postalcıların bile artık “Hürriyet Meydanı” diye bahsetmediği Beyazıt Meydanı’nın, şu sıralar sokak sokak dolaşarak kaos çağrısı yapan ve son olarak Saraçhane önünde “Var mısınız polisle çatışmaya” diyerek toplumun sinir uçlarını kaşıyan Özel liderliğindeki CHP’nin siyasi şovuna alet edilmesi oldu.

Nasıl olur da her seferinde Beyazıt Meydanı’nı hüzne ve acıya boğan CHP’lilerin zaman ayarlı bu utanç mitingine izin verilir?

Ya geçmişten ibret alınmadığı için tarih bir kez daha tekerrür etseydi!

Zekeriya Say / Haber7

Yorumlar59

  • Abdulbaki Yesil 1 saat önce Şikayet Et
    CHP yeni degil 1836 da baslayan donme pasaların donme torunlarının partisidir. Jöntürk mason sebatayci ne varsa orada toplanmıstır. Lozanda ulke satılmiş yalan dolanla İsrail devleti kurdurulmustur. Manda himaye kabul edilemeze ragmen İngiliz ve ardindan ABD İsrail mandacısi bir ulke yapilmış. Savastigimiz Yunanla,cok gecmeden kuzu sarması dost olmusuz. iKürt sorununun temelide CHP vardı
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • DEDE 1 saat önce Şikayet Et
    Chp nin neyin peşinde olduğunu ben söyleyim mi? MENALETin peşinde
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Ömer 2 saat önce Şikayet Et
    Chpnin her mitingine izin vermeyeceksin
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Dadaş 2 saat önce Şikayet Et
    Fetö ve Süleymancılar neden CHP ye oy veriyor
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • baki taştan 2 saat önce Şikayet Et
    bir nusibet bin nadihattan iyidir içinde allah korkusu olan herkes chp yi birazdaha tanısın sandıkta hesabını sorsun
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat