Hakan Fidan’ın Moskova çıkarması ve Moskova sokaklarından ‘savaş’ izlenimleri

  • GİRİŞ28.05.2025 09:05
  • GÜNCELLEME29.05.2025 10:11

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rusya gezisini izlemek üzere Moskova’da geçirdiğim üç gün, hem bu geziyi ve sonuçlarını takip etme, hem de yaklaşık olarak 3,5 yıldır Ukrayna’da devam etmekte olan savaşın Rusya ve Rus halkı üzerindeki etkilerini gözlemleme anlamında bir hayli verimli geçti. 

Fidan, Pazartesi ve Salı gününü geçirdiği Moskova’da önceki gün, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından kabul edildi.

Bu önemli bir kabuldü zira, Putin’in bir başka ülkenin dışişleri bakanı ile Kremlin’de bir araya gelmesi sık görülen bir şey değil.

Moskova’da bize anlatılana göre Putin’in bu aralar, ülkesini ziyaret eden başka bir ülkenin devlet başkanlarından bazıları ile bile görüşmediği oluyormuş. 

Fidan’ın Kremlin’de ağırlanması, hem Rusların dış politikasında Türkiye’nin son dönemde daha da artan etkisi/ağırlığı, hem de bakan beyin son iki yılı dışişleri bakanı, öncesinde de uzun yıllar MİT Başkanı olarak Putin ve diğer üst düzey Rus muhataplarıyla yakın bir diyalog içinde olmasıyla ilişkilendirilebilir. 

Dün öğle saatlerinde Bakan Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’la, zamanında bir Rus asilzadesine ait iken, şimdilerde dışişleri bakanlığı konutu olarak kullanılan, zarif bir binada bir araya geldi. 

Görüşme sonrası iki bakanın basın toplantısında yaptıkları konuşma ve sorulara verdikleri kapsamlı cevaplar, hem iki ülke arasındaki ilişkilerin mevcut ‘dostane atmosferini’ yansıtması bakımından, hem de ev sahibi bakan olarak Lavrov’un Almanya özelinde Avrupa’ya dönük ‘salvolarına’ canlı canlı şahit olmamız bakımından bir hayli öğreticiydi. 

İki bakan da konuşmalarında ‘liderlere’ atıf yaparak Putin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki yakın diyaloğun, iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlü kalmasına olan katkısına vurgu yaptılar. 

Fidan, Erdoğan ve Putin’in ortak özelliklerinden söz ederken entelektüel yönünü konuşturdu, esaslı bir tarif yaptı.

Şöyle dedi:

“Hem Sayın Putin, hem Sayın Erdoğan önemli küresel sınamalardan geçmiş, mücadeleci iki lider. Bu iki liderin uzun yıllardır birbirlerini tanıyor oluşu, güvene dayalı ilişki geliştirmesi… Her iki taraf da ihtilaf ettikleri ve mutabık kaldıkları noktaları fevkalade iyi bilmekteler ve son derece olgun bir şekilde, ihtilafları parantez içerisine alıp, mutabık kaldıkları noktalarda gündemleri iki ülkenin lehine ilerletebilmekteler."

20 yılı aşkın süredir Rusya Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Sergey Lavrov’un konuşması da dikkatleri üzerine toplayacak türdendi.

Lavrov, “Ukrayna ile müzakerelerin ikinci turu için yine Türk dostlarımıza başvurabiliriz" sözleriyle, Rusya-Ukrayna görüşmeleri için İstanbul’a alternatif arayanlara kapıları kapatmış oldu. 

Devamında Batı’yı kast ederek “Rus-Türk iş birliğini engellemeye yönelik dış girişimlere rağmen ortak projeleri hayata geçirmekte kararlı oldukları” mesajını verdi.

Lavrov’un “Suriye'de önceliğimiz yeniden bir savaşın başlamaması ve şiddet sarmalının devam etmemesi. Şara'nın iktidarı almasından sonra yaptırımların kaldırılmasını savunmuştuk. Trump'ın böyle bir adım atmasını takdir ediyoruz çünkü sivil halk zarar görüyordu." Şeklindeki sözleri ise, hem ülkesinin Esad rejiminin çöküşünü artık mesele etmediğini belli etmiş oldu, hem bu sözleriyle Ankara’yı memnun etti.

Lavrov’un konuşmasında benim en fazla ilgimi çeken Almanya özelinde Avrupa’ya dönük salvolarda bulunduğu kısımdı. 

Tam olarak şunları söyledi:

“Avrupa, bu sefer Rusya'ya stratejik bir yenilgi yaşatmak amacıyla tamamen başarısızlığa mahkum bir maceraya atılarak yeniden bir Nazi bayrağı benimsedi ve bir kez daha sonuca varamayacak. Başarılı olamayacak. Mevcut Almanya'nın başbakanının ağzından Almanya'nın Avrupa kıtasındaki en büyük askeri güç olacağını duymak, hem de bunu İkinci Dünya Savaşı'ndaki zaferin 80'inci yıl dönümünde işitmek fazlasıyla manidar"

Pekala…

Söyler misiniz Allah aşkına!

Bu sözler, Avrupa ile, daha özelde de Almanya ile savaşa girişmeyi göze almış, onlara meydan okuyan bir ülkenin dışişleri bakanına aitmiş gibi durmuyor mu? 

MOSKOVA’DAN SOKAK İZLENİMLERİ…

Moskova’da, güneşin kendisini saklama ihtiyacı duymadığı şu sayılı günlerde bulunmak, yani buraya bu mevsimde, yani Mayıs sonunda gelmiş olmak, hem şehri rahatça gezmek, hem de savaş ortamının yansımalarını ‘sokakta’ anlamak bakımından kısa zamanda verimli izlenimler edinmemizi sağladı.

Pazar günü benim de içinde bulunduğum uçağın Moskova Havalimanı’na inmesinden 4-5 saat sonra havalimanında drone alarmı verildiği haberi geldi.

Bu alarm nedeniyle uçaklar bir ara başka bir havalimanına yönlendirildi.

Yine Moskova’ya geldiğim gün, buraya göre çok uzaklarda bir yerlerde, Ukrayna’ya savaşın başından beri en ağır saldırısını gerçekleştirdi Ruslar. 

Esir takası üzerinde yapılan anlaşmanın uygulanmasından hemen sonra gelen bu haberler, “Savaşın kaldığı yerden devam etmesi için sabırsızlık içindeyiz’ der gibi bir mesaja sahipti.

Moskova’da geçirdiğimiz üç gün, bir turist gibi hareket etmeniz halinde savaş ortamında olan bir ülkede bulunduğunuz intibaı vermekten bir hayli uzaktı. 

Şehirde her şey günlük rutininde akıp gidiyor gibiydi. 

Biz de o rutin içerisinde, Gorbaçov’un, Yeltsin’in, Jirinovski’nin, Nazım Hikmet’in de mezarlaronın bulunduğu Noviy devichi ünlüler mezarlığına gittik. 

Moskova nehri üzerinde tur attık, Stalin’in daha çok Alman esirleri çalıştırmak için inşa ettiği, Moskova’nın ‘Yedi güzelleri’ olarak bilinen enteresan mimari özelliklere sahip binaların bir kısmını görmeye gittik, bu binaların yakınında fotoğraflar çektik, çekildik.

Rusya’daki ‘savaş atmosferine’ dair fikir sahibi olmak içinse, gördüklerimizden çok, dinlediklerimizi not ettik.

Şöyle şeyler dinledik mesela:

-Savaştan sonra epeyce göç vermiş Moskova. 

Öncesinde 4 milyon civarı yabancı var iken, bu sayı 2,5 milyona düşmüş.

-Savaşın soğuk yüzünü ise, geniş Rusya topraklarında yaşayan herkes gibi Moskova sakinleri de cephede yaşanan kayıplar sonrası alınan ‘seferberlik’ kararı ile karşılamak zorunda kalmışlar. 

Ciddi manada ülkeyi terk edenler olmuş o dönem. 

-Moskova’lılara savaşta olduklarını hatırlatan bir başka şok edici gelişme, küçük bir 11 Eylül görüntüsü verecek şekilde Moskova’nın ünlü bir gökdelenine yapılan drone saldırısı olmuş.

-Tabi bir de Kremlin’in tepesine kadar gelip Putin’i çalışma ofisinde rahatsız eden bir diğer drone saldırısını da atlamak mümkün değil. 

-Yaptırımlar nedeniyle Batılı firmaların hemen tamamı ülkeyi terk etmiş olsa da, bu nedenle ülkede ürün çeşitliliği azalmış olsa da, Ukrayna savaşının insani kayıp haricinde Rusya’ya güçlü bir maliyet çıkardığını söylemek kolay değil.

-Hatta 2023 ve 2024’te savaşta olmamasına rağmen, ucuz Rus gazından mahrum kalan Almanya ekonomisi üst üste iki yıl eksi yazmışken, savaşın içindeki Rus ekonomisinin bu iki yılı az da olsa büyüyerek geçirmiş olması, bu savaştan çok enteresan çıkarımlar yapılabileceğini gösteriyor. 

Not: Moskova’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la yaptığımız sohbet ve yönelttiğimiz sorulara aldığımız dikkat çekici cevapları yarın Haber 7’de okuyabilirsiniz

Mehmet Acet - Haber7

Yorumlar13

  • Gültepeli Bjk 22 saat önce Şikayet Et
    Yıllarınn tecrübesi Adamın dibii asalett Hakan Fidan başkan Türkiye'nin yükselenn lideriii insalllahh
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Selim 23 saat önce Şikayet Et
    abd'yi sepete koyma çalışmaları.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Böl-Sömür 1 gün önce Şikayet Et
    Rusya ve Türkiye bölgenin köklü Devletleri. İdarecilerin Ata Mirasını iyi koruması lazım. Global çetenin gözü bölgemizin doğal kaynaklarında. Enerji koridorlarında.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ersever 1 gün önce Şikayet Et
    Dış politika devlet politikası haline gelmeli, yöneticiler değişsede politikalar değişmemeli.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • aksaray 1 gün önce Şikayet Et
    başkan erdoğan ve sayın hakan fidan türkiyenin dış politikasını hakkıyla yerine getiriyorlar. işte devlet böyle yönetilir. içimizdeki erdoğan ve türkiye düşmanları görmeyebilirler.
    Cevapla Toplam 17 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat